2016 Yılı Bal Festivali beklentileri karşılamadı diyen çok.
Yada biz çok az şeylerle, artık yetinmiyoruz...
Birisini sevin vaya sevmeyin, hakkını teslim etmeliyiz...
Ülkemizde bal festivalini ilk kim yaptı...
Ülkemizde tüm vilayetlerde teşkilat ve üyesi ve her türlü imkanı olanlar bu festivali taklit etmek zorunda kalmıştır...
Benim gözümle festival dostlar ve sevenler buluşmasıdır, iki gönül bir olunca samanlık seyran olur der atalarımız.
Gönüldaş ve sevenlerimizle üç beş kelam etme fırsatımız oldu, iyi ki bu etkinlikler var yoksa nasıl bir araya gelecektik. Ali Şekerli abimi kaç yıldır görmüyordum.
Bazıları festivali beş yıldızlı turistik otel zannedip,açık büfe kahvaltı, artı yemek, artı yatacak yer filan arayanlar vardı :)
Bir şeyleri yıkıp dökmek çok kolay, ortaya daha iyisini koyacak kimseler olmuyor.
Olayın perde arkasını tam bilmiyoruz, kimi zarar ettik derken kimi malı götürdü der...
Bir festivali daha geride bıraktık, ben bir günlüğüne katıldm, ikinci gün hava bozuk olsaydı otelde kalıp, pazar günüde orada olacaktım ama hava güzeldi pazar günü arılıkları gezdim ve invert şurup verdim. Videolar çektim, tüm arılıklarda polen geliyordu...
Festivale Muhteşem abiyle bitlikte gidecektik, Kartala kadar minibüsle, kartaldan sonra metroya binilecek ve uzun çayır durağında inecektim:)
Sonradan benim ineceğim yerin Acıbademden önceki durak olduğuna karar vir dik :)
Metrodan in devam et, indim devam metronun gidiş yönü geri gidilmeyecek, git git Muhteşem hocayı oturuken görecekmişim:(
Tünelde yeryüzüne çıktık, etrafa bakınıyorum, biri bağırıyor Ali abi diye :)
14 Milyonluk şehirde kısmete bak, ilk gördüğüm kişi arıcı ben onu tanımıyorum o bana sesleniyor, yanındakine de bu o diyor :))
Mehabalaştık, arıcılık malzemeleri filan almışlar festivalden geliyorlarmış, onlarda durakta araba bekliyor.
Neyse bu sefer gerisin geriye gene tünele girdik, bu seferde öbür taraftan çıktık :))
Metro diyor, metrobüs yönüne dön demiyor, böyle eğitimciler yüzünden koş babam koş...
Neyse uzunçayır metrobüs durağına girdik bizimki orada, oturuyormuş, oturacak yer var sanki, dikil sen...
Uzun zamandır Ali abiyle görüşememiştik...
Festival kapısından geri döndük, Ali abi şekerim düştü fena olmadan bir şeyler yiyelim deyince bizde içeri girmeden bir şeyler yemeğe gittik.
Her zaman olduğu gibi benim tanımadığım ama beni tanıyanlar tarafından yolumuz hep kesildi...
Aramızdaki kişi arıcılığa merak salmış, arısı yok, arı alacak tamam hallederiz ama senin bir arıcı yanında çalışman lazım, bana yer bul hemen Yusufu buldum, al sana körükçü dedim.
Televizyon programcısı bir körükçümüz olacak yakında iş başı yapar artıkın...
Eti senin, kemiği benim :)
Suni tohumlama videolarını Edirne'ye gidip kendisine tercüme ettirmiştim. Sağ olsun babası gibi iyilik meleği...
Bizim Enes ile Şekerli abim...
Bu bizim pinti hoca boş mezar bulsa dalar demedi dimeyin dedim gitti...
Güya kavaltı yapmış, beleş tost olunca nasılda yumuluyor.
Gebze bal birliği standı, Gebze Bal birliği başkanımız, Ersan Çınar.
Aliosman abimizin standı, plastik kovan tanıtıyor, dışı plastik için strafor.
Plastik kaplı köpük kovan.
Efraim abi fuarların vazgeçilmezi...
Rize'den Birol Çamoğlu...
Ali abinin şekerini kullananlar var. Abi şekerin düşmüştür yürü gidiyoruz şekeri kaldıralım...
Şekere tavan yaptıracaklar beya...
Çay 8 liraydı gittiğimiz yerde :(
Nerdeyse benim şekerim çıkacak...
Halil Güneş ve eşi. İki yıl öncesi, Tarsus ta evlerine misafir olup sabah kahvaltısı vermişlerdi bize.
Festivaldeki tek yenilik, patentli bir el arabası...
Değişik bir tasarımı var, videosunu çektim, ne kadar anlatsak anlatması zor...
Bursa'dan arıcılar vardı,Muammer Kutluca ve oğlu...
Al şu parayı bana gene bu sene ana yolla ben maille filan uğraşamam dedi :))
Pazar günü İlhami abi arıyor, para veriyorlar ana isteyenler var parayı alayım mı diye...
Böyle bir soru sorulur mu, ben alma desem bile sen parayı al :)
Fuar ufak filan diyorlardı boydan boya bir sefer gezmek nasip olmadı, nereye adım atmaya kalksak bir sürü selam kelam orada çakılı kaldık.
Kafalar uydumu sohbet nasılda koyulaşıyor...
Zaman su gibi akıyor, geleli iki saat oldu daha 10 metre gidemedik...
Resim çekme bahanesiyle guruptan ayrılıyorsun ama tekrar yakalıyorlar :)
Bunlarda bizi Balıkesir'den takip ediyorlarmış, Hilmi hoca ise Beykoz dan....
Yusuf'un arılarını gördüm şaşırdım dedi, bizde böye diyenlere şaşırıyoruz :))
Balıkesir'in meşhur höşmerim tatlısı getirmişler süper...
Hasan Pala yazın İstanbul'daki arılarını sele kaptırmıştı, sele kapılanların hepsi ölmüş...
Bizi tanıyanlar be bizim sormamıza rağmen unuttuklarımız oluyor, yaşlanıyorum...
Şeker yükseltme faslındayız...
Eskişehirden Hüseyin bey ve arkadaşları. Propolis şekeri yapmışlar. Şekerli propolisler daha önce görük yedim di. Bu propolise sanki az şeker kayılmış gibiydi, çok keskin propolis içeren ürünler vardı.
Bu tadı ağzıma propolis atıp çiğnediğim de hissederdim.
Halil abi ve doktorum...
Bal taşıma arabası...
Geçen sezon bal hasadında yanımda götürdüğüm Nizami abi bal taşımaktan pert oldu.
Dedim seneye bal taşımaya adam bulamayacağız, araba ayarla, araba hazırlıkları var...
Arabistandan bana hurma getirmişlerdi, emanetçi güya teslimatı noter huzurunda yapıyor. Bakalım noteri nasıl doyuracağız...
Hurmanın yarısını yedi Noter efendi, gözünü hurma poşetine dikti...
Hurmalarda hurma yani...
Yenmeyecek gibi değilmiş.
Veysel Garip kardeşim Allah razı olsun, kesene bereket, ne zaman izine geliyorsun, tez gel... :)
Festivalden dağıldık, Yusuf'un Limoni Cafedeyiz...
Kafede bal filan varmıştı şimdi sırasımı bir çorba içip kendimize gelelim bakarız...
Balcı Yusuf'un balları...
Aracıdan değil, arıcıdan....
Sonra sıra Afyon keçisindeydi...
İyi götürdük, fabrika ayarlarımıza ters işler yapıyoruz ama hayırlısı...
Keçi kokusu alıp, LimoniCafeye damlayan ikili.
Nefis yemekler...
Son nokta tatlıya bağlandı...
Sabahki hadisenin bir başka versiyonu da Limonide yaşandı.
İçeri birileri girdi, festivalde bizimle tam görüşememiş, ayak üstü sohbet, bir resim aldım, neden resim yayınlama dedi anlayamadım, remini bloga koymayacağım...
Günü ve festivali bitirdik.
Bence süperdi, kim nereden nasıl bakar bilemem...