Neresinden başlasam diye biraz düşünüp kısa sürede o kadar yolculuk yapıp tekrar kendimizi kovanların ve anaarı kutularının içinde buldum. Habere kapak resim seçmekte zorlandım. aşagıdki ikinci resmi son anda kapak olmaktan çıkartıp köyümde çektiğim çiçek kapak olarak başa oturdu.
Bayramın ikinci günü akşamı memeleketime gidecegimden arife günü o kadar çalıştımki iftara sallana sallana gittim. Anaarı üretimi yaptıgımız arılıkta 40 kovan erkek üretimi ve anaarı memelerini üretmek için tutulmakta. Arife günü bu 40 kovana ikinci tur perizin uygulandı. Bu 40 kovanın anaarıları bazen acil anaarı isteyenlere satıldıgından bazısı meme üretimi için kullanıldı bazısına hazır anaarı memesi verildi ve çoktandırda kontrol edşilmemişti. Sıradan kontrolde 5 tanesinin anasız oldugunu tespit ettim ve analandırdık.Birisinde ise anaarı var daha yumurta yoktu. Bittimi derseniz malisef bitmedi, 3-4 gün olmayacagım için bir başlarsın anaarı kutularının başından sonundan çıkarsın. Evet tüm kutuları sıradan kontrol ettim yumurta atanların kanatlkarını kesip boyalarınıda sürdük çünkü ertesi gün bayramdı::))
Bu sene tasarlayıp üretip kullandıgım anaarı kutularında şu ana kadar sorun yaşamamıştım.Ramazanın son haftasında 8-10 civarında gözde terkler başladı. Bazısı açlıktan bazısının nedenini bilemiyorum, balı var üstünde kek bile olmasına ragmen yavrulu çıtaları terk ettiler. İnşallah bundan sonra terk olmayacak, isterlerse terk etsinler olayı çözmüşüm, isteyen terk edebiliyorsa etsin bakalım.
Kutuların bakımını bitirdikten sonra ise elimizde sürekli anaarı memeleri bulunduruyoruz ve bir kovana 26 adet larva tranferi yapıp kekini ve invert şurubunu doldurup hacı abiyle vedalaşıp çıkıyorum. Acayip yorucu bir gündü, ama işleri bitirdinizya bu yorgunluk acayip bir mutluluğa dönüşür hep.
Evet kutu terklerinin sonunu hazırlayan minicik parçalar. Hacıya dedim daha önce suni dölleme çalışmalarımız için kestiğim ızgarayı aynen böyle kes::))
Hiçte üzülme, ızgara 3 lira kaçan anaarı 30 lira deyince hacı çoştu. Birazda terklerin sebebi hacı sensin hayvanları aç bırakıyorsun dedimmi hiç sesi çıkmaz zaten zavallımın::))
Birde derki sen de ben yaparım, bir ara demiştimki kovanları 30 cm den fazla kaydırma diye, sen ne yapmıştın hacı abi, üçer metre kaydırmıştı::))
Sonuçta anaarı yumurta atmışsa bundan sonra o göze ızgarayla gem vuruyorum. Bir iş üstünde kafa patlatıldıgında mutlaka çözümünü buluyorsunuz. Tecrübelerde bu kafa patlatmalardan oluşur. Daha önce anaarı eşleşmeye gitmesin diye taktıgımız ızgarayı, neden bu güne kadar bu işte düşünemedim kendimede kızıyorum.
Bu arada burada önemli bir şeyler bahsetmek istiyorum.
Yaklaşık 4 yıldır sanal alemdeyiz. Başladığımız noktayla burası arasında uçurumlar oldu. Yıllarca arıcılık yapmak bilinçli arıcısın anlamına gelmediginide her geçen gün görmeye devam ediyoruz. Yılların arıcısıyım diyenleri onun için fazla dikkate almayın, hele eski tas eski hamam olanlara he he deyip geçin.
Asıl anlatmak istedigim şudur. Neden ben bilgilerimi sınırsızca paylaştım, bu paylaşımı yaparken, bu deli, amele, geri zekalı diyenler neden bu söylemlerde bulundu bana ve ben neyi düşünerek bilgi ve tecrübelerimi paylaştım.
Peygamberimizdir derki; "insanların hayırlısı insanlara faydası dokunandır".
Evet bu hadisi şerifi çok önemsemişimdir. Ben bilgilerimi insanlara sunarken bunun karşılığının bir başka yerde verileceginide bilen birisiyim. Allah insanları yaratıp istedikleri gibi yaşamada hür bıraktı. Siz isterseniz Allahı tanımak zorunda degilsiniz, inkar bile edip ateist bile olabilmek gibi bir hüriyete sahipsiniz. Fakat "O" derki,bir gün verdiğim ömür sernmayesi bitince bana döneceksiniz ve sizinle o zaman hesaplaşacagım. Allah hiç bir şeyi zayi etmeyip, her ne olmuşsa o gün önümüze koyacak, inşallah faydalarımız kötülüklerimizin çok üstünde olanlardan oluruz.Çünkü sevaplarınız çoksa günahlarınızı satın alıp yok edebiliyorsunuz onun içindirki madem elimizden geliyor bildigimizi insanların faydalanması adına sunuyoruz.
Peygamberimizin bir başka sözü ise şudur.
Derki; İnsanlar öldüğünde amelleri kesilir, yani siz öldünüz ve mezarda size sevap gelmeyecek.
Şunlar müstesna. Hayırlı evladınız varsa sizin arkanızdan dua ve hayırlara vesile oluyorsa ameliniz devam eder.
Bir başka müstesna ise, han,hamam, cami, çeşme gibi umuma açık hayratlar bırakmak. Bunlarda şimdilerde çogu paralı olduya eskiden bunlar herkesin kullanımına ücretsiz açıktı ve para verilecekse bırakan kişinin vakfından giderleri karşılanırdı. Bu tür şeyler bırakırsanızda ameliniz devam ediyor, yani mezarınızda sevaplar gelmeye devam edecek.
Sonuncusu ise arkasında eser bırakanlar. Eser dendiginde eskiden sadece kitaplar gelirdi. Başka bir yere yazma durumunuzda yok. Siz öldünüz kitaplarınızdan insanlar faydalanmaya devam ediyor ve sonuçta faydalı oluyorsunuz. Şimdi ise kitapların yerini bilgisayar sayesinde siteler kitap konumunu almıştır. Ben buradan yazarken, dünyanın öbür ucundan benim dilimi anlamayan bile resimlkerime bakıp hoş vakitler geçirebiliyor. Daha önce bende aynısını yapıyordum, dillerini bilmediğim kişilerin sitelerindeki resimlere bakıp durmuyormuyduk.
Sonuçta günlüklerimizde kitap yerine geçmiştir ve insanlar faydalanmaktadırlar. Öldükten sonrada buradan faydalannan olursa bizde payımıza düşeni alacagız. Bu yazılar o kadarda basit yazılıp çizilmiyor.
Ülkemizde bir çok kişiyi olumlu veya olumsuz etkiliyorum. Olumlusuda olumsuzuda peşimden sürüklemişim.
Onun için karşıt fikirlerde olmalı.
Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek, Bir şiirinde derki;
Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın;Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!..
Tabiki banada lazım olanlar var::)))
Ben paylaşımlarımı yaparken hep beklentilerim buydu.
Malisef bilim adına maaşlar alanların böyle bir derdi olmadıgından geri kalmaktayız bunuda belirteyim. Bilim adına para alıp yukardaki kriterlerde ülkesine bilgi vermeyen yada faydasız bilimcilirinde mahşerde yakasından tutacagım. Aldıkları maaşlarda benimde param var çünkü.
İnsanlar yaptıklarından hasaba çekilecegi gibi, yapması gerekenleri yapmadıkarından da hesaba çekilecektir.
Çoktan beri böyle bir açıklama yapmak istiyordum, bu açıklamayıda paylaşmış olduk.
25 Eylül 2009 sabah Memleketten Gebze'ye döndüm. Gebze'deki işlerin arife günü bitirilmesi ve kutulardaki kayıtların elimizde olması yapacaklarımız konusundada bizi rahat ettiriyor. Anaarı lazımsa nerde belli, sadece alıp kafeslemek var. Cumadan sonra hemen ormandaki arılığa gidecegiz, acil anaarı isteyenleri geri çeviremiyorum. Karamürselden birisi illede bir iki tane ver diyordu, peşinden ilhami abi aradı bizim arkadaşlarada iki anaarı lazım. Hemen anaları toplayıp, kargoya veriyoruz ve bazısı ormanda teslim::))
İlhami abiyle iki yamacın ortasındaki derede buluşuyoruz, ben anaları teslim edip geri dönüyorum, ilhami abi ise kendi arılıgına oradanda köyüne dönecek. Cumartesi günüde bana yardıma gelecek köyden. İlhami abiyi beklerken bazı resimler alıyorum, kardelen çiçekleri açmış, püren bu yağmurların geç yagmasından çok geç açmaya başladı. Bu zamanda artık sonu gelmesi gerekirdi daha başı.
Orman pembeleşmeye başladı. Arılar polen ve bal getiriyor, tüm kovanlara sıkıştırma yapıyoruz. Bazı şeyleride düşüne düşüne çözüme kavuşturuyorum inşallah.
Seyithan abinin evinden ayrılırken tandırda lavaş ekmeği yapılıyordu. Beyefendi lavaş getirmiş, termoslada çay. katık ise yok, diyorki sana yolda bir şey söylenmiyor, ne oldu dedim yolda peynir alacakmış çekinip bana söyleyememiş. Kuru lavaşı yerken aklıma bir şey geldi dedimki malını ye, dünya malı dünyada kalır. Hemen gidip kovan birleştirmelerinde kulladıgımız kuru kuzu soganları vardı. iki kuzuyu birden kesip yedik. Tuzsuzda olsa bal gibi gitti::))
Bu kuzularla ilgili aklımada bir hikaye geldi hacıya anlattyım iyice güldük. Cimri bir adam varmış ve her akşam bir sogan yerlermiş. Bir akşam karısına diyorki felekten bir gün çalalım getir bir sogan daha. Yani o akşam iki sogan yedikten sonrada demişki dünya malı dünyada kalır malını yiyeceksin::)))
Ne kadar çömert sözler cimriden degilmi::))
Dün gece
Mehmet Yüksel ve
Ali Şekerli konuşuyoruz. Ben bu resimleri Mehmete attım abi bunu niye birleştirmiyor dedi.
Bu resimin aslı ise şöyle. İlhami abinin fakiri koyduk adını. Bu arı anaarı kaybetmiş, peşinden meme yapıp anaarı çıkarmış. Koruma amaçlıda İlhami abi zayıf diye arılıktan alıp Darıca'ya getiriyor. Sonrasında dediki anaarı yok oldu, anaarı istedi dedimki o kovanı bana getir ben verecem anayı. İlk geldigi gün zaten kovan anasızya ne kadar arısı var belli degildi. Arıyı toparlamak için bu kapalı yavrulu çıtayı ben verdim kovana. Çıta ise kurtulmak istediğim ölçüleri acayip hacı çıtası::))
Ertesi gün bir baktımki içerdeki arı çıtadaki yavruyu saramıyor. Hemen benim kovanların birisinden bir çıta arı silkeledim.Yavruları sarsın diye. Bir iki gün sonrada kafesle anarı koydum üstüne, köye gidecegim gün ikinci bayramı gündüzü anaarıyıda direk bırakmıştım kovana. Kapalı yavrular çıkmaya başlamış. Bu yavrularda çıkarsa ful bir çıta arı olur, bir çıta daha kapalı yavru kaptırdım mı bu arıyı dört çıta kışa sokmayı düşünüyorum. Şimdi düşünün bu bir avuç arı için yapılanları, bizim ülkemizin arıcılıgının temelinde bu var işte. Sizin bir avuç dediğiniz arı aslında bir kovandır. Siz bir avuç görmektesiniz öyle degilmi?
İyiki anaarıyı vermemişim, ne yapardıki, kovanın bana gelmesi iyi oldu. Anaarı yavru çıkan yerlere yumurta atmış durumda. Bu kovana bir kapalı verdikten sonra , İlhami abi kuvetli arılarından birinden polenli çıta vermeli ki yavru faliyeti kışa kadar devam etsin. Evet bu İlhami abinin fakiri::))
İlhami abim kim ne derse onu uygulamaya çalışır, geçen sene dünya arı kovanı boşaldı. Bu sene erken davranıp arılıgına gidip arılarının katını almasını söyledim ve alt kuluçkalık bölümünde ise gerekli sıkıştırmaları birlikte yaptık, inşallah bu sene firesiz bahara çıkacaktır. Fakat hala bölme tahtasında ısrarlı. Resimdeki fakirdede bölme tahtası mevcut. Benim içinde iyi bir örnek oldu sizlere bölme tahtasının sakıncalarını anlatma babındada iyi bir örnek. Bence en iyi arıyı sıkıştırma aparatı çuvaldır ve hiç bir yerinden sıcak havayı kaçırmaz.
Biz hangi kovanlara sıkıştırma uyguluyoruz genelde zayıf kovanlara. Resmi yakından makro çektim ve bu kovana takviye yapmama rağmen gücünü biliyorsunuz. Bu arılar bu bölme tahtasının aralıgını nasıl kapatacaklar. Biz sıkıştırmada çuval öneriyoruz, kitaplar ise illede bölme tahtası, hiç bir zaman bölme tahtası çuval gibi kovan duvarlarına conta gibi oturmaz(köydeki arılarımdan da bazı örtü tahtası hatalarını göreceksiniz). Zamanı geldiğinde sıkıştırmaylan alakalı haber ve filimlerimizi paylaşıyoruz. Zayıf kovanların sıkıştırılması gerekiyor ve bu resim çok iyi oldu örnek adına.
Bu gün ise 26 eylül 2009. Dün arıların sıkıştırma işlerini bitiremedik. Ben motorla gidecegim ormana. Dünden bazı kovanlar belirlendi ve anaarıları degişecek, kendi analarımızı degişemedik kış geldi. Hemen hazır analardan 6 tane kafesleyip ormana yola çıkacagım.
Bu arada anaarı bazı gözlere 5 yumurta atıgı olmuş. Ne yapsınki yumurta gelince demekki böyle oluyor::))
Bunlar şanslı olanlar şimdi kocaman kovanlara verildiler. Arılıga vardığımda ise İlhami abiyi dün buluştugumuz dereden motorumla aldım arılıga getirdim. Tabi oğul filan varmı diyede ilk önce Mustafa hocanın arıları dolamışım ama oğul bulamamışım.
İlk işimiz köy ekmegiyle kavaltı yapmak.Bu aradada çakı lazım dedimki motorda var. Geçenlerde motordaki malzemeleri sayarken bir sürü şeyi atlamışım, ilk yardım paketide varmış, içinde antiseptik krem bile var::))
Ayrıca İlhami abi bir şey anlattı acayip güldük. Bir traktörün lastiği patlamış, İlhami abidende yardım istemiş.İlhami abi bisikletlen gidip lastiği tamir etmişler iş bitimi demişki traktörcü, abi sendeki malzeme benim traktörde yok. Benim seledede yok yok işte.
Sıkıştırma uygularken bu arılıktan kovanlarıma bindirme oluyor. Bu arılık berbat durumda bakmayın kovanların katlı olduguna. Bir kaç kovana baktık, kovan katlı alt katta hiç arı yok, üst katta üç çıta arısı var. Belkide 15 seferdir gelip gitmişim daha hiç bir arıcıyla karşılaşmadım. Ayrıca hala varovaylan baş edemedim onuda belirteyim. Bu seneki gibi hiç olmadı.
Bal gelmesi güzel, tüm kovanlarda taze bal var. Fakat arıların gücüne göre degişiyor gelen balın miktarı.
Çoktandır bu iş içinde çok düşündüm sanki sorun çözüldü. Hani kek versekte arılar yavru yapmıyordu ya.
Bu tespitim çok önemli.
Yurt dışında 20 çıta arı nasıl kalıyor, hep bunu düşünmekteyim nerde hata yapıyorduk, çok şükür anlaşıldı.
Almanya'dan örnekler veriyoruz hep, ordadaki kendi kardeşimiz arıcı ve uyguladıklarını bire bir bizimle paylaşan Mehmet Yüksel, bazıları istifade edip adını anmasada önemli degil, onun paylatıklarını birileri sonuçta kaydediyor ve devamlı Mehmete bunu hatırlattım sağ olsun işin bilincine vardı kesintisiz paylaşımını devam ettirdi ve bize çok büyük bilgi aktarmıştır.
Almanya da karniol arılar 20 çıtada yaşayıp kışlamakta. Bunun sırrı şu, arı sonuçta 20 çıta oldumu 80 bin nufuslu demektir. 80 bin nufuslu arılarda her türlü verimin dorugudur. Nasıl balı çok getiriyorsa polenide çok getiriyor ve siz ona 20 çıtalık alan bıraktıgınızda devamlı balı ve poleni bulunuyor. Yani bal gelmediginde kek verirseniz nektar geliyor diye içerdeki polenlen yavruya devam ediyor. İki gündür arılarıma sıkıştırma uygulamaktayım, polen akımı başladı ve daha çok yavru yapsın diye alan daraltması yapmaktayım. Tüm kovanların çıtalarına bakıyorum, kurakta tüm polenler bitirilmiş, siz kek versenizde polen yoksa yavru olmuyor.
Olay bence çözüldü arıları 20 çıtada tutmak için 20 çıtayı kuluçkalık yapmak gerekiyor. Bu size uyarmı uymazmı bilemiyorum ama benim çoktandır düşündüğüm soru artık ortadan kalktı. Zaten daha öncedende biliniyordu arı balına göre mevcut yaptıgı, fakat üzerinde bu şekil düşünmemiştim.
Öğleden sonra 7 kovan kaldı sıkıştırılmayı bekleyen ama o kadar çok bindirme olduki başka güne bıraktım. Arılarına bakmayanlar yüzünden bir çok sıkıntı çekmekteyiz. Bunlardan birisi ise yagma, varoa ve başka hastalıklar diye sıralayabiliriz.
İlhami abi bana bir kaç kez yardıma geldi, kendisi kozmonot gibiydi ilk zamanlar şimdilerde ise gelişmesi gözlen görülüyor. Kendisinin çok mesafe kaydettiğini rahatlıklan söyleyebilirim. Ayrıca yardımları için teşekürlerimi sunuyorum. Kim gelse hiç kimseyi ayırmadan ne yapıyorsam kovanlarımı açıp paylaşmışım.
Bu sırada en çok bindirme 10 numaralı kovana oldu. Biraz muslugunu kapatıp kovanların üzerine 10 litre su serptim. 35 numaralı kovan ise geçenlerde bir minik ogul gelip girmişti. Baktım anasıda yavruyu basmış, zaten hayırlı anaarı olsaydı kovanını terk edip benim kovana gelmezdi diye sıkıp attım. Kendi karniyol F1 analarımdan bir tane daha kafesle kovana bıraktım bakalım kabul görecekmi. Daha önce verdiğim karniolu kesmişlerdi. Bu 35 numaralı arı benim daha önceleri anaarı ürettiğim kovanlardan 28 numaranın kızıydı ve o seri bitti. Sırada şampiyonun kızları var analarına hiç çekmediler, şampiyon çok süper bir arıydı ama kızlarıda şampiyona çekmediler. Anaları Trakya dönüşü 10 çıta üstü olurdu ve bir çok kovana yavrulu çıta verirmdim. Arıcılıkta hatır gönül işleri yok desekte var ama elimde karniol varken başka arı tutmayacagım.
Bu uçuşan arılar dışardan yagmaya gelenler, muslukları daraltmama ragmen hala sıkıntı devam ediyor. Çok yakın konan arılar böyle risk demektir.
Bu arada püren açmakta çok geç kalsada kocayemişler açmaya başaldı. Buyrun bu kadar çiçek var gene bal alınamadı ve arılarımız gene geri gitti. Her sene aynı filimi hep izledik ve izlemeyede devam edecegiz gibi. Sorun tek kat kuluçkalıkta diye düşünüyorum, seneye inşallah bu durumları görmeyecem, başkalarını bilmiyorum.
10 gün içinde her taraf pespembe olur ve bir taraftanda böyle salkım salkım kocayemiş çiçekleriyle bezenecek. Biz gene bal alamayacagız, fakat arılarımızı beslemeden bu çiçeklerden aldıkları ballan kışa sokacagız ayrıcada polen gelişinden sonra ful yavruya yatıp kış arıları oluşacak ve şimdiye kadarkinden çok güçlü arılarlan kışa girilecek. Önümüzde 40 gün gibi bir süre olursa iki posta yavru olur ve kovanlar 10 çıta arıylan kışlar. Ayrıca yavru faliyeti tam başladıgında tüm kovanları yavruya zorlayacagım onuda paylaşırız. Örnek üç çıta yavru varsa seçtiğim bir esmer çıtayı yavru arasına sokarsanız anaarıda mecburen bu girdiğimiz çıtaya yavru atmak zorunda kalacak. Bunada yavruya zorlama diyoruz.
Gebze'ye dönerken yol üzerindeki kocayemişleri inceleyip, kocayemiş meyveleri yedik. Götür ilhami abi götür, bu arada doktorum biz çalışırken telefondan çok güzel bir fıkra anlattı hala gülmeye devam ediyorum.
Son olarak arı kuşlarının iki gündür ne sesini duydum nede kendilerini gördüm demekki gittiler. Çok zarar verdiler, çok büyük sürüler halindeydiler, Niğde'de göçleri devam ediyordu oralarda bayagı sesleri vardı çok yüksekten uçuyorlardı.