31.10.2012

ARICILIK VE YAĞMA


Arıcılık ve yağma. Koloninin yağmalanması da denilebilir. Yağmaların genelinde arıcı faktörü vardır. Kolonilerin zayıf olması arıcı hatası.
Bir gün öncesi akşam üzeri olmasına rağmen verdiğimiz şurup nedeni ile ertesi gün terör estiren arılar vardı. Zayıf kolonilere gece alabileceği kadar şurup verilmeli, hatta vermemek daha iyi,  al güçlü bir koloniden ballı çıta dayan gitsin. Bunu başınıza musibet geldiğinizde düşünüyorsunuz. Koloni zayıf, şurup verdiniz, arılar şurupluk ta ve kovan girişi boşta ve yağmaya davetiye çıkartıyorsunuz, hemde kendi elinizle. Bir baktım ruşet yağmalanıyor, içeride ise saflardan biri var. Hemen açıp baktım ana arı sağlam ve kafesledim, gidip bir kovandan açık ballı bir çıta aldım, ruşete koydum, ruşetin üstünü de açmışım, gelin,  gelin ziyafet var, bu ziyafeti burnunuzdan getirmez miyim diyorum. Yağmacılar doldular ve ruşeti kapattım. Ben genelde böyle anlık kararlar verip uygulayan birisiyim, yağmalanan bir kovana bu yöntemle ilk defa ben arı takviyesi yapıyorum, kimse kopyalamasın haaa.... Koloni yerinden alınıyor ve çok uzaklarda bir yere bırakılıyor, gece çıkışı açıldı, bir gün sonrası kontrol ediyorum, arılar ilk gün çok zırlıyorlardı, balı yiyen kovanına dönecek güya::)) Sabah beyin tranvası geçirmişlerdir, yağmaya geldikleri kovanın askerleri oldular::)) Baktım güzel çalışıyor, kafese baskı yapan yok, bir serbest bırakıp duruma bakayım istiyordum, çıtalarda da ana arı meme başlangıcı olmaması iyi haberdi.  
Kafese alırken yanımızda kek yoktu, kafesin çıkışını ne bulursam tıkarım, sünger olabilir, petek olabilir, kagıt olur, peçete olur, sonuçta ana arı kafesten çıkmamalı ve güvende olmalı, yanına mutlaka kendi arısından da koymalısınız.
Kafesi açıyorum, ana arı elime tırmanıyor, kız bir yerden tanışıyor muyuz diyeceğim, dölleyen benim ayıp olmasın bir şey diyemedim belkide bayramlaşmak istiyor::)))......... 12 Nolu engelli safın devresi, hepsi aynı gün tezgahtan geçmişlerdi.
Güzel sorun gözükmüyor.
Çıtaya arıların içine bırakıyorum, sorun yok inşallah. Toplamda iki ayrı çıtada yavru var,  alanı bir çıtaya yakın, yavruları çıktımı, bu genç nesille baharı bulur, birde kek vermişim daha yavruyu da en az bir ay kesmeyeceğini düşünüyorum.
Genede tarlacı ve yağmacıları oyalamak lazım, akıllarına karpuz kabuğu gelip anayla uğraşmasınlar diye bastım keki, yürüyün be kim tutar sizi::))
Her şeyin hayırlısı. Siz bu haberi okuduğunuzda ben uzaklarda kısmetse tatilde olacağım, seyahate çıktım beya::)) Denizlere bir dalayım diyorum. Allah ne verirse her şeyin hayırlısını versin........

30.10.2012

ANA ARI YETİŞTİRİCİLİĞİ SERTİFİKASI


Beykoz ilçe tarım ve İstanbul arı yetiştiricileri birliğinin çabaları sonucu açılan ana arı yetiştirme kursunu bitirip, ana arı yetiştiricilik sertifikamızı aldık.
Başta Beykoz İlça tarım müdürümüz İbrahim Özdemir, İstanbul arı yetitiricileri birlik başkanımız Onur Çilen ve Yüksek ziraat mühendisi Dr.Bahri Işık beylere teşekür ediyorum.  

Sertifika töreni ile paylaşım...
http://bengittim.blogspot.com.tr/search?q=beykoz+il%C3%A7e+tar%C4%B1m

28.10.2012

ARICILIK VE AFETLER

Şile kızılca köy, 2012 den bir resim.

Burası Şile Kızılca köy. Haziran ayında kestane balı için gittiğimiz arılık. Bu arılar Yağcılar Köyünden Saim abimizindi. Biraz ileride, bizim Kadir Gürkan başkanın arıları diziliydi. Bu yıl ben kestane balını alıp, arıları Trakya'ya götürdüm.  Kadir başkan ve Saim abi arıları Kızılca köyde tuttular, pürende geleceklerdi, kuraklıktan püren açamadı, bu gün yarın derken zaman gelip geçti. Bayramdan bir iki gün önceki yağışlarda metre kareye 170 kilo yağmur düştüğü haberlerde verilmişti. O yağmur burayada düşmüş, her taraf orman olmasına rağmen felaket bir su birikimi ve akımı gerçekleşmiş, arıların dizildiği yer sanki göle dönmüş, tüm kovanları gelen sel alıp götürmüş, 200-300 merte uzaklıklardan kovan toplamışlar. Olayı bayramda öğrendim ve üzülüyorsunuz, binbir emekle oluşturduğunuz arılıktan geriye hiç bir şey kalmıyor, bir sürü boş kovan....
Benim arılar haziran ayında en uçta olanlardı.
Birde arılığın bütün resmini bu yıl çekmemişim, bu kadar arıda biraz ilerde vardı, 100 kovan arıdan hiç bir şey kalmamış. Soldaki ağaçlık olan yer dere.
O kadar çok su gelmişki, en sağda arıcı kulübesi vardı, onun yanında boş kovan ve malzemeler, en ilginci malzemelerin altına konulmuş tuğlalar bile selle sürüklenip gitmiş. Gezginci arıcılıkta,  yağma ve hastalık,  sel, yangın ve hırsızlık olayları arıcıların korkulu rüyası.

ARI KOVANLARININ KIŞLATILMASI VE FAREDEN KORUNMA


Ülkemizde arıcılık mevsimi hızla sona eriyor. Dolayısı ile koloni kışlatmada karşımıza çıkan sorunlardan biriside, kovana fare girmesi. Resimde kovana girip beslendikten sonra geriye çıkamayan bir fare ölüsü var. Son zamanlarda polen tuzaklı kovanlar yapılmaya başlandı bazıları fare girmesine çok müsait, yada uygun diyelim. Bazı arıcılar kovanları rahatlatmak için delikler deler, ben 2007 yılında bu uygulamayı kestane balında Şile Kızılca köyde yapmıştım, bir koloni acayip havalandırma yapıyordu, kata bir tane 10 mm delik açtım havalandırma hareketi birden düşmüştü.   Gene Bulgaristan'daki kovanların katlarında mutlaka delik oluyor, bazen kuluçkalığında musluk harici ikinci delikler açılıyor. Kovanlarımıza kışın fare girdiğinde bahara kadar içerisini talen ediyor, başta polenli çıtaları yer, ilerleyen zamanda kovanı söndürüyor. Çünkü kış salkımındaki arıları sürekli rahatsız eder, bu salkımın dağılmasına ve düşen her arının soğuktan dolayı salkıma çıkamaması demek, sonuç ise her geçen gün nüfus kaybı yaşanır ve koloni söner.
Bir arıcıda kovanın arkasına arılar rahat etsin diye delik açmış. Buradan içeri giren  fare içeride iyice semizleşmiş, çıkış için girdiği yeri seçmiş ama sıkışıp ölmüş.
Arıcılar kışa girmeden kovan girişlerini fare giremeyecek şekilde daraltmalı ve yerden yüksek yerlere almalıdır.

Arı kışlatmayla alakalı konu forumda başka detaylarıyla işlenmeye devam ediliyor, aşağıdaki linkten takip edebilirsiniz.
http://www.aribakani.com/forum/index.php?PHPSESSID=pdrdheqsptc3pk84mhdaubsrb4&topic=692.msg4209;topicseen#msg4209

21.10.2012

ARICILIK VE EKİM AYIDA BİTİYOR


Arıcılık ve merak. Mevsim hızla bitiyor, bu yıl böyle gitmeye devam ederse seneye ayvayı yeriz gibime geliyor. Arıcılık adına değil, su ve tarım adına, kışa gireceğiz hala yağmur yok. Havalar soğumaya nihayet bölgemizde başlıyor. Dün fazla balları olan kovanların ballarını alayım dedim, hava bana göre güzeldi ama arı uçmuyordu sanki. Ormanda bulunan arılardan önce Zaim abinin balları alıp ruşetle kendisine teslim edeceğim. Körüğü yaktım, villadaki komşular ormana tur atmaya çıkmışlar, ve dönüşte kraliçe arı görmek istediklerini ilettiler. Bayan arı meraklıları, içlerinden birisi göz doktor abimizin hanımı, zaten sitenin yarısı doktor, bir eczacı, birde prof var, yönetici Raşit beyler ise sanayici.
arıcılık
Kraliçe görmek isteyenler vardı, birden bal konusu açıldı, kaça satıyorsun bal var mı, karakovan ne demek, Allah Allah şimdi nereden nereye gittik.
arıcılık
Dilimizin döndüğü kadar arıcılık hakkında bilgi vermeye çalışıyorum, içlerinden birisi bizi sokmasın filan diyor, bir komşumuz ise bunlar farklı arı sokmaz diye onlara akıl veriyor,içimden de diyorum birini bir arı sokarsa sen bak neler olacak burada::)
Bir başkası ise peteklerdeki boş bir kaç gözü gösterip bunlar olmamış ballar değil mi dedi, al başına iş. Doğal ballarda mutlaka boş gözler olduğunu anlattım, tüm petekler silme kapalı olamaz, olursa arıcının hile yaptığı filan, sohbette bir çay kahve eksikti. Bir kaç çıta çektim kraliçeyi  bulamadım. O esnada arı havalanmaya başladı, Enes Emin hemen körüğü alıp arıyı sakinleştirdi, peşinden bu kovanın en dışında boydan boya dalak, yani kara kovan balı var, nasılsa Zaim abinin, balları, ikramı bol yaptım. Zaim abinin arıcılık ile bir başka önemli ayrıntısı var onu ayrı paylaşacağım. Arı meraklısı bayanlar taze bal, kovandan yeni çıkmış deyip, kara kovan ballarını yiye, yiye bizden ayrılıp siteye gittiler.
Misafirlerimiz ayrıldı bir başka kovan açtım. Merkezden ilk çektiğim çıtanın ortasında kraliçe geziyordu. Ah be az önce ne kadar kraliçe aramıştık.... Arılar yavruyu kesmiş, hayret edilecek iş bazı kovanlarda yumurta bile göremedim. B u kovanda onlardan birisi, acaba anasız mı diyeceğim ama ana arı bu çıtada.
kraliçe ana arı
2010 Yılına ait, karniol f1 ana arı. Bunların benim için yeri daha ayrı, bu arılar 3 yıl öncesinin anaları ve biliyorsunuz, f1 anaların erkekleri saftır, 2013 te bunlar özellikle bu işte kullanılacak.
karniol ana arı
Dün arıların içinde benim bilmediğim, arıların bir bildiğimi var diye çok düşündüm. Kocayemiş'ler açmış, açık püren var, hava iyi ve arı çalışmıyordu.
Hava gittikçe soğumaya başladı, akşama doğru hissedilir bir soğuk vardı. Demek ki arılar bunun için işe gitmiyormuş. Bir ağacı panorama olarak çektim, tek çekiktiğimde bu görüntü olmuyor.
Koca yemiş çiçeği.
Kuş burnu, artık onlarda kızardı, çalılarda ki yapraklar solmaya başladı. Yakında ulaşabildiklerimizi toplayıp çayını içeriz.
Kocayemiş çiçeklerinde tek tük arı vardı.
Bir arı daha koca yemiş çiçeğinden nektar alıyor.
Salkım salkım çiçekler.
Koca yemiş meyvesi ve çiçeği aynı anda yan yana. Böyle meyvesiyle çiçegi yan yana olan meyve var mı bilmiyorum, limon ve turunçgillerde sanki yediveren cinsinde rastladım gibi.
Meyvesi oldukça tatlı bir yabani meyve. Koca yemiş meyvesi.
Bir sürü güzel koca yemiş çiçeği var, imreniyorsunuz, onun resmini çek bunun resmini çek, yüklerken bir sürü eleme yapıyorsun.
Açamayan ve açarken yanan bir püren kümesi, bunun gibi bu yıl çok püren açamadı. Yanılmıyorsam yazın hiç yağmur yağmadı,en son yağan yağmur ise ağustosun 10 gibi yağmıştı, ekim bitiyor kuraklık devam ediyor.
Gene açamayan bir püren, açabilmek için kıvranıyor. Ne yazık ki artık yağmur yağsa da havalar soğumaya geçti bile. 21 Ekim sabahı Gebze'de yerler ıslaktı,biraz yağmur yağmış görünüyor.
Bunlarda açıp, geçen pürenler. Püren çiçekleri söndüğünde böyle bir ernk alıyor.
Aslında dün en önemli gündem 7 kişilik ortaklarımızla kurban işini çözmekti. Kurban her geçen yıl bizleri zorlamaya başladı, herhalde modelimiz düşmeye devam ediyor ki, kurban için uzun araştırmalardan sonra bir tesiste kesilip, isterseniz 4 parça, isterseniz biraz daha para vererek küçük parçalara ayrılmış bir şekilde, hissenizi beklerken, yan tarafta ızgara yiyerek bekleyebiliyorsunuz. Bu yıl bizim kurban hissedarları bu seçeneği seçtik. Çocukların ise keyfine diyecek yoktu, en son gidip anlaştığımız mekanda iki tane buzağı vardı. Çocuklarda gidip onlarla uğraşıyordu, bir kaç resimlerini aldım, çocukken biz bu işlerden bıkmıştık ama çocuk olmak ne güzel.......
Kurban işi böyle uzayınca arılara az zaman ayırabildik. Arılara yapılacak dünya iş var, bir ucundan başlayabilseydik.
Sanki son bahar bizimde üzerimize çöktü yav........

19.10.2012

BİZE NE OLMADI Kİ



Muhteşem abinin yazıp sorduğu soruya  cevap::))
Muhteşem abimin yazısı beni sanal aleme girişimize götürdü. Neydi o günler. Muhteşem abi filan yok, başlangıçta 5-6 kişi filanız.
Ben yeni internetle tanışmışım ve 40 yaşındayım, ancak msn kullanıp, bazı sitelere girip okumaktan başka bir şey yapamıyorum. Arıcılıkta bir ikide blok var, ben defalarca uğraşmama rağmen blok kuramadım ama isimleri farkında olmadan bloke ettim, blogun ismini alıyorum gerisini tamamlayamıyorum, çünkü o zaman blogerler İngilizceydi.

O zaman sadece sanaldan tanışıyorsunuz acayip bir yardımlaşma var. İşin buralara geleceğini kimse tahmin etmiyordu. Gene bir akşam çok uğraştım, o zamanlar çeviri programları da yok. Blogu bir türlü kuramıyorum, oğlum dediki arılara gittim yaz, yazdım bana ben-gittim seçeneği verdi. Aslında arıcılıkla ilgili bir isim alınabilirdi ama bu ben-gittim seçeneğini bizim arkadaşlar arıcı blogu olarak ayarladı ve blok yayınlarına başladım. İleride bize yardım edip, bloga ayar çekenler, bizden nasıl kurtuluruz hesabı yapıp ne filmler çevirecekti.

2006 Yılında ilk blogumu, bir resmi çift yüklediğim için resmi sileyim derken, blogu silmiştim, ilk dört aylık bilgiler ve resimlerde gitti, keşke dursalardı, altlarında ne yorumlar vardı.

Muhteşem abinin dediği gibi acayip bir gelişim gösterdik, sanal arıcılar ilk olarak 2007 yılında bir kongreye katıldık. Devamında bu gurup dağılmaya başladı. İlk olarak guruptan atılan bendim, Muhteşem abide ben sonradan öğrendim, guruptan atılmam için oy kullananlardan. Birisinden niçin kurtulmak istersiniz veya yok etmeye çalışırsınız. Ben bana düşman olanlara iyilikten başka ne yapmışım hala çözemedim.

 Ben kimsenin ne anasına ne bacısına, nede kızına yan gözle bakmamışım yalan söylememişim, şerefsizlik yapmamıştım ama hakkımda bir şey söylenmeliydi, bir şeyler uydurulmalı, bula bula şunu bulmuşlar diyorlar ki bu kendisini ön plana çıkartıyor. Tek suçum gurup içinde diğerlerinden daha fazla arıcı olmam ve birçok öğrendiğimi uygulayıp, başkalarının da öğrenmesini sağlamakta, başarılı olmamdı. Hiç kimseyi tutan yok, insanlar yaptıklarıyla ön plana çıkar, benden kurtulanlar niye hala ön planana çıkmak için çabalayıp bunu niçin başaramıyor oturup düşünsünler. Ön plana çıkmak gibi derdiniz yok ise niçin çalışan birilerini harcamaya kalkıyorsunuz.

 Düşünün 2007 yılına gittiğimizde, şu an sanal arıcılar olarak bilinen gurupta larva transferini yapmayı bilen yoktu, bilen kişilerde saklıyordu, Muhteşem abi nerden nereye derken bunları da unutmamak lazım. İlk larva transferlerim tuttuğunda havalara uçmuştum, bunu bloktan paylaştım ve herkesin bu işi yapabileceğini yazmıştım, beni takip eden bir kitle vardı, sevenlerim, onların duasıyla ve iyi dilekleri sayesinde başarılı olduğumu düşünmekteyim, hiçbir eğitim almadan ana arı üretiyorduk, 2011 yılında ana arı üretim kursunda öğreniyordum hangi larvanın alınacağını.

2007 Yılında ana arı üretmesini bilmeyen ben ve arkadaşlarım, yapmış olduğumuz çalışmalarla ülkemize suni tohumlama cihazı kazandırmışız.
Bununlada kalmayıp, elimizde genetik özellikleri tarafımızdan bilinen, ana arıların yedeklenmesi gene suni tohumala ile yapılmakta. 

Ben birilerinin hor gördüğü eğitimsiz biriyim. Ben 2006 yılında da aynı eğitimdeyim, bu günde aynı ilk okul diplomasına sahibim. Benim yeteneklerimi görüp hakkımda 2007 yılında, sen ileride insan kopyalamazsan bende bir şey bilmiyorum diye yorum atacaksın, şimdi çoban diyeceksin ne değişti ki?


Şu an piyasada kullanılan oksalik asit buhar aleti, bana Yunanistan’dan gelen hediye buhar aletinden esinlenilerek üretilmiştir, yani onun temelinde gene ben varım. Mehmet Yüksel bakırdan olmaz dedi, hemen malzeme kroma dönüştürüldü.Peki bana hediye gelmeden bu alet yapılmamıştı, hadi yapıldı niye önce krom yapılmadı?

Kulanmış olduğumuz arılara karşı çıkanların elinde gene güya sevmedikleri arılar var, yavaş yavaş bizimde arılarımız sakin demeye başladılar, şimdiye kadar bu açıklamalar niye yapılmıyordu.


İki yıl invert şuruba karşı çıkıp, acayip yazılar ve hmf tellarları şimdi sesiz sedasız oturanlar, gene bizi istemeyenlerdir. Bu sessizlik hayra alemet değil, zannedersem artık invert kullanıyorlar.


Yapmış olduğum işlerde başarılı oldukça karşı taraf kudurdu, her türlü pisliği yaptı ve yapmaya devam ediyor. Bakın benden kurtuldunuz, buyurun sizde kendinizi ön plana çıkarın dedim, sadece bana sataşmakla arıcılıklarını geliştirdiklerini sandılar, hala 2006 yılında kalanlar var. Bumu bilimsel arıcılığınız?


2007 Yapılan yayınlar ortadadır, ana arı üretmesini bilmiyorduk.
İnvert şurup bilmiyorduk.
Organik asitlerin nasıl kullanılacağını bilmiyorduk, Mehmet Yüksel sayesin de bunları öğrenip uygulamaya başladık.
Koloni yönetimi nedir bilmiyorduk, bir çok kişi bu konuyu Mehmet Yüksel’den öğrenmiştir. 


Saf arıyı, F1 arıyı, hibrit arıyı hala bilmeyenler var.
Saf arı yetiştirebilmek için neler yapmışım ne planlarım vardı, en son suni tohumlama aleti yapıldı ve rahatladık, özgürüz.

Beğenilmeyen çoban bunların çoğuna imza attı.

Bizi beğenmeyenlerin çalışmalarına bir göz atacak olur isek, arı yükleme ve indirme işini ballandıra ballandıra anlatıp, ekip işi olduğunu millete çakıyordu, bir gün dedimki, yav bu işe ekip lazım değil, amele pazarına gidelim, 4 adam tuttuk mu al sana ekip, kıçının üstüne oturmuştu. Bunların huyunda bu var, kendi pirelerini deve, başkasının devesini de pire yapmasını çok iyi bilirler.


Şu ana kadar elle tutulur ortaya arıcılık adına bir şey koyamamışlar, guruptan kurtulmak için attıkları kişiye bağlanıp hayatlarını devam ettirmeye ve gündemde kalmaya çalışılıyor. Sen birisiyle yollarını ayırdıysan, bir daha ondan bahseder misin? Hala bizden ayrılanlara nafaka ödemeye devam ediyorum::)) Ben çok merak ediyorum ve soruyorum bu ne perhiz ne salata turşusu diye.

Muhteşem abi bizebir şey olmadı, onlara sor size ne oldu diye::))

15.10.2012

EKİM AYINDA ARICILIK FAALİYETLERİ


kocayemiş çiçekleri
Bu hafta sonu arılıkta bala çalışan kolonilerin kontrol ve düzenlemeleri yapıldı. Kocayemişler de açmaya devam ediyor.
Bu resimleri akşam hava kararırken arabadan inmeden çektim. Çoktan beri böyle tempolu çalışmamıştık, akşam oldu haşat bir vaziyette arılıktan ayrılıyoruz.
Civarda bayağı bir arı var. Kolonileri açtığınızda magazine ve resime bile zaman  tanınmıyor, bir video çekmişiz ve akşam arılıktan ayrılmışız.
Arılıkta bala çalışan kovanın durumu, katını aldık bir kaç çıta balıda alınıp yavru ve bal koyacağı en az 3 çıta gireceğim.
Hakkımızda olumlu olumsuz eleştiriler oluyor, demek ki doğru yoldayız::)) Birde bunu kalfanız yapıyorsa, belli kasıt var, ne yaparsa yapsın ustalık belgesini alamayacak........
Benim kovanlardan birisine bayagı bir bindirme olmuş, arılığı gittiğimde ilk iş tüm kovanların önünde durup incelerim, tüm arıcılar bunu yapmalı. Bu kovan bir kaç gün öncesi meydan muharebesi yapmış, ve sağlıklı. Son baharda koloni girişleri daraltılmalı. Yağmalama arıcılıkta feci sonla biten bir afettir. Aynı sırada hafta içi İlhami abinin bir koloniyi göçürmüşler ve zayıf bir koloni değildi. Son kontrolde Muğla'dan gelen gene İlhami abiye ait kovanların birisinde ağ kurdu faaliyeti vardı. Kovan bal dolu nüfus bitmiş ve her taraf ağ kurdu. Koloni arılıktan ağır bakım için Darıcaya kaldırıldı. Bir iki çıtalık bir devşirme yapılıp, kapalı alanda 2-3 gün bekletilip analı koloniyle birleştirilecek.
ana arı yapay tohumlama
8 Ekimde bu yıl son uygulamayı yapıp sezonu kapadım, yaklaşık 200 civarında erkek arı vardı, anasız kovan bunu yapmaması lazımdı ama içeride çiftleşmemiş ana arı varken erkeklerin işine son verdi. Yaklaşık 10-15 erkek bırakmışlar, bundan dolayı ekip abilerimi davet etmedim. Bir ana arı için toplan ve dağıl değmezdi o aşamaları çoktan geçtik. Bu yılkı son suni tohumlama.
Bana bu sefer eczacı Necati bey yardımcılık yaptı. Eğitimi nereden aldın, bir sürü soru,eğitim almadım dediğimde ise, o mikroskoba bakmak bile başlı başına bir iştir dedi.::)) Biz her türlü başlı başlıca engelleri aşarız, ne diyeyim. Uygulama aşamasının her bölümünü görmek istedi, aşama aşama bende gösterdim.
Erkek üretiminde kullanılan ruşet iptal edilip normal ruşete arıları aktardım. İçeride çiftleşmeye gidecek ana arı var, bu ruşette bu imkansız. Resmi hava karardığında çektik.
ERKEK ARI YETİŞTİRME RUŞETİ
İstediğiniz kovanlarda atılan erkek yumurtaları 40 gün sonrası hazır olacaktır, çıta üzerine yumurtanın atıldığı günü yazıp, anasız kovana alıp beslersiniz. Erkek arılar kendileri bu ruşetten çıkamazlar, siz onları akşam kararmak üzereyken dışarı silkelersiniz oğul gibi havalanırlar ve bu esnada dışkılama işlerini bitiren açık ruşete döner.
erkek arı yetiştirme ruşeti
Her hangi bir uygulama yoksa ruşetin bu çıkışı açılır ve erkek arılar diğer kovanlara yayılırlar.
Ekim ayında en son uygulamayı yapıp sezonu kapadım. Bu sene bu işte tüm hatalarımızı giderdik ve başarımız %100 çıkardık.
Resimde ise suni tohumlamada kullanılan cam iğneler gözükmekte. Cam iğneleri dezenfekte  için söylenenleri ben rafa kaldırdım. Benim iğne dezenfeksiyonum, kullanılmış iğnelere tuz ruhu çekiyorum, ayrıca tuz ruhu çekilmiş iğneleri gene içine tuz ruhu konulmuş cam tüpün içinde bir gün bekletiyorum. Cam iğnelerin içinde ne varsa tuz ruhu eritip yok ediyor, bir kaç kez daha şırıngaya takıp tuz ruhu çekip bırakıyorum, sonrasında saf su ile iyice durulayıp kullanıma hazır şekilde paketinde bekletirim. Bu yöntem hiç bir yerde yok sadece bana ait.
Bunu yapmadan önce uzun süre cama zarar vermeyecek asit veya temizleyici aradım, melasa formik asitte aynı işi yapıyor, oksalik asit zaten temizlik maddelerinde var, onlarda iğne dezenfekte etmekte kullanılabilir.
 ana arı yapay dölleme iğnesi
Tuz ruhu çekilmiş cam iğneler, tuz ruhu konulmuş cam tüpte en az bir iki gün bekler.
Bir yerde orijinal suni tohumlama aleti görmüştüm, çantayı açtık aleti inceledim, sadece bir tanede cam iğnesi vardı, o iğneyle kimse başarılı olmaz, iğnenin içi acayip spermden kurum tutmuştu, alın size tertemiz olması için bir formül.
ana arı yapay döleme şırıngası
Cam iğne bu işte çok önemli, ana arıya giren bölüm sağlam olduğu müddetçe, kırılsa bile bu hortumla başka sıradan kılcal cam tüplere eklenebilir. Şimdiye kadar bana lazım olmadı, elinde kısıtlı imkanlar olanlara bu bilgi gerekli.
ana arı dölleme şırıngası
Şırıngamızı  da saf suyla  yıkayıp gelecek seneye kadar dinlendirmeye aldık.Suni tohumla ile ilgili çok fazla bilgi paylaştık, bu bilgilerin çogunu makalelerde bile bulamazsınız.
balkon bahçe domatezi
Balkonda yetiştirdiğim domatesler hala yeni ürünler vermeye devam ediyor, yalnız tarladaki gibi iri olmuyorlar. Bazı kişilerde soruyor balkonunuz herhalde çok büyük, 1x2 balkona 16 su damacanası dizdim, bazılarını balkonun duvarına aldım. Balkonda, başta domates, salatalık, biber, acı tombul biber, maydanoz, yeşil soğan, marul ve turp yaprağı yetiştiriyorum. Tereyi çok severim bir türlü olmadı. Öğlen eve yemeğe gittiğinizde balkona çıkıp, birkaç domates salatalık ve biber kopartıp masaya getirip götürmenin keyfine diyecek bulamıyorum.
balkon bahçeden domates
Öğlen yemekte garnitür olacaklar.
bıcılı sogan
Bıcılı soğan, bir tane ekiyorsunuz, 4-5 filiz veriyor, fiizleri ince, salatada kıyıldığında fark bile edemiyorsunuz. Her öğlen elimde 10 litre su balkonda saksıların sulanması rutin işlerimden.
Hafta sonu İlhami abi Şileye ziyarete gidelim hem gezeriz hemde kestane toplarız dedi. Aslında ne çekiyorsam şu laytlardan çekmekteyim::)) Zaim abi bende geleceğim demişti, son dakikada gol yedik, dedi ki hanımlar gelmeyecek mi yok abi erkek erkeğe gidiyoz deyince, ben o zaman gelemeyeceğim::(( Allah ne virise hayırlısını virsin ne diyem. Geçtiğimiz sene ailecek gitmiştik İmrendere'li Ahmet amcaya. Ahmet amca arıcı, marangoz ve balıkçılık yapan birisiymiş geçmişte. Şimdi ikide bir yumruğunu masaya vuruyor, bir şeylere özlem duyduğu ve kahrettiği belli. Sizde onu dinleyip seyrederken üzülüyorsunuz. Kestane bal sezonunda İlhami abiyle uzun uzun görüşürler. Ahmet abinin gözünün birisi mikrop kapmış, daha sonra öteki göze geçiyor, ve ameliyat oluyor, gözün birisi tamamen kaybedilmiş, birisinde  biraz umut var. Defalarca ameliyat ve tedavi olmuş, biraz görmeye başlamış, yoldaki çukurları bile görmeye başlamıştım diyor, 15 gün öncesi bir grip geçirmiş, şimdi gene göremez olmuş, sadece ışık olduğunu  fark ediyorum, başka bir şey göremiyorum demekte. İnsan sağlıklıyken genelde hiç bir şeyin kıymetini bilemiyor. Sağlık gittiğinde bir daha geri gelmez ise alışmak çok  zor oluyor. "Allah herkese her şeyin hayırlısını versin, dert verip derman aratmasın", bu Anadolu da bir söylemdir, ama altında büyük bir dua yatmakta.
Ahmet abi bizi gittiğimizde kapıda karşıladı, zaten defalarca yolda aradı neredesiniz diye, ona göre ayar yapıp kahvaltıyı hazırlamakmış maksadı. Hemen kahvaltı masasına geçiyoruz, yeni fırından çıkmış çörek ve poğaçalar, bir sürü çeşit yiyecekler, karşınızda görmeyen birisi, ister istemez iştahınız kaçıyor, Ahmet abi ise hanımına masada eksik var mı? diye soruyor, Allahım yarabbim........
Bahçede mayıstan beri meyve eksilmedi dedi, bir armut çeşidi var, bu mevsimde olmaya başlamış, boyu ise yumurtadan biraz ufak, genelde bu tip armut baharda ilk olanlardır. Golden elmalar, dalları kırmış. Bahçenin bir bölümü tavuklara ayrılmış bu tarafa geçemiyorlar.
Trabzon hurmaları olmaya başlamış, hatta birisi olgunlaşıp yarılmış, dört dilim yapıp tadına baktım.
Bahçede açık güller. Resim alıyorum, sanki bizim kalfaya öğretmişim gibi oda gül resmi çekmiş ve benden önce yayınlamış. Dr.Muhteşem abimle defalarca bir çok konuda aynı anda düşünürüz, msn sohbetinde bu çok olur yazıları yazarız, butona basıp gitti mi derken bir bakıyorsun bir konu hakkında aynı görüş yazılmış. Bir çok huyumuz aynısı, hani derler ya yıldızımız barışmıyor diye, insanlar genelde kendi karakterlerine uygun kişilerle arkadaş ve dost olurlar, bunu defalarca test ettim, zoraki arkadaşlık ve çıkar için dostluklar mutlaka kopuyor.
kırmızı gül
Benim gül resmim kalfanın gülünü döver.
kestane meyvesi
Kahvaltı bitti, biz kendimizi ormana attık. Geçen sene İlhami abiyle gene aynı ormanda 2 kilo kestane toplayamamıştık. Bu yıl rekolte iyi::))
kestane toplamak
Acayip zor işlerden birisi kestane toplamak. Furkan Emrede bana eşlik ediyor. Habire sorular soruyor, kaç kilo oldu, kilosu kaç para, bende diyorum hani para istiyorsun ya::)) Bak bir kilo kestane nasıl toplanıyor gör, pazardaki çuval çuval kestaneler böyle birikiyor. Güzel bir hayat dersi yaşadı, bir ara iyice kayış attı susadım artık gidemiyorum::))

[caption id="attachment_3440" align="aligncenter" width="480" caption="toplanmış kestaneler"][/caption] Bir ağacın altını dolanıp ötekine geçiyorsun, kafan dönüyor, ormanda yönünüzü kaybediyorsunuz. Sonunda hem bir şeyler atıştırıp hemde su içmek için arabaya döndük.
Furkan Emre Türk
Suyunu içen Furkan Emre mutlu bir şekilde topladığı kestaneler başında poz veriyor. Yemekten sonra bir tur daha ormana çıkıldı.
İlhami Uyar
Bu sefer poz sırası İlhami abide. İlhami abi güvenlik abidesi gibidir. Araba kullanırken işaret 20 km hız diyorsa, 25 le kesinlikle gitmez. Her işte güvenlik önlemlerine acayip uyar, araba kullanırken bana bir şey demiyor ama rahatsız olduğu belli, bende emniyet kemerimi taktım::)) Ormana girmeden üzerini değiştirdi, tulumunu giyindi, botlarını giyinip bizim eldivenleri verdi ve ormana daldık.  Ben bir sefer düşmüştüm, gelip dizlerimi kontrol etti ve bir şey yok, devam dedim, ama acayip yorulmuşum demeyeceğim haşat olmuşuz. Bir ara telefon çaldı hanım telefone niye bakmıyorsun dedi bir baktım benim telefon yok, üzerinde çift hat vardı, dedim düştüğüm yerdedir oraya baktık telefonu bulamadık, zaten genelde sessizde olur ve sürekli konuştuğum telefondu, liste gümledi ona üzülüyorum. Bu gün komşu telefoncuya gittim bana telefon özellikleri sayıyor, dedim özellik istemiyorum,  konuşacağım bir telefon ver, birde şarj iyi olsun, bir telefon alıp gidip sim kartları çıkartım, demek ki güvenlik önlemleri şart::)) Sim kart iptal edilirken yeniden test edildi, hala muhtemelen ormanda titremeye devam ediyordu benim mazide kalan telefon, kızcağız çalıyor cevap veren yok dedi::)) Bazı arkadaşlar Ayfon'umu diye soruyor,  Ayfon şimdilik duruyor.  
Yol üzerinde bir arılık vardı, dönüşte resimleriz dedik, dönüşte de arabadan inmeye derman kalmamıştı. Arabadan bir kaç resim aldık. Her kovana bir varil kesilip şapka yapmış, yurdumuz insanı her şeye her türlü çözüm buluyor.
ilginç arılık
Tek sorun, kışın yağış fazla olur ve varil davul vazifesi yapar mı? diye düşünmeden edemedim, çünkü variller kovana temas ediyor.
Bu resmi koyup koymamakta bayağı bir tereddüt ettim::)) Sabah Ahmet amcanın evinde yediğimiz incir ve Patlıcan reçeli::)) Bakalım daha ne reçeller göreceğiz.
palamut balığı
Birde bu resmi koyup koymamakta tereddüt ettim di::)) Palamut balığı. Kimseye iyilik yaramıyor, geçen aldığım balıkları kavanoza dolduruken yardım eden hatun, diyordu ki, kışın ne yemek yapsam diye düşünüp duruyoruz. Şimdi ise öğlen yemeğe eve gelmişim, kulakların çınladı dimi diye soruyor. Hazır Şile'ye kadar gitmişiz, iki kasa balık aldım, daha önce aldığım 5 balık için neler demiştiler neler..........