Geçtiğimiz günlerde bir Ege gezimiz olmuştu. Bazı şeyleri yayınlasakta bazı şeyler arada kaynayıp gidiyor. Gezi için ise söylenecek çok şey vardı, geziye katılan ve katılmayanlar bir çok şeye vakıf olmuşlardır. Biz çok menmun olduk, bidaha diyoruz ama geziler ek mali yük içerir::))
Egede ağaçsız yer tarif edilse olurda ağaçtan dön denilirse ayvayı yersiniz, çünkü her taraf ağaç.
Şimdi arıcıları ilgilendiren en önemli konu balların pazarlanması veya satışı ve karşımızdaki toptancılar.
Toptancılar çogaldıkça fiyatlar artacagına, bizde tersi oluyor, fiyatlar düşmeye devam ediyor. Bu konuda bir çok meil veya telefon alıyorum, şu bal fiyatlarrını ve durumlarımızı bir gündeme getir diye. Sebebi ise çok izlenenlerden biri oldugumuzdan.
Gezi bitip normal hayatımıza döndük, bir site ve arıcılık formu kurma çalışmalarım var, başta isim bulmadık. Düşündüğünüz tüm isimler bir şekilde bloke edilmiş vaziyette, site olarak açık olmasada bu işi takip edenler isimlere az bir paraya alıp, isteyenlerede pazarlayanlar bile var.
Bir kaç isim üzerinde karar vermek üzerieyken, Oktay abicim arı bakanını alsana dedi. Bir kontrol ettik arıbakanı.Com boştaymış, bize bu isimi aldık. Site ve forum işi bana çok yabancı ama öğrenecegimi sanmaktayım. Şu an bu isim ve bir hostink alındı, inşallah hakkımızda hayırlı olur.
Ege gezimizin başından itibaren bu ağaçtan o kadar bahsedildiki. Nimet abi telefonda diyorki, Bodrum yoluna girin ilerde ağaç var, oradan sola dönerseniz köye gelirsiniz. Bu kadar açık bir adres tarifi kendim adres bölümünde çalışmama rağmen görmedim, tarifi verende karadenizli::))Egede ağaçsız yer tarif edilse olurda ağaçtan dön denilirse ayvayı yersiniz, çünkü her taraf ağaç.
Yanlız agacı giderken degilde dönüşte resimledik ve biz Milas'a hareket ederken hava karmıştı bile. Bu ağaç Milas Bodrum yolu ortasında çok büyük bir ağaçmış, yol bölünük ve ortasında. Tarihi diyenler bile var, devasa bir ağaç işte.
Milasa vardığımızda ilk kovanların durumlarına bakmıştık. Durumlar süper görünüyor arıcıların arısı güçlüyse sağım üstüne sagım yapıyorlardı. Çam balı güçlü veya baskın salgı yaparsa 5-6 çıta arı 5-6 günde bloke olabiliyor. Onun içindirki çam bölgesinde arısı olan kişi arısının başında olmak zorunda. Bir başkası sizin arınıza ne kadar bakabilir bunuda görmüşüz. Gezi ekibinin içindeki Murat Gürel kardeşimizin arısını köyden birisi bakıyor, arı pamuktan çama getirileli 20 gün olmuş, üst kapak çivilerini biz söktük. Arıların gücü ise 3 çıta ortalama zor gelirdi. Murat Gürel'in morali bozulmuştu, bir tarafta sagımlar yapılıyor bir tarafta çama gelen arının kapagı 20 gündür açılacak.
Konferanslarda yapılan araştırmalarda kuvetli bir arının 4-5 günde bir kat yani nerden bakarsanız 25-30 kg bal getirdigi bahsedilir.
Konferanslarda yapılan araştırmalarda kuvetli bir arının 4-5 günde bir kat yani nerden bakarsanız 25-30 kg bal getirdigi bahsedilir.
Fakat bu bilgileri bir türlü hayata geçiremedik, geleneklerden kopmak imkansız gibi, ben kaç senedir bunları başarmak için savaşıyorum ama bir yerlerde hata yapıyorum.
Bir taraftada geleneklerine devam edenler, arın güçlü degilse balında az olacak. Gelecek senenin arısını bu sene hazırlamaz isen seneye hazırladıgın arı kendisini toparlayana kadar sezonu hep yiyor. Benim bundan sonraki hedefim 20 çıtalık kuluçkalık, bu Egedekilere o kadar ters ki, adamlar bir çıta arı oldumu, baharda nasıl geliştirdiklerini anlatıyor. Bunlar düzelirmi derseniz heralde benim ömrüm yetmez.
Beykoz Akbaba köyü arıcılarında Aziz Mumcu, Oktay için güçlü arılarından birisine karakovan balı yaptırmak için kasnaklı çıta girmiş. Sizin bu tarihte geleceginizi bilseydim dedi, daha önceden bı çıtaları koyardım ve alır giderdiniz. Arılar kasnaga petek örmüşler ve bal getiriyorlardı.Şimdi arıcıları ilgilendiren en önemli konu balların pazarlanması veya satışı ve karşımızdaki toptancılar.
Toptancılar çogaldıkça fiyatlar artacagına, bizde tersi oluyor, fiyatlar düşmeye devam ediyor. Bu konuda bir çok meil veya telefon alıyorum, şu bal fiyatlarrını ve durumlarımızı bir gündeme getir diye. Sebebi ise çok izlenenlerden biri oldugumuzdan.
Arıcılık dışardan magazin gözüyle bakıldıgında oo ne güzel ormanda piknik yapıyorsunuz denilsede, bu kişiler evlerini barklarını bırakıp, gurbet gurbet gezmekte, bir çok yerdede bal yerine sıfır çekilmekte.
Aziz Mumcu hem arıcı hemde kamyonculuk yapan birisi, kendisiyle konuştugumuzda kamyonun senetleri var diyordu. Sagım yaptıktan sonra bir kaç toptancıya bal vermek istemiş, ihtiyaç var senet ödenecek, orada para lazım, evinize uzaktada olsanız evedekilere para yollamak zorundasınız.
Verilen fiyat bu sene duydugum en düşük fiyattı. Bir teneke Teneke çam balına verilen para 96 lira. Bir firma reçel yapıp bal tenekesine koysa kesinlikle daha fazla paraya satar.
Durumlar çok vahim, gözüküyor.
Milas'ın Hayıtlı köyündeki arıcı arkadaşlarımızın yanına vardığımızda önce kavaltı yapıldı, akşam için hemen ek kamelya inşaası başladı. Çevre köylerden ve köylülerden oluşan bir misafir gurubu akşama yemek ve alem işlerine katılacaktı. Üç masayı yan yana koyduk, masada alemciler, fantacılar ve çaycılar yerlerini aldı. Bu köye 600 kamyan arı gelmiş, 200-300 metrede bir arılık vardı.
İnşaat bitti hazırlıklar devam edilirken bir resim daha. Daha geniş resim görmek isteyenler resim sitemizi ziyaret edebilir. Akşam yemekler yenildi çayımızı içtikten sonra gece biz ormanda gezintiye çıktık, Saim Oktay ve ben bayagı bir yürüyüş yaptık. Gece saat 12 oldu hala bizimkiler devam ediyordu muhabbete, biz yemege katılanlardan birisinin evine misafirlige gidip, ilk gün akşamını ve gecesini bitirdik.
Bu arılıktaki en çok ilgimi çeken mangal.Mangal diyorum ama mangal ötesi bir şeydi, Bulsam kesin alıp, doktora gütürp denetecektim nasıl pişiriyor diye. Heralde kış boyu yanımızdan ayırmazdık, her gittigimiz yerde mangal ötesi testleri yapardık. Güveçli mangal.
Harbiden ilginç bir mangal, üstüne toprak kap oturtulmuş, kiremitte balık asıl bunda olurmuştu. İster ızgara yap ister güveç.
Milasın köylerindeki kişilerin öyle acayip lakapları varki, bazısını söylemek imkansız gibi ama oradakiler o kadar doğal şekilde söylüyor ki.
Resmin en sağındaki kişi ise köydeki yerli arıcı yunan dayı. Ne kadar acayip bir lakap ama bu en anomal olmayanı. Hatta yunan dayı birde atasözü dedi çamda bal bitmez, ................... diye.
Tütünü ne çekiyordu be, eski günlerim geldi aklıma.
Hayıtlı köyünde ilk akşam çok acayip bir süprizle karşılaşıldı. Resmin sagındaki kişi Emin bey. Bir ara dediki ben İstanbul'daki arıcı Muhteşem Turuncu tanırım, içimden len bu ne diyoru dedim hastamı ne, zaten başımızda bir Turunç vardı, birde Turuncu çıkarma .
İçimdende bu sallıyor demeye devam ediyorum, nerden tanıyorsun dedim dediki dur telefonuda vardı, görüşürüz deyince, dedim telefonu ne , ana bir baktım bizimkinin telefonu be. Yuh dedim dagın başındada belayı bulduk yani, içimizde ajan var dedim arkadaşlara ve dikkatli olmaları konusunda uyardım::)))
Gezimizin ikinci günü Emin beyin Çömlekçi köyünede gidildi ve arıcılık sohbetleri edildi, kullandıkları arı ırklarını sordum, kafkas bizde ikinci, üçüncü kırması iş yapıyor dedi. Bu bölgede zaten bir çok ırk deneniyor, anladığım kadarıyla Muğla arısıda yok olmak üzere. Başta italyan, papaz arısı, fakat karniyolu tanımıyorlar, seneye bir çok arıcıya karniyol gönderecegim. Burada kış yokmuş ve hızlı gelişen arılar çok önemli.
Karniyol arısdı Muğla arısından daha hızlı bir arı, birde geliştiginde başındaysanız oğul problemide yok, bunlarıda görüştük.
Emin Oral Çömlekçi köyünün en zengini, hali vakti yerinde olup yaklaşık 200-400 arası kovanla çalışan birisi.Aynı zamanda organik seracılık yapıyor. Resimin en arkasında sol baştaki duran kişi Mehmet Oral emin beyin abisi, Murat Gürel, şapkalı sıra adı Dursun ,ortadki kişi iseAhmet Bayrak Tepecikköyünden arıcı, Saim Gürel, Oktay, Emin Oral, Nimet Çubukçu, en öndeki genç ise Emin beyin oğlu Tolga Oral. Güzel bir ziyaret sonrası vedalaşıp ayrılıyoruz, ilerde görüşmelerimiz devam edecek, buradaki arıcılarada karniyolu denettirecegim. Hemde bir kaç degil sayıları bayagı var ve bunların hayatı arıcılık, bizim gibi degiller yani.
Oktay hanımını arayıp güzel halı var alayımmı dedi, yengemizde al dedi. Gezi bitimi ben buraya kadar gelmişken kışlık zeytinimi toplarım dedim, herkes zeytinliğe.
Oktay ise halılardan birisini begenip aldı. İçi dışı yün halı, iki kişi normal ev işlerini yaparken 2 ayda bitiriyorlarmış. Tek kişi devamlı dokuma yaparsa bir ayda bitiyor bir halı, tabi ebatları degişiyor. Aldıgımız halı 350 lira idi, 100 lirası yün ve ip parası tutuyor dediler, düşünün 250 liraya iki kişi iki ay ilmek atacak. Bzim evimizdede eskiden halı dokunurdu bilirim zor bir iş.
Bu arada ekipteki bizim İlyas Uyanık biz gezerken sagım yaptı. sagıma girsek gezemeyecektik, ekipte iyidi onlar sağdılar biz gezdik. Arabanın aldıgı kadar balı yükledik ve yolculuğun dönüş ayagına geçildi.
Yolumuz üzerinde giderken gördüğümüz pamuk tarları vardı ve inip bakacaktık. Dönüştü inip baktık, birrer ikişer dal alıp herkes evine götürü. Ben ilk defa pamuk bitkisini ve meyvesini gördüm.
Devamında ise yolun ortasındsaki büyük agacı, resimledik, İzmir narlıdereye varıldı, Oktay bey bize evdeki hazır yemekleri ikram edip, üstüne çay ve Türk kahvesi ikram edip yolcu etti. Pazartesi saat 5,30 gibi ben evimim kapısı önündeydim haşat olmuşuz ama çok çok haşat olmakta fayda var. Geziyide böylece noktalayayım, belki ilerde o bölgeyle alakalı resimleri kullanabiliriz.
Resimlerin bir çogu bu linkte.
http://arivedoga.blogspot.com/
saim Gürel kamerasından seçilenler
http://arivedoga.blogspot.com/2009/10/milas-resimleri.html
benim kameradan seçilenler
http://arivedoga.blogspot.com/2009/10/milas-resimlerimizden.html
Hafta arası kışın bazen acı krızim tutar, bir kaç çeşit acı turşusu yaptım. Normalde turşuya aram yoktur, olsada olur olmasada ama acı ara sıra gerekiyor sanırım.
Muğla yöresinden getirdigimiz pamuk dalları,bapuk kozası, benim Furkan Emre okuluna götürdü, arkadaşlarına göstermek için, öğretmenide dallar okulda iki gün kalsın, tüm sınıflar görsün demiş, tün sınıfları dolaştırmışlar. O kadar bakan ve ilgilenen olmuşki, bizim yöremizde bulunmayan bir bitki, dolayısı ilede ilgi çekiyor.
Bu pazar yani resimlerde artık tarihte var, birde yüklemede başka bir şey öğrendim, artık bloklarınızın limiti dolmuyor. Normal bir blok kurdum, resimleri yükledim, resim sitesindeki resimlerin ebatı sokak posteri yapılacak boyutta kalitli, ve yükleme sonu yeni blogun % 3 nü kapsadı. Yani 37 MB lik bir yer işgal etti. Bunu htlm ye çevirip kopyalayıp resim siteme attım, resim sitesinin 148 MB lik alanı doluydu, resimleri aktarıp yayınladım hala 148 MB olarak kaldı. Bundan sonra blokların limit sorunu bitti.
Hafta sonu İlhami abi yardım etmişti. İşleri bitiremedik, nedeni ise günler kısaldı, arıyı sabah sabah açamıyorsun havalar ısınana kadar bekleniyor, erkenden hava kararmaları. Bende ertesi günü tetrar gittim. Cemalettin abide yarına bende arılıkta olacagım demişti. Bu arılıkta baharda çok fire verildi, dünya arı öldü, çukurda bir yer, bana göre sıgırlık mevkisinde en güzel arılıklardan birisidir.
Bir çok arı almasına rağmen hala bir sürü kovanı boş duruyor, ben tüm arıcılara elimden gelen yardımı yapmaya çalışırım. Cemalettin abiyede gerekli bilgi ve yardımı verebilecegimi ilettim, söylediklerim kendisine mantıklı geldi. Benim arıları sardıgım şekli de gösterdim. Arılarımın durumu hoşuna gitti. Benim arılarım şu an kış gelse bile kışa hazır, sadece bir kat daha çuvat örttümmü tamamdır. Çünkü arı zaten gerekli sıkıştırma uygulanmış ve devamlıda çalışma alanı verilmiş. Üç sene içinde bu yöntemim sayesinde bir kovanım sönmemiştir.
Fakat geçtiğimiz sene üç kovanım ansız kaldı, bunlardan biriside Alman F1, bunada yapacak bir şey yok. Siz arınızın anasının yaşını biliyorsunuz gücünü biliyorsunuz ve bu arıya bir şey olmaz dediniz ve anaarı kaybetmişse bu arıcı hatası degildir. Arıcı hatası ise bilerek veya bilmeyerek yaptıgı haytalarla bir çok kovanı birden söndürmektir. Ben üç senedir arı söndürmüyorum ve bunuda başarı olarak görmekteyim. Bu bölgede arı ölmüyormu derseniz o kadar kovan söndüren varki.
Bu sene Cemallettin abimizin arıları fena degil, keki Trakya sonu verdi, artık son bahar ve ilkbaharda kek vermeyecek. Şu an kek verenlerin tarlacı arıları bahara çıkamayıp, kekle ugraşırken ömrünü tamamlayacak. Kek kurakta ve yavruyu teşviş amaçlı bir keklemedir. Salkıma girmeye çalışan arılara kek verilmez, vermek isteyenlerde verebilmek için bahane aramadan versinler. Yazında kek arıya zarar veriyor ama bir arı ölürken üç arı doğurtuyorsunuz, kek bunun için zaten. Salkıma girecek bir arıyı öldürürseniz yerine yenisi baharda gelecek.Bununla ilgili bir çok yazı yazdım, önceleride bende kek veren birisiydim, kek verdikten sonra baharda arıların musluk üzerinde kıvranıp öldüklerini çok zaman sonra anlayan birisiyim.
Cemalettin abinin yeni barakası, dışı alimünyum saç ve içi strafor malzemeden yapmış, diyorki ne soguk nede sıcak geçirir.
Aydın yöresinde bu kulubelerin seri üretimleri var. Kulube yapacaklarada bu malzeme hem hafif hem saglıklı olur diye buradan paylaştım.
Bir buzdolabı, ben ilk defa gördüm, mutfak tüpüyle çalışıyormuş, hayret. Hem ceryanlı hemde tüplü bir buz dolabı.
Kulubede gözüme çarpan bir varroa ilacı. Rus perizini bu toz olarak üretilmiş ve çok ucuzdur. Bir ara kullanmıştım, aldıgım kişi çoktan beri getiremiyor.
Daha sonra bir önceki gün bakanmadığımız kovanları açtım. Bu üç resimde aynı kovanın yana yana olan yavrulu çıtası. Güzel bal gelmiş biz egede geçerken, aralara çıta girmem çok iyi olmuş, hatta bazı kovanlara az çıta bile girilmişti. Resimlerde görüyorsunuz, yavru çıkan yer bal dolmuş, birde çıta girilmeseydi bu kovanlar yatacaktı.
Birde şuna karar verdim, Gebze'deki arılarda o kadar mücadele etmediğim halde yok. Ormandaki kovanlara ne yaparsanız yapın bir türlü varoayı bitiremedin nedenide komşu arılıklar , bunun başka izahı yok.Çıtaların balla bloke olması.
Tüh be tesadüfe bak hepsi zehirsiz mantarlarmış ha:)
YanıtlaSilSLM...
YanıtlaSilSayın Bakanım.
Kendine dikkat et.Sanki bir doktor ayağını kaydıracak gibi.Sen iyisimi bir müddet ortalıklarda görünme.
Hem üstelik mantarla kendini yoketmeye çalışırken,arıları invertleyerek onlardan ne istedin :))
Yav doktorum ben öbür tarafa gitsem eline ne geçecekki. Bak kafamı bozma, adamda moral bırakmıyorsun ve motivasyonumu bozuyorsun haberin olsun.
YanıtlaSilSelamlar Yusuf kardeşim.
Nasıl kendime dikkat edeyimki, biliyorsun birkaç gün sonra, büyük ihtimalle sendeyiz, bu doktorda nerden haberi olduys, abi benide götürmeyi unutmayın, hem Yusuf'uda bir tanıyayım diyor, bak arkamızdan neler çeviriyor.Bu sıralar dedigin gibi arkanı kimseye çevirmemek lazım, bir çok bürütüs piyasada kol geziyor::))
Fakat bürütüsler olsada ben ortalıkta inşallah görünmeye devam edecegim.
Mantarlarla kendimi filan yok ettiğim yok, bir söz vardı, kötülere bir şey olmaz, iyileride Allah korur, diye. Bu pencereden bakınca iyiler ve kötülere bir şey olmaz birbirlerine lazımlar be.
İnvertlemeye arıyı karakovana silkeleyince başlayacağız. Daha kovanın karakovana silkelenme töreni olacak, bu ay bitsin bakalım. Fakat invert kullanımı bilindiğinden çok yayıld. Elimde bir kışlık bir deney sonucum var, ben onlar kadar yaygara kopartmıyorum. Onlar bir yerlerini yırtsalarda arıcılık gelişecektir,hemde takozları maziye göme göme.
Ali bey.yeni site hayırlı olsun.Emin bey muhteşem abiyi nerden tanıyor.Gitmişken 1 gs halısı ve mangal alaydın,saglıcakla kalın.
YanıtlaSilVecdi abi saolasın, yeni siteyi henüz faliyete geçiremedim. İnşallah hayırlı olur.
YanıtlaSilAbi Muhteşem abiyi tanımayanmı varki, seninkide sorumu::))
Mangalı baka yerden temin edecegiz galiba, Zonguldak'tan bizi takip eden bir arkadaş burada var dedi bahara alırız sanırım. Sende sağlıcakla kal abi.