Dün akşam 28/4/2011 Muhteşem abi aletler hazır akşama gel hem aleti al, hemde laflarız dedi.
Hemen atlayıp gittim, beni masasına oturttu::))
Boynumada steskopu takmışım, işin garip tarafı gelip geçenlerin yeni doktor gelmiş fısıltılarını bizimkinin duymamasıydı::))
Neyse hoş beş ne zaman, zaman bitmiş bende anlamadım.
Hani derlerya el atına binen tez iner diye bizim doktorluk anında bitti, kendimi bahçede buldum yav::((
Aleti aldım arabaya koydum, o esnada bizim Trakyalı Şenol aradı, bal sattımı kontur alıp bizi arar garibim::))
Aletin bir çok yeri yeniden yapılmış, her yöne harekette sıkıntı vardı, Sadri abi hiç üşenmeden bizim gibi manyakları başına bela etti derim bazen.
Estafurullah der.
Alet konusunda bazı isteklermi kendisine ilettiğimde, benim dediklerimi anladıgı gibi, kendiside benim istediklerime ekstra katkılar yaptı.
Siz bir göz diyorsunuz, Sadri abim iki göz sundu.
Allah razı olsun, bize çok emek verdi.
Çok ilginç birisi, zaten nerde ilginçler var bizi buluyor::))
Sadri abiyle bu konularda bilgi almak isteyenler mail atabilirler.
Karakovanın dünkü resimiyle bu günkü resmi arasında acayip fark vardı.
İlhami abiyle akşam üzeri baktık, iki üç güne kapaga dayanacak, başka alternatifi kalmadı.
Arı birden zıpladı.
Bende şaşırdım bu işe, sıcaklık nelere kadirmiş be::))
Yapmış oldugumuz tranferlerde çekimler yapıyorum, bu resim süper olmuş.
Bir deli fıkrası vardı aklıma o geldi.
Tımarhaneye yeni düşen biri, kendisini akıllı olarak görüyor.
Tımarhanedekiler sıraya girmiş, bir delikten bakıp, sıranın arkasına geçiyormuş.
Bu akıllı delide meraktan kuduruyor ama deli olmadıgı için sıraya girmiyor.
Ertesi gün, sabahınan erkenden kalkıp delikte ne var bakmaya gidiyor.
Bakıyor, bakıyor bakıyor...
O sırada arkasından biri ensesine dokunup, hemşerim, biz yıllardır o delikten bakıyoruz. Hala bir şey göremedik, sen daha dün geldin ne göreceksin geç sıranın sonuna demiş.::))
Buda ansına bakıyor, sanki görecek, oradakiler sıranın sonuna geç diyorlar.
Bu sene ilhami abi Muğla'dan arı aldı.
Arılar dün gelecekti ve İlhami abi çalışıyor, iş bizim başımıza kaldı. Araba ayarlayıp benim arılıga indirilecek ve anaarılarını degişecegiz.
Bu arılar nisan başından beri hep geliyor zaten dünde gelemedi, bu güne sarktı, bereket nisan bitmeden geldi be::))
Tabi bu gün olunca İlhami abinin tatil günüydü.
Araba arıları dagıtarak Gebzeye geldi, köylere hizmet götürme planı adı altında, yanlış hatırlamıyorsam kocaeli bölgesine 650 kovan arı getirildi.
Ben kamyonun yanına vardıgımda Eskihisarlılar arılarını yüklemişti.
Bende ilhami abiyi bekledim, o kamyonetle geldi.
Yav bizim arılar neymiş be, insan elindeki nimetin kıymetini bilemiyor, bu yazıları yazarken her taraflarım sızlıyordu, gene dünya iğne yedim.
Eskihisar köyünden arıcılar vedalaşıp ayrıldılar.
Kadir Gürkan bizim Gebze Bal üreticileri birlik başkanımız.
İşleri organize etmeye çalışıyordu.
İlçe tarım görevlisi arkadaşımızın duruşu süper, biz iğne yesekte belli etmiyoruz.
Kadir bey arısı olanları arıyor, hala yatagından kalkmayan arıcılar var.
Nihayet ilhami abide kamyonetle geldi, imzasını attı arıları yüklemeye başladık.
Kapaklar çakılı degil ve altında çuval yok, bir sürü arı çıkıyor, nerden belli degil.
İlçe tarım görevlisi Orham beyde İlçe tarım müdürümüze son bilgileri veriyor.
Bizde arıları yükledik ayrılıyoruz, sağ gözümden 3 kez öpüldük.
Diğer yerlerin sayısı bile belli degil.
İşyerine gittim, müdür bey geçmiş olsun dedi::(
Kaç kez geçti zaten....
Arıların yanından ayrılmadan bir deneme yapayım dedim, bir poşet şurup birde çuval örtecem, yediler be.
İşi akşam paydostan sonraya erteledik.
İlhami abinin bogazdan sokmuş, bana dokunmaz diyordu, iğneyide çıkartamamış ben gördüğümde iğne iyice oturmuştu.
Arı sokması, bu bölgeler çok tehlikeli.
bir sefer pelitlide bogazımdan sokmuştu, 5-10 saniye sonra kusmaya başlamıştım.
Akşam önce uzaktaki arılıkta işleri halledelim, mahalle içini en sona bırakalım el ayak çekilsin diyoruz.
Hacı abi dediki çizme alalımmı yav ne çizmesi yürü dedim, arıda örtü yok, sinmişlerdir.
Yanlız geçtiğimiz pazar nimet abiye güldük, diyorduki muğla arısıyla çalışacaksan çift pantolan giyecen ve çizmen olacak, eldinvende takmalısın.
Bir kovan açtım, beni bir sardı baktım devam etmek imkansız.
Ayaklarım yanıyor.
Hacıya arabanın anahtarını verdim git çizme getir::((
Birde düşündüm gidip gelecek, bir sürü zaman geçecek. Dedim komşudan iste.
Sordu çizme varmı diye, ver dediler çizme geldi 41 numara, ben 46 numara giyerim, hacı olmaz dedi getir olur getir, burada 10 kovanı açıp bir poşet atacaz, birde çuval öretecegiz.
Çizmenin bogazı bana yetti,ayagı bogaza soktum, gerisinide poşetle tıkadım.
Genede ayaktan iki kez nasıl soktular anlamıyorum.
Maskenin kol lastikleride sıkıyor diye sökmüştük.
Bileklerimi iple İlhami abi bağladı::((
O sırada kadının birisi ineklerini yanımızdan geçiriyor inek zıplaya zıplaya gitti:(:(
Hacı maskeden bunalır, kolsuz maske almıştık, lazım filan olur diye.
Yep yeni maske, kovan başında ben çalışıyorum hacıyı daha çok arı sardı.
Ve dediki bu maske mugla maskesi degil::))
Maske içi arı dolu...
Sonra bahçedeki arılıga geçtik, önce larva transferi yaptık ki zaman geçsin mahallede başımız belaya gitmeden şu arıları bir halletseydim, belaya kaldık.
Bizim arılar ara sıra sokardı ve kızardım.
Bu gün en az 50 iğne yemişimdir.
En çokta ayak bileklerim sızlıyor.
Bizim arılarımız melekmiş be.