31.08.2010

DOST ZİYARETİ



Mehmet Yüksel


İnsanların hayatlarında çok arkadaşları olabilir.


Dost denildiğinde bunların sayısı iki elin parmaklarını pek geçmez.


Dost sizinle sevinmeli, sizinle üzülmeli, sizinle ağlamalı.


Kara günlerinizde yanınızda olmalı.


İyi gününüzde yanınızda çok kişiler olabilir, iş zora düştüğünde yanınızdakilere bakınız, kimler dost o zaman belli olacaktır.


Mehmet'le yaklaşık 3 yılı aşkın süredir sanal alemdeyiz, yüz yüze görüşmemiz bu güne nasipmiş.


Bu sene mutlaka ziyaret edecegimi söylediğimde, zaman konusunu çözememiştik.


Bir kaç gün öncesi telefonla arayıp abi köye 30 ağustos akşamı iftar veriyoruz sizde erken gelirseniz hem gezerim hemde iftar ederiz dedi.


Demek iftar veriyorsun birde davet et bakalım::))


Yaklaşık 310 km yapıp bir köye girdik, köyün isim tabelası yok.

Oturanlara köyün ismini sorduk, içerden burası Ali abi diye Mehmet çıkmazmı.

Hemen ayak üstü sarılmalar hoş beş yapıyoruz.

Düşünsenize 3 yıl her akşam sanal sohbet ettiğiniz kişiyle ilk karşılaşıyorsunuz. Öyle acayip bir duyguki anlatmak zor.

O kadar konuşacaklarınız ve soracaklarınız var ki.


Geçtiğimiz sene Mehmet Yüksel'in babası Sadık amca iki kovan arı alacaktı.

Daha sonra komşuşunun arılarına bakım yapıldıgında bir gün evden çıkamıyoruz, çıkarsak habire ısırıyorlar ve ben arı edinmekten vaz geçtim demişti.

Bende onlara haber vermeden Gebze'den iki adet kovanı akşamdan kapattık, ertesi günü sabah arabaya yükleyip Sadık amcaya götürüp hediye ettim.
Arıları bahçeye indirip, biraz bekleyip musluklarını açtık.

Alt boydan boya elek telli oldugundan zaten arıların bunalmasıda söz konusu degildi.

Kovanları açmışız , kovan başında sohbete devam ediyoruz. Bu koloniler yaklaşık 15 saat kapalı kaldılar. 300 kmyolculuk yapıldı buda 4 saat filan oluyor. Arıları açmışız bize sataşma bile yapmıyor yeri ve kovanı tanıma uçuşu yapılıyor.
Karniyol arısının sakinliğini zaten kimse tartışamaz.
Komşu arılık, bahçeler sınır sınıra.

Mehmet'e arıların sahibi demişki ben pek anlamam bu kovanlardan bal alamadık sen alırmısın.::))

Mehmet'te alırım diyor.

Maske filan gerek yok demiş::))

Bak arılar saldırgan, iyi o zaman maske verin bari.

Eldiven verelim mi? yok demiş::))

Abi diyor kovanı bir açtım bir sağdan bir soldan derken kısa sürede 30 iğne yiyince, eldiven ve çizme varmı::))

Hep duyarmış saldırgan arıları, şimdi ise gördüm.

Bahçelerinde, bir çok ağaç çiçek açmış.

Mevsimdenmi ağaçların sulandığındanmı bilemiyorum.

Bizim Şenol gül nasıl budanır onu anlatıyor, kendisi gül işlerinden iyi anlıyormuş, yeni duyuyorum.


Tüm doslarımızı telefonla aradık, aranacak 2-3 kişi vardı arada kaynadılar, hatta birisini Albay'lığa terfi etmiş durumda, hepsi çok istiyordu ama gelemediler, sadece konuşmakla yetindiler.

Almanya'dan gelen gençlere köy sıkıcı gelebilir. Sıkılan gençler atış talimi yapıyor, bizimki niye sıkıldı da çocukların elinden tüfegi aldı anlamadım.


Anlatmasına göre Şenol ziyarete gelebilmek için gece 4.30da yollara düşmüş, Allah akıl fikir versin.

Eski köy evleri bir çogu boş kalmış durumda.

Dünya kereste harcanarak yapılmış bir ev.

Eve dayalı eskiden harman dövmekte kullanılan düvenler.

Otur otur vakit geçmiyorki.

Hadi koruluğu gezelim diyorlar.

Oruçlu gezi zor be.

Köyde sadece yaşlılar kalmış, hayvancılık yok. Köydeki büyük baş hayvan sayısı 5-6 tane dediler. Resimdeki hayvanlar bile bu köye ait degil. Diz boyu çeşit çeşit otlar ve çiçekler vardı.

Et dolu bir tosun.

Dikkat ederseniz bir sürü çiçek açık.

Yonca, sıyırma ve çok deve dikeni vardı ve hepside açık.

Gebze'ye oranla bir çok nektar kaynagı bu köyde devam ediyor.

Burası meşelik ve köylü tarafından koru ilan edilmiş.

Sadece köylü ev yapar iken direk filan lazımsa ihtiyaç için bir kaç agaç kesebilirmiş, odun için asla kesilemiyor.

Köy tam doğal, başta ayı, domuz, çakal, tilki, ve karaca bol ve avları yasak.

Bir sefer tüfek patlat jandarma köye damlıyormuş.

Gez gezde nereye kadar gezecez,
hadi birde eski harman yerine gidelim diyorlar.

Tüm köy burada eskiden harman dövermiş.

Mehmet dedesinin ilerde oturup etrafı seyretrtiği yere gidiyor.

Bu köyde 80-85 yaşından önce ölen olursa çok genç yaşta öldü denirmiş.



Manzara süper, göz alabildiğince yeşil alan. Karşı tepelerde köyler var.

Aslında paylaşımın ilk resmi, ilerde Mehmet köye döndüğünde arıcılık yaptıgında arıları dizecegi yerdi.

Burası bitki örtüsü olarak çok şahane gözüküyor.


Karşıdabir sürü köy var, Mehmetlerin köy yaylası karşı tepelerin arkasıymış.

Bir kaç saat içersinde köy içini turladık, gezilecek çok yer var ama sırası degil, birz gidip bir dinleniyoruz.

Vakitte geçmek bilmiyorki.

Gidip arıları açalım bari diyoruz.

Körük yakılıyor, arılar açılalı 3 saat oldu, saat 2 de açtık şimdi ikindi zamanı 5 filan.


Mehmet arıların sabrını ölçüyor.

Arı üzerine bastırısanız saldırgan arı anında kıçını yukarı kaldırıp iğneyi geçirir.

Bu karniyol arılar baskı olan yerden uzaklaşmak isterler.


İğnenin tadını daha önceden bilen Sadık amca biraz uzaktan bakıyor. Dedim bal lazımsa alayımmı al arılara şurup verelim dedi.
Bu ballar temmuz ayı içinde Gebze'de geldi.
Yıllardır bu kadar nektar akımı olmamıştı.
Bazılarına göre bu bal şekerle yapılmış, öyle diyenlerin oldugu kulagıma geldi.
Ben kutu beslemesine bile artık bal veremeye başladım.

Bu kovandan iki sırlı çıta bal aldım.

Ben geçmişte bir anaarı kutusu tarafından kafadan 5 iğne yediğimide unutmadım.

Yoldan gelmiş arılara bir bakın, herkes astronat gibi giyinmek zorundamı.

Ben böyle çalışmaktan zevk alıyorum, isteyen istediği arıya kendisini öptürsün ban ne.

Bu kovanı kapatıp öbür kovana dalıyoruz.

Sadık amca olaya artık dahil olmuş durumda.

Bu kovanıda kontrol ediyoruz fakat bal almadık.

Görüntüler burada biz olamayan şeyleri yazıp çizmiyoruzki.

Kitap okuyupta yazıda yazmıyoruz, yaşadıklarımız bunlar.

Hala niye degişik şekilde havlamalar duyuyorum onu anlamıyorum.

Kervan uğurlayıcıları, iyi ürün, sesiniz niye kısık geliyor?
Bir şeylere karşı olanlar sersinler uygulamalarını, dul karı gibi niye dır dır edip duruyorlarki dimi?
Tüm çalışmalarımız sezon başından sonuna kadar gözler önünde, başkaları gibi kovanlara okus pokus yapmıyoruzki.

Bu kovanıda kapatıyoruz.

Arkamızdaki arılar bal kokusunu aldılar.

Hemen kovan giriş musluklarını daraltıyorum.

Arka arılıktan geçen sene 4 kovanı ayı parçalamış.
Ayı işi moralimi bozdu, Sadık amcada yakında Almanya'ya giderse bu arılar ayılar için yem.

Bu senenin kestane balı ve oğul yakalamak için en ünlü karışımı da Mehmet Yüksel'e veriyorum.

Karışımın formülünü alabilmek için neler çektik neler.

Bu karışımı kullanan arıcı, her sene 60-100 arası oğul yakalıyor.

Almanya'da oğul çıkmıyor ama çıkarsa başka yere gitmesin istiyoruz::))

Sadık amcama, maske, körük ve eldiven götürmüştüm.
Yeni bir arıcımız oldu, hadi hayırlısı.
Bu kuyunun suyunda elinizi 1 dakika tutamıyorsunuz.
Normalde kuyu suyu yazın serin, kışın ılık olur.
Bu kuyu buz deryası.
Almanyadan gelme marul, görüntüsü süper.
Mehmet Yüksel'in annesi.
Bahçede birkaç bilip bilmediğimiz bitkiyi bize tanıttı.
Köyde açık çok sıyırma diye bildiğim dikenli çiçek vardı.
Bu diken battıgı yeri şişirir.
Eskiler, kışın hayvanlara bu dikeni saman olarak biçip verirlerdi.
Nihayet vakit doluyor, yavaş yavaş sofranın başına geçiyoruz.
Saatler geçmiyor gibiydi ama zaman akıp gitti.
Resimleri genelde Mehmet'in eniştesi Mustafa çekti.
Abi resimleri bana çektiriyorsun sitede resmim çıkmayacak dedi.
Zaten benim kalfada adamcagızın resmini çekip sitesine koymamış, taa orada bu işe içerlemiş demekki.
Madem sitede çıkmıyorsun ver o makinayı bana ve orada dur dedim.
Sağ olsun çok sevecen biri, gerçi çok gaz veriyorlar köyün eniştesi diye tüm işleri buna yımışlar ama o banamısın demiyor be.
Bizim masanın yemek servisinide yaptı sağ olsun.
Yemekler harika, zaten adı üstünde Mengen dendimi aşçıları meşhur.
Hatta Mehmet'in dedesi uzun yıllar İngiliz konsoloslugunda aşçılık yapmış.
Her işin bir ehli oluyor işte.
Yemek sonrası çay faslı, bir yerdende geri dönüş düşündürüyor. Ne kadar dursakta ertesi gün işbaşı yapılacak.
Mehmet köyüme geldiğimde çok dinleniyorum diyor.
Gurbet gerçekten zor.
Yaşadıgınız yer sizin degil ve size iyi gözle bakılmadığını bir düşünün.
Mehmet Yüksel Ülkemiz arıcılığına büyük katkı yapmıştır.
Bir ülkenin üniversite destekli arıcılık uygulamalarını, kendisi arıcılık yaparak bize aktarmıştır.
Bizim ülkemizde başta üniversiteleriniz adet yerini bulsun diyemi arıcılık bölümleri açıldı bilemiyorum.
Çünkü ürün bazında yapılan iş ortada yok.
Arıcılıktaki bilimcilerimiz, aynı sanalcıların durumuna düşmüş durumda.
Bilim adamıda yabancı eserleri okuyup çeviri yapıp bilgi satıyor.
Sanalın bazı biliriz ayakları yapanlarıda, bu bilimcilerin eserlerini okuyup birde aydınlanıp derya oluyorlar::))
En ünlü bilim adamımız bile etiketi ne olursa olsun, arıcılıgın en az 30 yıl geriside kalmıştır.
Arıcılık her geçen gün hızla gelişme gösteriyor. Arıcılık yapmayan bilim adamlarımız neyi geliştirip size aktaracakki.
Bu sanal çıktıktan sonra bilimcilerinde eskisi gibi birilerini uyutması çok zorlaştı.
Bu bana göre iyiye işaret belki bir şeyler yaparlar diye ümit ediyorum.

Yemekleri yapan abimizede çok teşşekkür ediyoruz.

Artık ayrılacağız, fakat arıların durumu kafama takıldı.
Bu ayılardan kovanları nasıl koruruz diye düşünüp, sonrada zaten balkonu gözüme kesmiştim.
Sadık amcayada durumu anlattım, oda menmun oldu.
O zaman hemen operasyon yapılmalı, yoksa bu kadar adamı nerden bulacaksın ki.
Resimdeki evin üst balkonuna, arıları çıkartıyoruz.
Mustafa ve Şenol kovanlardan birisini ikinci kat balkonuna getirdiler.
Öbür kovanı biz hacıyla getirmiştik bile.
Çıkışlarına beşe on kalas koydum, zaten yeni yerlerinde 5-6 saat kalmışlardı.
Gittiğim yerden bişi almadan gidersem kahrolmam mı?
Mehmet, abi köy tavuğu var bunları kesip yersin dediler.
Yav zahmet olmasaydı filan derken, hacıya dedim aman kaçırma gece gece birde tavuk aramayalım bahçede.
Hemen at tavukları arabaya dimi ne olur ne olmaz.::))

Gezinin en üzücü tarafı ayrılma bölümü, kimse birbirinden ayrılmak istemiyor ama yapacak bir şey yok.

Her şey için teşekkürler ve Allah verdiğiniz iftarı kabul buyuırsun deyip dönüş yoluna koyuluyoruz.

25.08.2010

AĞUSTOS AYI PAYLAŞIMLARI

Artık anaarı kabul sorunumuz kalmadı. Hiç bir zaman işçi arılara seçenek ve anaarı memesi yapacakları şansı vermemek başlıca kural.
Güle güle git yolun açık olsun, nazar degmesin diye bu mavi numaralı::))
Yeni aparatımız, altan sürgülü, erkek arı kafesi.
Sürgüyü çekip hiç dışarı bırakılmayan damızlıkların üstüne koydugunuzda tüm erkekler koca kafese uçarak çıkıyor.
Fransız arıcılar bu kafesi kullanıyorlar.
Sürgüyü kapat hepsi elinizin altında.

Benim azimli gençlerim, aslında bu yaştan sonra bişi yapacakları yok be::)) sadece mikroskoptan bakıyorlar merak etmeyin bir şey yapamazlar.
Hacıda gözlüklerini takıp, bu işlere merak salmaya başladı.
Alete son balans ayarları verildi gibi, her bakmamızda abi şurası şöyle olsaydı daha rahat ederdik dedimmi, Sadri abi götürüp sorunu halledip getiriyor.
Çok yakında seri üretim olabilir, aletin meraklıları belkide orjinalinin yarı fiyatına bunu temin edecek.
Havalar çok sıcak, varroa mücadeleside bazı kovanlarda acilen yapılmalı, havalar sıcak formik veremiyorum.
Saim abiye bana acil laktik asit getirmesini söyledim, 5 tane geldi. İlk gün İlhami abide arılıktaydı bir tanesini götürdü bize kaldı 4 tane.
Bal hasadı yapılmayacaksa her dönem kullanılacak asitlerden birisi ve en tehlikesizi bu laktik asittir.
Zor yanı 4 gün ararla en az 3 tur tüm çıtalara püskürtülmeli. Kapalı erkek yavruların oldugu dönemde tur sayısı 4 gün arayla 4 tur olmalı.
Tüm filim ve ayrıntılar bu linkte var.

http://www.aribakani.com/forum/index.php?topic=86.0


Muhteşem abi bu sıra canı sıkıldıkça Gebze'ye geliyor derdi nedir bir türlü anlayamadım.

İşin garibi elindeki kafese bakıp gülmesine hayret ediyorum, gülecek ne var bir türlü anlamadım gitti.
Üretmiş oldugu anaarıların bazılarını kutularıyla birlikte bizim arılıga getirdi. Bizde saf erkek çokmuş, Aziz nesin'di galiba memelekette ne saflar var demişti.
Bizim erkekler aptaldı senin getirdiklerine gitsin::))

Zannedersem bana kızıp hıncını hacının bahçeden çıkartmaya çalışmakta. Sanki bahçeye dal yazıyor:)))

Bu poşeti begenmiyor, yok kasa verelim.

Hacı boş kaldığında torunlarına bakıyor. Torunlarıyla oynuyor.
Onu izlemek çok güzel, ben dedelerimin ikisinide göremedim.
Anaarı çiftleştirme kutularında sorun çıkıyor. Bazı kapalı yavruların altında ağ kurdu oluşuyor. Ağ kurdu petek gözlerinden hareket ederken geçtiği yola ağ döşüyor. Döşediği yerdede daha doğmamış işçi arılar oluyor ve bunlar zamanı gelsede doğamıyor. Bende o bölgeleri çiviyle kurtarma yapıyorum.
Dolayısı ile çıtadaki petek bozuluyor. Bozuk olan kısmı maket bıçagıyla kesip çıtayı onarım için güçlü metro kovanlara veriyorum.
Mevsim itibari ile arılarımız artık beyaz peteklere nedendir anlamıyorum bakmıyorlar.
Sanki özel bir neden var ve açık renk peteklere yavru koymuyor koyu renk petek varsa bal koymuyor ve hatta işçi arılar üzerinde dahi gezmiyor.
Bu hadise temmuz ayından sonra başlıyor.
Resimdeki çıtada bunlardan biri yogun bal şerbetiyle çıtalara yükleme yapılıyor, koyu renk petek doldurulup sırlanmış, tamir edilen beyaz kısımda bal yok, bir kaç tane yumurta atan anaaarı tamamınada yumurta atmamış.
Bunu daha öncede belirttik, kovanlardaki beyaz petekler dışarı alınmalı, koloniye son baharda koyu renk en az iki posta yavru çıkmış petekler verilmeli.
Yavru arasına ise kesinlikle gene kabarmış beyaz petek verilmemeli bu anaarı kaybına neden oluyor.
Beyaz petekle kovanı ikiye bölersiniz.
Bir tarafta anaarı var, digerdekiler anaarı yok diye meme yapar ve eski anaarıyı kaybedersiniz.
Bu defalarca arıcılarımızın başına gelmiştir.
Koloninin petek ihtiyacı varsa koyu renk petegi en son yavrulu çıta sonuna koymalı.
Ramazanda hiç bir iş yapamıyoruz.
Zorunlu işleri halletmek bile herkesi bitiriyor.
Ormandaki kovanlardan birisinde anaarı yoktu. Bir hafta sonra anaarı götürebildim.
Anaarı verdiğimiz kovana bir iki kovandan yavrulu çıta verdim, gözlemim ise ormanda boş çıtalara bal çekmişler, püren açmak üzere bekliyor iyice ağarmış durumda.
Arılarımız gücü bu sene yerinde, istediğimiz gibi olmasada başkalarıyla karşılatırdıgımızda bu nufus bal toplamak için yeterli.
Zaten yavru durumu iyiydi, polende geliyor kek vermemiştik. Kovanlarımızda bal ve boş alan mevcut.
Fakat kısa sürede komşu arılıklardan açtıgım kovanlara yagmaya geldiler. Çok kısa mesafede 500 kovan var. Bunların birbirine yakınlıgı bana en uzagı 300 metre yok.
Yörüklerin çadırının dibindeki arılık, yaklaşık 100 kovan var.
Çerkeşli köyünden Mitat abinin arılar, ve birlikte hareket ettikleri bir hocanın arılıgı bana 50 metre uzaklıkta. Resimin ortasındaki işaretli yerdede benim arılar var.



Bizim başkan Kadir Gürkan'nın iki senedir arı koydugu yere İzmit'ten yüklü miktarda arı getirilmiş.

Sagdaki tepenin üstündede bölgemizdeki radarı görüyorsunuz.

Bu radar bazı entrikalara sebep olmuştu.

Arılıga araçla girip çıktık, sahiplerinden kimse yoktu, arılıkta çadır ve baraka kurulu.

Hemen yan tarafındaki ormanda, orman işletmesine çalışan Denizli köyünden işçiler vardı onlarla görüştüm. Arıların sahibi Trabzon'lu birisiymiş, denk gelirse bayramdan sonra bol vakit bulur isek tanışırız.