31.01.2016

ARICILIK FESTİVALİ, HALİÇ 2016

2016 Yılı Bal Festivali beklentileri karşılamadı diyen çok.
Yada biz çok az şeylerle, artık yetinmiyoruz...
Birisini sevin vaya sevmeyin, hakkını teslim etmeliyiz...
Ülkemizde bal festivalini ilk kim yaptı...
Ülkemizde tüm vilayetlerde teşkilat ve üyesi ve her türlü imkanı olanlar bu festivali taklit etmek zorunda kalmıştır...


Benim gözümle festival dostlar ve sevenler buluşmasıdır, iki gönül bir olunca samanlık seyran olur der atalarımız.
Gönüldaş ve sevenlerimizle üç beş kelam etme fırsatımız oldu, iyi ki bu etkinlikler var yoksa nasıl bir araya gelecektik. Ali Şekerli abimi kaç yıldır görmüyordum.

Bazıları festivali beş yıldızlı turistik otel zannedip,açık büfe kahvaltı, artı yemek, artı yatacak yer filan arayanlar vardı :)

Bir şeyleri yıkıp dökmek çok kolay, ortaya daha iyisini koyacak kimseler olmuyor.
Olayın perde arkasını tam bilmiyoruz, kimi zarar ettik derken kimi malı götürdü der...
Bir festivali daha geride bıraktık, ben bir günlüğüne katıldm, ikinci gün hava bozuk olsaydı otelde kalıp, pazar günüde orada olacaktım ama hava güzeldi pazar günü arılıkları gezdim ve invert şurup verdim. Videolar çektim, tüm arılıklarda polen geliyordu...

Festivale Muhteşem abiyle bitlikte gidecektik, Kartala kadar minibüsle, kartaldan sonra metroya binilecek ve uzun çayır durağında inecektim:)
Sonradan benim ineceğim yerin Acıbademden önceki durak olduğuna karar vir dik :)
Metrodan in devam et, indim devam metronun gidiş yönü geri gidilmeyecek, git git Muhteşem hocayı oturuken görecekmişim:(
Tünelde yeryüzüne çıktık, etrafa bakınıyorum, biri bağırıyor Ali abi diye :)
14 Milyonluk şehirde kısmete bak, ilk gördüğüm kişi arıcı ben onu tanımıyorum o bana sesleniyor, yanındakine de bu o diyor :))
Mehabalaştık, arıcılık malzemeleri filan almışlar festivalden geliyorlarmış, onlarda durakta araba bekliyor.
Neyse bu sefer gerisin geriye gene tünele girdik, bu seferde öbür taraftan çıktık :))
Metro diyor, metrobüs yönüne dön demiyor, böyle eğitimciler yüzünden koş babam koş...
Neyse uzunçayır metrobüs durağına girdik bizimki orada, oturuyormuş, oturacak yer var sanki, dikil sen...

Uzun zamandır Ali abiyle görüşememiştik...
Festival kapısından geri döndük, Ali abi şekerim düştü fena olmadan bir şeyler yiyelim deyince bizde içeri girmeden bir şeyler yemeğe gittik.

Her zaman olduğu gibi benim tanımadığım ama beni tanıyanlar tarafından yolumuz hep kesildi...
Aramızdaki kişi arıcılığa merak salmış, arısı yok, arı alacak tamam hallederiz ama senin bir arıcı yanında çalışman lazım, bana yer bul hemen Yusufu buldum, al sana körükçü dedim.
Televizyon programcısı bir körükçümüz olacak yakında iş başı yapar artıkın...
Eti senin, kemiği benim :)


 Ali abinin oğlu Aykut, askerden geldiğinde görüşmüştük ingiliz edebiyatı okumuş birisi, yani ingilizcesi su gibi..
Suni tohumlama videolarını Edirne'ye gidip kendisine tercüme ettirmiştim. Sağ olsun babası gibi iyilik meleği...
 Bizim Enes ile Şekerli abim...
 Bu bizim pinti hoca boş mezar bulsa dalar demedi dimeyin dedim gitti...
Güya kavaltı yapmış, beleş tost olunca nasılda yumuluyor.
 Gebze bal birliği standı, Gebze Bal birliği başkanımız, Ersan Çınar.
 Aliosman abimizin standı, plastik kovan tanıtıyor, dışı plastik için strafor.
 Plastik kaplı köpük kovan.
 Efraim abi fuarların vazgeçilmezi...
 Rize'den Birol Çamoğlu...
 Ali abinin şekerini kullananlar var. Abi şekerin düşmüştür yürü gidiyoruz şekeri kaldıralım...
 Şekere tavan yaptıracaklar beya...
 Çay 8 liraydı gittiğimiz yerde :(
Nerdeyse benim şekerim çıkacak...
 Halil Güneş ve eşi. İki yıl öncesi, Tarsus ta evlerine misafir olup sabah kahvaltısı vermişlerdi bize.
 Festivaldeki tek yenilik, patentli bir el arabası...
 Değişik bir tasarımı var, videosunu çektim, ne kadar anlatsak anlatması zor...
 Bursa'dan arıcılar vardı,Muammer Kutluca ve oğlu...
Al şu parayı bana gene bu sene ana yolla ben maille filan uğraşamam dedi :))
Pazar günü İlhami abi arıyor, para veriyorlar ana isteyenler var parayı alayım mı diye...
Böyle bir soru sorulur mu, ben alma desem bile sen parayı al :)
 Fuar ufak filan diyorlardı boydan boya bir sefer gezmek nasip olmadı, nereye adım atmaya kalksak bir sürü selam kelam orada çakılı kaldık.
 Kafalar uydumu sohbet nasılda koyulaşıyor...
 Zaman su gibi akıyor, geleli iki saat oldu daha 10 metre gidemedik...
 Resim çekme bahanesiyle guruptan ayrılıyorsun ama tekrar yakalıyorlar :)
 Bunlarda bizi Balıkesir'den takip ediyorlarmış, Hilmi hoca ise Beykoz dan....
Yusuf'un arılarını gördüm şaşırdım dedi, bizde böye diyenlere şaşırıyoruz :))
Balıkesir'in meşhur höşmerim tatlısı getirmişler süper...
 Kaç senedir görüşememiştik Mustafa le uzun zaman sonra görüştük, en son Beykozda çinekop yemiştik Saim abinin mekanda, kimler yoktuki...

 Hasan Pala yazın İstanbul'daki arılarını sele kaptırmıştı, sele kapılanların hepsi ölmüş...
 Bizi tanıyanlar be bizim sormamıza rağmen unuttuklarımız oluyor, yaşlanıyorum...

 Şeker yükseltme faslındayız...
 Eskişehirden Hüseyin bey ve arkadaşları. Propolis şekeri yapmışlar. Şekerli propolisler daha önce görük yedim di. Bu propolise sanki az şeker kayılmış gibiydi, çok keskin propolis içeren ürünler vardı.
Bu tadı ağzıma propolis atıp çiğnediğim de hissederdim.
 Halil abi ve doktorum...
 Bal taşıma arabası...

Geçen sezon bal hasadında yanımda götürdüğüm Nizami abi bal taşımaktan pert oldu.
Dedim seneye bal taşımaya adam bulamayacağız, araba ayarla, araba hazırlıkları var...
 Arabistandan bana hurma getirmişlerdi, emanetçi güya teslimatı noter huzurunda yapıyor. Bakalım noteri nasıl doyuracağız...
 Hurmanın yarısını yedi Noter efendi, gözünü hurma poşetine dikti...
Hurmalarda hurma yani...
Yenmeyecek gibi değilmiş.
Veysel Garip kardeşim Allah razı olsun, kesene bereket, ne zaman izine geliyorsun, tez gel... :)

Festivalden dağıldık, Yusuf'un Limoni Cafedeyiz...

 Kafede bal filan varmıştı şimdi sırasımı bir çorba içip kendimize gelelim bakarız...
 Balcı Yusuf'un balları...
Aracıdan değil, arıcıdan....
 Sonra sıra Afyon keçisindeydi...
 İyi götürdük, fabrika ayarlarımıza ters işler yapıyoruz ama hayırlısı...

 Keçi peşine düşen bu sıralar çok.
 Keçi kokusu alıp, LimoniCafeye damlayan ikili.
Nefis yemekler...
Son nokta tatlıya bağlandı...
Sabahki hadisenin bir başka versiyonu da Limonide yaşandı.
İçeri birileri girdi, festivalde bizimle tam görüşememiş, ayak üstü sohbet, bir resim aldım, neden resim yayınlama dedi anlayamadım, remini bloga koymayacağım...
Günü ve festivali bitirdik.
Bence süperdi, kim nereden nasıl bakar bilemem...

30.01.2016

DAMIZLIK SAF KARNİOL ÜRETİM ÇALIŞMALARIM...




Yıl 2008, aylardan haziran, Şile Kızılca köyde kestane balına gidildi. 

Yani tüm arılarımız Kızılca köydeydi, ilk defa gördüğümüz karniol ana arılarımız gelmiş, bizde ana arıları arılığa götürmüştük. Yazın sıcakta uzun süre yollarda kalan kafeslerde kekler erimiş, analar ve işçiler yapış yapış olmuş hareket edemiyordu. Kafeslerden birindeki ana arıda ölmüştü. Acilen bir kapağa acemi arı silkeleyip, yapış yapış olan ana arıları yalatmıştık...
Arıcılık bilgimiz ve o zamanki bize öğretilenlerin ne kadar yanlış olduğunu zaman içinde anladık.
Ülkemizde damızlık sorunu var, bizim bilimcilerimize göre böyle bir sorun yok aman arılarınıza sahip çıkın denildi yıllarca...
Bunu diyenler ise kelli felli, konuştuğu zaman benim üstüme ülkede bilim adamı tanımam diyen ve bu işin duayeni kabul edilenler....
Ortada bir yanlış vardı, ya bizim bilim adamlarımız yanlış yapıyordu yada arıcılıkta gelişmiş ülkelerin bilim adamları yanlış yapıyordu...
 ???
2008 Yılında gelen ana arıların üzerinde numara var, birde bu numaraya kimlik düzenlenmiş...
Biz ise arımı arı işte havasındayız.
Sonradan öğrendik bu gelenler F1 karniolmuş.
Damızlıkları na ise F0 deniliyormuş...
Damızlıkların yedi sülalesi kayıt altında, ana, anasının anası, onun anasının anası hep soy kütüğü var, bu yabancı bilimcilerde hiç akıl yok, sineğin soy kütüğümü olur diyorsunuz, yahu sonuçta bu arı değil mi?
Adamlar işini ciddi yapıyor, saf hatlarını oluşturmuş kayıtlarını tutmuşlar sistem oturmuş, Bizim bilimcimiz ise aman arına sahip ol demekten başka bir şey yapmaması insanın zoruna gidiyor. Demek ki böyük hocalık böyle oluyor...
Arıcı arısına sahip olacaksa sayın böyük hocam sizin bu ülkedeki göreviniz nedir?
Buluşlarınız nelerdir, uluslar arası yayınlanan makaleleriniz nelerdir, hangi arıları ıslah ettiniz diye bir sorun bakalım ne cevaplar verecekler...

Evet adamlar arıyı kayıt altında tutup soyunu sopunu size kimlikle verebiliyor. İşin ne kadar ciddi yapıldığı bu kayıtlardan anlaşılmakta.

Ülkemizde ana arı üretim resimleri görmekteyim, binlerce kutu başında bir iki kişi olur.
Nasıl çalıştıklarını hep merak etmişimdir bu kadar kutunun kaydı nasıl tutulur diye...

İmdadıma ünlü birinin ana arı üretimi için yazdıkları olayı çözmemi sağladı...
Ana arı üretim kutusunu başlatın, siz ana arıları aldıkça, kutu kendi anasını yapar yazıyordu...

Gene nerelere daldın yavrum, bırak böyle şeyleri derim kendi kendime ama girmeden olmuyor, olmuyorrrrr....

Gelen ana arılın 3 tanesi bende kaldı, 2 tanesi ise Muhteşem abimde kalmıştı, kısa keseyim, bahara ana arı üreteceğim, benimkiler bahara çıkmadı, Muhteşem abim bendekini kullanırsın dedi, hafta sonu oradan gelen haberde olumsuzdu ana arı kovan önünde ölü yatıyor olmuştu.

Ertesi sene gene ana arı siparişi verdik bu sefer saf olsun dedik, kaç para denirse kıştan ödeme yapıp haziranda ana arılar geliyordu...
Ertesi sene gelenlerin bir kaçı gene gümledi ama önceki sene gibi bahara anasız çıkmadık ama bu çok sıkıcı olmaya başlamıştı...
Bu iş çözülmeliydi...
Dışa bağımlılık çok kötüydü, paranla ana arı alsan bile eline ertesi sene geçiyordu...
Neler yapılabilir düşündük...
İzole yerler aradık adaları araştırdık hiç biri istediğimiz gibi değildi...
Son seçenek suni tohumlama yapılmalıydı.

Suni tohumlamayı kafaya koyduk, suni tohumlama sadece duyuyoruz nasıl bir şey bilmiyoruz...
Aksi gibi o zamanlar youtube de yasaklandı videoları da göremediğimiz dönemdi...
Yutuptaki yasak kalktığında ilk işin suni tohumala videolarını indirip arşivlemek oldu.
Suni tohumlama bilsek bile aletimiz yoktu.
Alet olsa bu iş nasıl yapılır onuda bilmiyoruz...

Önce bir mikroskop bulduk, sağ olsun Muhteşem abi 16 kat büyüten bir mikroskop getirdi...
Bu arada bu yazdıklarım 2009 yılında oluyor...

Kışın ölü işçileri incelemeye başladım, mikroskoptan mikro resim almaya başladım...
Derken yıl bitti, 2010 yılına girdik.

Suni tohumlama için yerimizde yok, kebapçı bir arkadaşım vardı gece kapalı. Kebapçının yedek anahtarı aldım ve ilk ana arı tohumlama düzeneklerimizle ilk çalışma başlatıldı.
Bu iş sadece masada olmuyor, bu masanın birde arka planda yapılanları var onlara girmeyelim. Erkek yetiştirmek, kraliçeleri tohumlanacağı güne kadar bölmesinde hapiste tutmak gibi...
Bilimcilerimize göre bu işi sıradan arıcılar kesinlikle yapamazlar...
Biz ise daha işe başlamadan açıklama yapıp bu işi yapacağız diye yayın yapmışız...

Yüz ifademde bu işin böyle düzenekler ile olmasının imkansız olduğunu görmekteyim.
Bu aparatlar ile suni tohumlama yapamayacağımıza kanaat getirip alet yaptıracak kişi veya yer aradık.
Zafer Anlayışlı abimizin tornacı arkadaşı Nazmi abi ben yaparım  dedi bir sene alet yapılmasını bekledik, istediğimiz gibi alet yapılamadı.
Daha sonra Sadri abi devreye girdi yarım aletin eksik parçalarını bir ayda tamamlayıp getirdi.
Alet defalarca revizyona girip çıktı.

Bu arada damızlıksız kalmamak için sürekli damızlık alıyorduk...
Ülkemizde yapılan ilk ana arı tohumlama cihazı budur. Her şeyi ile ayrı ayrı uğraşılmıştır, şırıngasını Almanya'dan getirtmiştim, mikroskobunu bir sürü yer gezip kara köyden almıştık, led lambasını Gebze'deki bir elektirikçide bulmuştum.
Cımbız ve tutucusu ve hareket edebilen aparatlar Sadri abi tarafından yapıldı.
Aletin bu kadar büyük ve kaba olmasının nedeni, bu işe giriştiğimizde orijinal aleti görmediğimizden kaynaklandı, ortada bir numune olsa böyle olmazdı.

Sadri abinin şimdi yaptığı aletler, dünyadaki aletlerden eksiğini geçin fazlalıkları bile var.
2015 Yılında Sadri abi bana son yaptığı aletlerden birisini hediye etti.

Bu arada 2009 yılında bu işe girişilmişti, 2011 yılının ağustos ayında 10 ana arıyı tohumlamaya soktuk.
Daha önceki çalışmalarda defalarca başarısız olduk.
Bir hafta sonra kontrolde 10 ana arıdan 8 tanesi yumurtaya başlamıştı...
Bu müthiş bir olaydı bizim açımızdan...
Bazıları kışın açlıktan öldü, bazıları yağmalandı, bir kaçı bahara çıkmıştı. 
Bu ilk tohumladığımız 10 ana arıdan biridir... Saf karniol üretmiştik ama yeşillik olsun diye birazda kafa bulalım dedimdi...
Anadolu arısı diye resimler yayınlamıştım, aslında anadolu arısı diye yapılan yayındaki resimler saf karnioldu.
Ne garip bir ülkede yaşıyoruzki, bir gün bir yayına denk geldim ve şöyle bir cümle yazıyordu, Anadolu arısı üzerinde Ali Türk'ün büyük çalışmaları var yazıyordu. 
Ne günlere kaldık...
Bir başka hadise benim bu resimlerimi kullanıp hala Anadolu arısı satanlar var...
İnsanlar ne kadar adileşti, bir şey satabilmek için başkasının resmini çalıp, ondan para kazanıyor...
Yapmış olduğumuz iş bizce çok büyüktü, çoğu kişide yapılanlara inanmamıştı...
2012 Yılı ise oğlum Enes Emin çalışmalarda antrenman olsun diye varroa mağduru ana arı tohumladı, ana arı yumurtaya başladı :)
Normalde olumsuz bir şey, bize acayip avantaj sağladı.
Kanatsız ana arı çiftleşmek için uçamaz, uçamıyorsa bu nasıl döllendi, tohumlanarak, bizim yaptıklarımıza kanıt oldu.
Hala ileri geri konuşmalar bitmemişti, efendim bu iş ancak laboratuvarda olur, başka yerde olmaz diye tutturanlar vardı.
En son bir yayınımda onlara bir soru sordum cevap veremediler ama itirazlar bitti :)
Soru bu iş, laboratuvarda olur diyenlere, sizi ananız babanız laboratuvar damı yaptı diye sormuştum...
2013 Yılında çalışma dahada ilerledi, karniol ana arıya Kafkas baba verdik, resimdeki ana arının kızlarının anası karniol babası ise kafkastı...
2013 Yılı içinde Girit'ten suni tohumlama öğrenmeye gelen Manosun döllediği 31 numaralı saf karniol...

Daha sonraki çalışmalarımızda beklemiş sperm kullandık. 16 Gün beklemiş sperm kullandığım oldu. Bu günlerde bulduğum yayınlarda ise 14 derecede 4 hafta sperm bekleyebilir demekte. Daha önce 17 derecede 3 hafta bekler deniliyordu.
Arada o kadar şey atladık hemde sayısız. 8 Yılda başımızdan ne anılar ne çalışmalar geçti. İlk başladığımız zaman ile şimdi arasında felaket bir tecrübe farkı var. Tecrübe çalışma ile oluşuyor. En basiti bir doz sperm almak için belki bir saat uğraştığımız olmuştur. Şimdi bir doz depolamak 3-4 dakika sürmez...
Tecrübeyle bile dalga geçen adiler oldu.
Onlar dalgalarını geçsinler bakalım...
Yapılan çalışmalar sırasında mikroskoptan aldığımız resimlerden birisi...
Ülkemizde suni tohumlama ile ilgili ne bir resim ne bir çalışma vardı kimse bunların hayalini bile kuramazdı.
Şimdi ise bize kafa tutanlar türedi hemde bu konularda :))
İlk aleti yapan biz, ülkede suni tohumlama aletinin üretimini sağlayan biz, karniol ile çalışıp, bunu başkalarına tanıtan biz ve bizden kötüsü yok :))
Bizi kötüleyip karalayanları izlerken acayip keyif alırım, bizim yaptıklarımız ortada, başkalarının yaptıkları ise sadece karalamaktan ibaret, bunca olumsuzluk içinde Allah bize acayip yardım etti. Bunun başka izahını bulamıyorum.
Geçmişte depolanan spermlerin saklanması ve kayıtları.
Yıllar nasılda geçmiş, baştan sona bu işleri tararken dedim ya arada kaynayan çok şey var ama hepsini buraya almak ise çok zor.

Bu yapılanları bir bilim camiası yapsaydı, neler olurdu neler...



Kimisi yayın yapacakken delil bulamaz biz ise en iyisi hangisi onu seçmeye çalışıyoruz.

Tecrübe çeşme değil, bidonu eline al, çeşmeyi aç doldur gitsin...

Bu çalışmalar yıllarımızı aldı, yapılan işlerin testleri acayip zaman alıyor. Yaptım oldu diyemiyorsunuz.
Bu tür çalışmaların ürünü olan, özel iki çıtalık bölmesiyle karniol arısı temin etmek isteyenler, aribakani@gmail.com adresine mesaj atabilir.
Damızlık aldığınızda kabul ettiremedim, kabul ettirdim yumurta atmadı, yok efendim erkek attı derdine son.
Bölmesiyle aldığınız özel arınızdan ertesi gün hemen ana arı üretimi yapabileceksiniz.
Karniol damızlık yayınlarımı bu blokta paylaşacağım.
.