Bu hafta sonu arılıkta bala çalışan kolonilerin kontrol ve düzenlemeleri yapıldı. Kocayemişler de açmaya devam ediyor.
Bu resimleri akşam hava kararırken arabadan inmeden çektim. Çoktan beri böyle tempolu çalışmamıştık, akşam oldu haşat bir vaziyette arılıktan ayrılıyoruz.
Civarda bayağı bir arı var. Kolonileri açtığınızda magazine ve resime bile zaman tanınmıyor, bir video çekmişiz ve akşam arılıktan ayrılmışız.
Arılıkta bala çalışan kovanın durumu, katını aldık bir kaç çıta balıda alınıp yavru ve bal koyacağı en az 3 çıta gireceğim.
Hakkımızda olumlu olumsuz eleştiriler oluyor, demek ki doğru yoldayız::))
Birde bunu kalfanız yapıyorsa, belli kasıt var, ne yaparsa yapsın ustalık belgesini alamayacak........
Benim kovanlardan birisine bayagı bir bindirme olmuş, arılığı gittiğimde ilk iş tüm kovanların önünde durup incelerim, tüm arıcılar bunu yapmalı. Bu kovan bir kaç gün öncesi meydan muharebesi yapmış, ve sağlıklı. Son baharda koloni girişleri daraltılmalı. Yağmalama arıcılıkta feci sonla biten bir afettir.
Aynı sırada hafta içi İlhami abinin bir koloniyi göçürmüşler ve zayıf bir koloni değildi. Son kontrolde Muğla'dan gelen gene İlhami abiye ait kovanların birisinde ağ kurdu faaliyeti vardı. Kovan bal dolu nüfus bitmiş ve her taraf ağ kurdu. Koloni arılıktan ağır bakım için Darıcaya kaldırıldı. Bir iki çıtalık bir devşirme yapılıp, kapalı alanda 2-3 gün bekletilip analı koloniyle birleştirilecek.
8 Ekimde bu yıl son uygulamayı yapıp sezonu kapadım, yaklaşık 200 civarında erkek arı vardı, anasız kovan bunu yapmaması lazımdı ama içeride çiftleşmemiş ana arı varken erkeklerin işine son verdi. Yaklaşık 10-15 erkek bırakmışlar, bundan dolayı ekip abilerimi davet etmedim. Bir ana arı için toplan ve dağıl değmezdi o aşamaları çoktan geçtik. Bu yılkı son suni tohumlama.
Bana bu sefer eczacı Necati bey yardımcılık yaptı. Eğitimi nereden aldın, bir sürü soru,eğitim almadım dediğimde ise, o mikroskoba bakmak bile başlı başına bir iştir dedi.::)) Biz her türlü başlı başlıca engelleri aşarız, ne diyeyim. Uygulama aşamasının her bölümünü görmek istedi, aşama aşama bende gösterdim.
Erkek üretiminde kullanılan ruşet iptal edilip normal ruşete arıları aktardım. İçeride çiftleşmeye gidecek ana arı var, bu ruşette bu imkansız. Resmi hava karardığında çektik.
İstediğiniz kovanlarda atılan erkek yumurtaları 40 gün sonrası hazır olacaktır, çıta üzerine yumurtanın atıldığı günü yazıp, anasız kovana alıp beslersiniz. Erkek arılar kendileri bu ruşetten çıkamazlar, siz onları akşam kararmak üzereyken dışarı silkelersiniz oğul gibi havalanırlar ve bu esnada dışkılama işlerini bitiren açık ruşete döner.
Her hangi bir uygulama yoksa ruşetin bu çıkışı açılır ve erkek arılar diğer kovanlara yayılırlar.
Ekim ayında en son uygulamayı yapıp sezonu kapadım. Bu sene bu işte tüm hatalarımızı giderdik ve başarımız %100 çıkardık.
Resimde ise suni tohumlamada kullanılan cam iğneler gözükmekte. Cam iğneleri dezenfekte için söylenenleri ben rafa kaldırdım. Benim iğne dezenfeksiyonum, kullanılmış iğnelere tuz ruhu çekiyorum, ayrıca tuz ruhu çekilmiş iğneleri gene içine tuz ruhu konulmuş cam tüpün içinde bir gün bekletiyorum. Cam iğnelerin içinde ne varsa tuz ruhu eritip yok ediyor, bir kaç kez daha şırıngaya takıp tuz ruhu çekip bırakıyorum, sonrasında saf su ile iyice durulayıp kullanıma hazır şekilde paketinde bekletirim. Bu yöntem hiç bir yerde yok sadece bana ait.
Bunu yapmadan önce uzun süre cama zarar vermeyecek asit veya temizleyici aradım, melasa formik asitte aynı işi yapıyor, oksalik asit zaten temizlik maddelerinde var, onlarda iğne dezenfekte etmekte kullanılabilir.
Tuz ruhu çekilmiş cam iğneler, tuz ruhu konulmuş cam tüpte en az bir iki gün bekler.
Bir yerde orijinal suni tohumlama aleti görmüştüm, çantayı açtık aleti inceledim, sadece bir tanede cam iğnesi vardı, o iğneyle kimse başarılı olmaz, iğnenin içi acayip spermden kurum tutmuştu, alın size tertemiz olması için bir formül.
Cam iğne bu işte çok önemli, ana arıya giren bölüm sağlam olduğu müddetçe, kırılsa bile bu hortumla başka sıradan kılcal cam tüplere eklenebilir. Şimdiye kadar bana lazım olmadı, elinde kısıtlı imkanlar olanlara bu bilgi gerekli.
Şırıngamızı da saf suyla yıkayıp gelecek seneye kadar dinlendirmeye aldık.Suni tohumla ile ilgili çok fazla bilgi paylaştık, bu bilgilerin çogunu makalelerde bile bulamazsınız.
Balkonda yetiştirdiğim domatesler hala yeni ürünler vermeye devam ediyor, yalnız tarladaki gibi iri olmuyorlar. Bazı kişilerde soruyor balkonunuz herhalde çok büyük, 1x2 balkona 16 su damacanası dizdim, bazılarını balkonun duvarına aldım. Balkonda, başta domates, salatalık, biber, acı tombul biber, maydanoz, yeşil soğan, marul ve turp yaprağı yetiştiriyorum. Tereyi çok severim bir türlü olmadı. Öğlen eve yemeğe gittiğinizde balkona çıkıp, birkaç domates salatalık ve biber kopartıp masaya getirip götürmenin keyfine diyecek bulamıyorum.
Öğlen yemekte garnitür olacaklar.
Bıcılı soğan, bir tane ekiyorsunuz, 4-5 filiz veriyor, fiizleri ince, salatada kıyıldığında fark bile edemiyorsunuz. Her öğlen elimde 10 litre su balkonda saksıların sulanması rutin işlerimden.
Hafta sonu İlhami abi Şileye ziyarete gidelim hem gezeriz hemde kestane toplarız dedi. Aslında ne çekiyorsam şu laytlardan çekmekteyim::))
Zaim abi bende geleceğim demişti, son dakikada gol yedik, dedi ki hanımlar gelmeyecek mi yok abi erkek erkeğe gidiyoz deyince, ben o zaman gelemeyeceğim::((
Allah ne virise hayırlısını virsin ne diyem.
Geçtiğimiz sene ailecek gitmiştik İmrendere'li Ahmet amcaya.
Ahmet amca arıcı, marangoz ve balıkçılık yapan birisiymiş geçmişte. Şimdi ikide bir yumruğunu masaya vuruyor, bir şeylere özlem duyduğu ve kahrettiği belli. Sizde onu dinleyip seyrederken üzülüyorsunuz.
Kestane bal sezonunda İlhami abiyle uzun uzun görüşürler. Ahmet abinin gözünün birisi mikrop kapmış, daha sonra öteki göze geçiyor, ve ameliyat oluyor, gözün birisi tamamen kaybedilmiş, birisinde biraz umut var. Defalarca ameliyat ve tedavi olmuş, biraz görmeye başlamış, yoldaki çukurları bile görmeye başlamıştım diyor, 15 gün öncesi bir grip geçirmiş, şimdi gene göremez olmuş, sadece ışık olduğunu fark ediyorum, başka bir şey göremiyorum demekte. İnsan sağlıklıyken genelde hiç bir şeyin kıymetini bilemiyor. Sağlık gittiğinde bir daha geri gelmez ise alışmak çok zor oluyor.
"Allah herkese her şeyin hayırlısını versin, dert verip derman aratmasın", bu Anadolu da bir söylemdir, ama altında büyük bir dua yatmakta.
Ahmet abi bizi gittiğimizde kapıda karşıladı, zaten defalarca yolda aradı neredesiniz diye, ona göre ayar yapıp kahvaltıyı hazırlamakmış maksadı. Hemen kahvaltı masasına geçiyoruz, yeni fırından çıkmış çörek ve poğaçalar, bir sürü çeşit yiyecekler, karşınızda görmeyen birisi, ister istemez iştahınız kaçıyor, Ahmet abi ise hanımına masada eksik var mı? diye soruyor, Allahım yarabbim........
Bahçede mayıstan beri meyve eksilmedi dedi, bir armut çeşidi var, bu mevsimde olmaya başlamış, boyu ise yumurtadan biraz ufak, genelde bu tip armut baharda ilk olanlardır. Golden elmalar, dalları kırmış. Bahçenin bir bölümü tavuklara ayrılmış bu tarafa geçemiyorlar.
Trabzon hurmaları olmaya başlamış, hatta birisi olgunlaşıp yarılmış, dört dilim yapıp tadına baktım.
Bahçede açık güller. Resim alıyorum, sanki bizim kalfaya öğretmişim gibi oda gül resmi çekmiş ve benden önce yayınlamış. Dr.Muhteşem abimle defalarca bir çok konuda aynı anda düşünürüz, msn sohbetinde bu çok olur yazıları yazarız, butona basıp gitti mi derken bir bakıyorsun bir konu hakkında aynı görüş yazılmış. Bir çok huyumuz aynısı, hani derler ya yıldızımız barışmıyor diye, insanlar genelde kendi karakterlerine uygun kişilerle arkadaş ve dost olurlar, bunu defalarca test ettim, zoraki arkadaşlık ve çıkar için dostluklar mutlaka kopuyor.
Benim gül resmim kalfanın gülünü döver.
Kahvaltı bitti, biz kendimizi ormana attık. Geçen sene İlhami abiyle gene aynı ormanda 2 kilo kestane toplayamamıştık. Bu yıl rekolte iyi::))
Acayip zor işlerden birisi kestane toplamak. Furkan Emrede bana eşlik ediyor. Habire sorular soruyor, kaç kilo oldu, kilosu kaç para, bende diyorum hani para istiyorsun ya::))
Bak bir kilo kestane nasıl toplanıyor gör, pazardaki çuval çuval kestaneler böyle birikiyor. Güzel bir hayat dersi yaşadı, bir ara iyice kayış attı susadım artık gidemiyorum::))
[caption id="attachment_3440" align="aligncenter" width="480" caption="toplanmış kestaneler"]
[/caption]
Bir ağacın altını dolanıp ötekine geçiyorsun, kafan dönüyor, ormanda yönünüzü kaybediyorsunuz. Sonunda hem bir şeyler atıştırıp hemde su içmek için arabaya döndük.
Suyunu içen Furkan Emre mutlu bir şekilde topladığı kestaneler başında poz veriyor. Yemekten sonra bir tur daha ormana çıkıldı.
Bu sefer poz sırası İlhami abide. İlhami abi güvenlik abidesi gibidir. Araba kullanırken işaret 20 km hız diyorsa, 25 le kesinlikle gitmez. Her işte güvenlik önlemlerine acayip uyar, araba kullanırken bana bir şey demiyor ama rahatsız olduğu belli, bende emniyet kemerimi taktım::))
Ormana girmeden üzerini değiştirdi, tulumunu giyindi, botlarını giyinip bizim eldivenleri verdi ve ormana daldık. Ben bir sefer düşmüştüm, gelip dizlerimi kontrol etti ve bir şey yok, devam dedim, ama acayip yorulmuşum demeyeceğim haşat olmuşuz. Bir ara telefon çaldı hanım telefone niye bakmıyorsun dedi bir baktım benim telefon yok, üzerinde çift hat vardı, dedim düştüğüm yerdedir oraya baktık telefonu bulamadık, zaten genelde sessizde olur ve sürekli konuştuğum telefondu, liste gümledi ona üzülüyorum.
Bu gün komşu telefoncuya gittim bana telefon özellikleri sayıyor, dedim özellik istemiyorum, konuşacağım bir telefon ver, birde şarj iyi olsun, bir telefon alıp gidip sim kartları çıkartım, demek ki güvenlik önlemleri şart::))
Sim kart iptal edilirken yeniden test edildi, hala muhtemelen ormanda titremeye devam ediyordu benim mazide kalan telefon, kızcağız çalıyor cevap veren yok dedi::))
Bazı arkadaşlar Ayfon'umu diye soruyor, Ayfon şimdilik duruyor.
Yol üzerinde bir arılık vardı, dönüşte resimleriz dedik, dönüşte de arabadan inmeye derman kalmamıştı. Arabadan bir kaç resim aldık. Her kovana bir varil kesilip şapka yapmış, yurdumuz insanı her şeye her türlü çözüm buluyor.
Tek sorun, kışın yağış fazla olur ve varil davul vazifesi yapar mı? diye düşünmeden edemedim, çünkü variller kovana temas ediyor.
Bu resmi koyup koymamakta bayağı bir tereddüt ettim::))
Sabah Ahmet amcanın evinde yediğimiz incir ve Patlıcan reçeli::))
Bakalım daha ne reçeller göreceğiz.
Birde bu resmi koyup koymamakta tereddüt ettim di::))
Palamut balığı.
Kimseye iyilik yaramıyor, geçen aldığım balıkları kavanoza dolduruken yardım eden hatun, diyordu ki, kışın ne yemek yapsam diye düşünüp duruyoruz.
Şimdi ise öğlen yemeğe eve gelmişim, kulakların çınladı dimi diye soruyor.
Hazır Şile'ye kadar gitmişiz, iki kasa balık aldım, daha önce aldığım 5 balık için neler demiştiler neler..........