24.02.2013

AYDINCIK VE ARICILIK 2013


Badem çiçekleri ve işçi arılar.

Aydıncık'ğa vardığımız gün hava oldukça soğuktu, yağmur yağmış hava kapalı, bulutlar olmadığında anında sıcaklık fırlıyor.


Ertesi gün erkenden bir dolaştık civarı sabah olmasına rağmen arılar badem çiçeklerinde ve sarı azgan'lardaydı.
Kahvaltı yapıldı ortamın ısınmasını bekliyoruz, saat 10  gibi artık ceket ile durduğunuzda terliyordum.



İlhami abi ile sabırsızlıkla arıları açmayı bekliyoruz. Fahri amca ise ziyarete geldi, son durumları kendisi de merak ediyor ve arıların böyle kışın açıkta kışlaması yüreğimi dağladı demekte, ona göre sarılıp sarmalanması gerekiyormuş.


Kontroller sırasında bir koloni ana arı değiştirmeye çalışıyordu, kapanmış bir meme ve yumurta atmaya devam eden bir ana arı. Çıtada erkek arı görmek mümkün, ana arı arada erkek yumurtası bırakmakta.


Ana yedeklemeye çalışan koloni anası ve yanında erkekleri. Kovanda bayağı bir erkek vardı, memeyi iptal ettik, gidebildiği kadar bir gitsin bakalım, üzerine yazıldı, ara sıra kontrol edilecek, ana yedekliyor diye notumuzu düştük.


Arıların yavru durumları güçlerine göre, zayıf koloniler, bu çıtaya göre baştan az bir yavru atmış, devamında kapalı yavru etrafına yumurta atmış, şu an kapalı yavru dışı gene açık yavrulu durumda, ortadaki arı çıkan yerde gene yavrulu.


Bir başka koloniden görüntü, kolonilerde kış arısı yok, nesil tamamen değişmiş durumda.
Ana arı kaybetmiş bir kaç ruşette sim siyah yaşlı arılar vardı, ana yok, geriden yavru gelmiyor, kalanlarda acayip yaşlı.



Mavili koloni sayım burada 3 tane, bunlar benim gen kaynaklarım, bala çalışıp başarılı olan bu gibi kolonilerin erkekleri benim için önemli bu yıl bunlar sezonu tamamlar mı? bilmiyorum ama kesinlikle bunların erkekleri değerlendirilecek.

Yavru düzeni iyiydi ve aralarda henüz erkek atmıyor.


Yan yana duran bazı zayıf iki ruşet arıyı birleştirip, tek kuşet haline getirdim.
Bizim ziraat Mühendisi ruşete taktı, ruşet Fransızcası, aradı buldu, Türkçesi "kuşet" miş.


Arılıktaki en önemli ayrıntı ise bu minik kutunun bahara çıkmasıydı. Bu haliyle kışı atlattı.
Gebze koşullarında 2-3 çıtalık ana arı kutusu kışlamıyor, en az 5-6 çıta olması gerekiyor. Bu kutunun anaını birleştirdiğim iki ruşete verdim.
 
Herkesin merak ettiği ise son durum yani rapor nedir. 17 Aralıkta bırakmıştım arıları, yaklaşık üzerinden üç ay geçmiş durumda.
Kolonilerde sönen olmamış. Aydıncık'ta kolonilerin ballarını, ve bazı yavrulu çıtalarını kuşetlere destek olsun diye vermiştim. Kovanları acayip hırpalama rağmen hiç birinde sorun yoktu, güçlü kolonilerle zayıflar arasında yavruda bariz fark vardı.

15 Kuşet sönmüş, bunların çoğu ise açlıktan gitmiş. 2 Tanesi anasızlıktan, kapalı erkek gözleri mevcuttu.
Bölgeyi bilmiyorduk, kışın 15 derece altına düşmez deniyordu ama bu genel bir tarifmiş, bir iki sefer sıfıra düştüğü oldu, Aydıncık'ın en soğuk zamanı şubat başı, hafta hafta raporları bu yıl aldım. Kayıplar için üzülmedim, benim için bundan sonrası çok önemli ve bu günlerde geceleri 13-14 derece, gündüzleri ise 20 derece üstünde seyretmesi ve her geçen gün havalar dahada sıcak olacak.
Arıların geneline 3 tur şurup verildi, sadece 12 kovana 2 şer kilodan fazla kek verdim, erkek üretimine bir an önce geçilmesini istiyorum.
Siz ne kadar işinize gücünüze baksanız sizin peşinizi bırakmayan keçi veya keçi sürülerinin kaşıntıları bitmiyor.
Birisi bizim kalfaya sataşmış biliyordum, işin içinde bende varmışım. Konu ise borcum olan ana arılar.
Bu şahıs geçen senede aynı naneyi yemişti. Ben demiştim ki birisi ağlama duvarında ağlıyor, oda dalga geçiyordu ağlama duvarı arıyorum filan diye, sonra bir haber yaptı, nasıl ağladığını yaptığı haberde yazdı. Allah kimseye afet vermesin ama insan akıllanması lazım, akıllanmıyor....

Bu yılda konu gene oralara getirilmiş, adı arıcılık forumu olan, fakat içeriği dul avrat forumlarını aratmayan bir yer. Nerede yalaka var nasıl birbirlerini bulmuşlar bilmiyorum.
Gene konu açılmış, birileride ayarı vermiş, bunlar adam olsa derlerdi ki kardeşim siz yediniz içtiniz, birlikte gezdiniz, meselenizi kendi aranızda halledin, burası mahkeme solonumu demezmi, birisi hata yapabilir. Nerede adam olamayan var toplanıp bu işlere çanak tutmuşlar. İnsanlar bu kadar nasıl adileşir merak ediyorum.
Olayın aslı doğrudur benim ana arı borcum var. Yarısını yolladım ve anaları kestirdi. Ertesi sene iki sefer ana arı paketledim, birincisinde dedi ki arılar bala çalışıyor bölemem, ikincisinde dedi geç oldu, seneye ruşet ile arı alacağım, arabamın  arkası ne kadar alırsa, böyle anlaşmışız. 

Sonra neler oldu bilmiyorum, ertesi sene gelmedi ve forumda bunları yazmaya başladı, hem sözünde durmayacaksın hemde kalkıp, olan bana oldu diyeceksin, bazı itlerde buna destek verecek, yazıklar olsun.....
Bunları yazan kişinin kendi yazısı, benim arıcılık forumum da durmakta, ruşet üretimi bölüme girin göreceksiniz, ruşetle arı almaya geleceğim diyor. Birde blokta bir haberin altında yorumu olması lazım, gene aynı içerikliydi diye hatırlıyorum. 
Ben belkide 5 yıldır oldu mu bilmiyorum, dul avrat forumunu bir sefer tıklayıp okumadım, gene okumam, bu gün bir arkadaşım sanada alacak mevzusunda sataşma var deyince bunları yazıyorum...
Arıcılık forumunun düştüğü hallere bakın.............
Gündemde kalmak istiyorsanız, benim fikrim olan dul avrat forum seçeneğini bir düşünün....
Benimle uğraşmak isteyenler arıcılıkları ile uğraşsın.....


Aydıncık haberi de bu arada berbat oldu gibime geliyor. Bademler bir kaç renk çiçek açıyor. Beyazı ve şeftali çiçeğine benzeyeni ikisi de badem, bu arada şeftalilerde çiçeklenmişti.

Azgan çiçeği, dikenli bir bitki. yağmurdan etkilenmiyor, gece yağmur yağdı, ertesi gün işçi arılar azgan daydı.


İlhami abi açacak çiçekler arasında resim çektirdi. İlhami abinin sağında bulunan çiçek sarı azganın peşine açmaya başlayacak bir başka azgan türüymüş.
Ortadaki ise it siyeği denilen bitki.(siyek, sidik olarak bilinir)
Soldaki yeni açmaya başlamış ve bal verimi çok yüksek bir bitki dediler, ismi bilinmiyor.


İsmi bilinmiyen bitki acayip tatlı çiçekleri vardı, minik huni gibi, çiçekleri kopartıp emdiğim de nektar vardı ama arı konmuyordu, şimdilik diğer çiçekler daha çekici demek ki.
İt siyeğinin yakından resmi, boz bir bitki.


Sümbül çiçeği, benim bildiğim sümbül böyle değil acayip güzel kokuyordu.

Şubat ayının ortasında dalından dut yedik.


Olmak üzere bir sürü dut dalında, hayret aralık ayı içinde de dut yemiştim.


Boşluklarda komşu arılıklarda bakım işlerini yerine getirdik. Bazı ballı çıtaların düzeltilmesi gerekiyordu::))
Öyle bir düzelttik düm düz oldular.


Baldaki kabarık sırları kesip çıtayı düzlüyoruz, çıtalar ayrık bırakılırsa sorun oluyor.
Sorun çözmede üstümüze yok::))


Aydıncık ta arıcılık yapan abi kardeşler ziyaretimize geldiler,çok kötü yakalandım::((
Elimde salatalık, cepler salatalık dolu::((
Bunlar bizi seralarına da sokmazlar.


Geri döneceğimiz gün ziraat mühendisi Muhammed Pak, hazırlanan paketlere müdahale ediyordu. Bazı şeylere Muhteşem adı yazıp durdu::))


Döneceğimiz gün ziyafet işini Muhammet kardeşimiz üstlendi. Sağ olsun nefis ıspanaklı ve kıymalı pideler harikaydı. İlk defa böyle pide yedim, ıspanak ve kıyma karışımı olanı. Tat nefis, Muhammed kesene bereket, genede memnun değilim, bizi bir sefer serasına davet etmedi, biraz yardım etseydik ne olurdu dimi::))


İşlerimizin sıkışıklığı nedeniyle pideler arkadaşım Ekrem Kara'nın evine getirildi. Nefis bir Aydıncık'a veda yemeği oldu, yemekten 2 saat sonra otobüsteydik, ev sahipleri bizden ayrıldıklarına oldukça üzülmüşlerdi.
Üzülmeyin biz gene geleceğiz, inşallah::)))
Bitti mi? daha bitmedi, komşu arılıkları ve ziyarete gelen arıcıları bir sonra paylaşacağım, maskeli çalıştık be::))


  Çiçek durumu ve arıların çalışması. Koloni kontrolü ve arıların yavru durumu.

23.02.2013

ARI KEKİ YAPIMI


Gebze'li arıcılardan Cemalettin abi kek yapmak için pudra şekeri çekme ve hamur karma makinası almış.
İlk keki kendi arılarına karmış, ikinciye biz Mersine gideceğimiz akşam, kek yaptırdık.
Henüz atölye tam düzenlenmemişti ufak tefek eksiklikler vardı, aradan 1 haftayı geçen bir süre olmuştur.
Cemalettin abi buradaki arılarına kek vermiş, keşke bir tur şurup verseydin dedim, soğuk havalarda kek arıyı mahveder. Kekin kullanma amacımızı bilmeliyiz, kek arıları besleme ürünü değildir.Arıları kandırıp keklemek için kullanılır.

Kek yapımı sırasında İlhami abide bize eşlik etti.
Aydıncık'ta bulunan 12 güçlü koloniye 2 kilodan fazla kek verdim, kovan başı. Nedenim ise bazı kovanların her şeyin dört dörtlük olduğunu sansınlar diye, erkek arı yapmaları hızlanacaktır, ayrıca tüm ruşet ve kolonilere 3 tur şurup verildi, keki en güçlü kolonilere verdim, dolayısı ile geri adım atamayacaklar.

Cemalettin abinin evi Gebze güzeller mahallesinde, kendisinin telefonu, 0537 551 57 89.
Ben kek haberi yaptım diye kışın bana göre arılarınıza kek vermeyin şurup verin, arılarınız bir tur yavru çıkarttıktan sonra yavru faaliyetlerinin aksamaması için gene kek verilebilir.

Kek ile alakalı 5-6 yıl öncesi yazmış olduğum yazı anlayanlar için çok açıklayıcı, keki zamanında kullanmasını bilmiyoruz. Kek yazım aşağıda.Ayrıca yıllardır yapmış olduğum keklere ilave olarak ne vitamin nede ilaç katmıyorum, şeker ve bal bana göre yeterli...
http://bengittim.blogspot.com/2008/11/aricilikta-kekin-yararlarizamanisiz.html

21.02.2013

MERSİN AYDIKCIK VE ARILARIMIZA YOLCULUK

Uzun süren çalışmalarımızı bitirip Mersin'e gitmemiz gerekiyordu. İşleri bitirdik bu sefer arıcılık festival işi çıktı, festivalde ise 2 saat kalamadım. Uzun süren bir yolculuk yaşadık, Aydıncık yolculuğumuz, kamyonla iki  gün sürdü.
Arabaya parça yük yükledik, yolda başka yük alınacak ve akşamdan yola çıkamadık.
Ertesi gün sabah yola çıktık. Eskişehir'den fayans ve seramik yükleyip yola çıkmamız gene öğleden sonrayı bulmuştu.
Yolda bir kaç kez bizim fazlalık kapakları üzenledik.


Fayansları portifle yüklüyorlar ve biz malzemeleri üst üste yığdık.
Yola çıktık Mustafa Doğan aradı abi neredesiniz, nerede olacağız yoldayız::))
Öğlen yemeğini burda yiyecegiz diyor, biz ise çok uzaklardayız.
Öğlen yemegini bir dinlenme  tesisisnde yedik.
Mustafa'ya dedim biz yemek yedik beklemeyin, bizim yüzümüzden aç kalacak::))
Mustafa sürekli nerde olduğumuz sorup duruyordu, bizde nerdeysek söyledik.

Afyon Bolvadin ve Çay'dan geçtik, yolda davet üstüne davet alıyoruz, zamasn kısıtlı ve akşama Mut'a bir palet mal bırakılacak, akşam indiremezsek ertesi günü beklemek zorundayız. Konya çok geniş topraklara sahip, Akşehir'e doğru ilerliyoruz dağlarda kar var.
Bizim Mustafa Doğan yolun kenarında pusuya yatmış ve duruyoruz.
Ksamyona bindi hemen içeri geçelim dedi. Çalıştığı Akşehir Hububat Borsası yola sıfır mesafede.




Arabadan iniliyor, herkes sarmaş dolaş. Mustafa aslında İstanbuldaki festivale gelmek için bilet bile almıştı. Rahatsızlanıp hastaneye kaldırılınca gelememişti.
Dışarısı soğuk, ofise geçelim dedi.
Kamyoncuda ipin ucunu kaçırdı, önümüzdeki yolu akşama alması zor ve Mut'a yetişmemiz zor deyip molayı verdik.
Mustafa bir yere telefon edip, emanetleri gönder dedi.



Mustafanın çalıştığı ofis ve ben bizim kalfayı arıyorum, elimde iyi bir hasta var, bunu telefondan bir muayene et, şikayetleri nedir bir bak ve ne kadar bu işten komisyonum var soruyorum, sen bana Mustafa'yı ver gerisine karışma dedi.
Mustafa durumunu anlatırken resim alıyorum, muayene ücretinden payımı almak için bu resim delildir bilesiniz::))
Komisyon olarak demişki bizim kalfa, ustamı aç bırak, bu onun iyiliğine bilsin deyip telefonu kapatmış.


Emanetler geldi, aman Allahım, yeme yanında dur::))
Konya etli ekmeği....


Emanetler geldi, aman Allahım, yeme yanında dur::))
Konya etli ekmeği...

Ben doktor kontrolünde olduğum için bu gibi yerlerde yiyeceklerle poz veririm::))
Hiçmi yemedin diyeceksiniz, kıyısından köşesinden biraz yedim tabi::))
Etli ekmek harikaydı, Mustafa'm kesene bereket, Allah her şeyi gönlüne göre hayırlı etsin.
Dost kelimesi bazılarının dilinde olur ve ben bunu defalarca izah etmeye çalıştım, dost sizin için karşılık beklemeden fedakarlıklardan kaçınmayacak kişilere denir, en kısa özetimde bu oldu, Mustafa benim dostlarımdan birisidir.
Geçmişte ne dost bildiklerimiz vardı ama kazıkları yediğinizde siz dostluk peşindesiniz, karşınızdaki sizi nasıl yerim peşindeymiş, bunu anlamak uzun zaman alıyor ama zaman içinde herkesin niyeti ortaya çıkıyor, yapmacık hareketlerle bir yere kadar insanları oyalayıp kandırmak münkün ve ben bir çok kişi tarafından bu konuda kandırılan biriyim. Sonuçta herkesin niyetini yaratan biliyor, yanımızda bulunan meleklerde yapılanları kayıt etmekteler, bir gün bunları hep birlikte izleme imkanımız olacak.....



Zaman kısa, kısa üsre içinde oradan oraya geçip muhabbet etmeye çalışıyoruz. Mustafnın arkadaşlarıda sohbete eşlik ettiler borsa başkanımızla tanıştık, acayip sıcak bir ortam. Mustafa ise ziyaretimizde oldukça menmun, bunu gözlerinden anlıyorsunuz.


Resmin sağındaki kişi Mustafa Doğan'ın mesai arkadaşlarından biri. İsmi yanılmıyorsam Hasan'dı. 200 Kovan ile babası ve kendi arıcılıkla uğraşıyormuşlar. Arıları Muğla'da.
Mustafa ve arkadaşlarına teşekür edip vedalaşıyoruz.
Tekrar yola koyulduk, korktuğumuz oldu ve Mut ilçesine yetişemedik. Yükü indirecek portif yok, dolayısı ile ertesi günü beklemek gerekiyor, akşam üzeri varmamız gereken yere gece 12 gibi vardık. Kamyoncu bir yere durup dediki 4 kişi arabada yatamayız, buradan araba geçer bir soralım. Tesistekiler dedilerki gece bir ile iki arası aydıncıga otobüs var. Tamam dedik ve kamyoncu kamyonda yatmaya gitti. Yan tarafta ise otel var. İlhami abi birbuçuk saat otobüs bekleyecegiz, birde gece gece Aydıncık'taki insanları rahatsız etmeyelim, gel otelde yatalım::))
Hemen otele girdik iki kişilik bir oda bir uyumuşum, sabah ilhami abi diyorki, acayip yağmur yağdı, şimşekler çaktı, ben ise bunların hiç birisini duymamışım. İlhami abi zaten yol boyu uyuyup durmuştu, geceye uyku kalmamış::)
Sabah kalktık, hesabı ödedim, çıkarken kasiyer abiler kahvaltı karşıda dedi, hee demekki kavaltı beleş::))
Hemen gidip kahvaltımızı yaptık, dışarıya çıktık bizim kamyonda hareket etmiş ve bizi gece gitti biliyorlardı, bizi görünce şaşırdılar::))
Araba durdu bindik, kanyon sahibi Fatih dediki abi iyiki karşılaştık, biz sizi gece gittiniz biliyorduk, buradan gündüz  saat birden önce araba yoktu dedi.
Mut'a vardık, birazda Mutlu olduk bu arada::))
İstikamet Silifke, yol boyunca bizi yanlız bırakmayan.

Göksu nehrimi desem deresimi bilemiyorum, suyun renginden isim almış olmalı göksu. Göv bir rengi var, bizim içanadoluda yeşeren peynire gövermiş derler, su göv renkli.

Göksu kıyılarında çiçeklenmiş badem ağaçları var. Buraya kadar çiçekli ağaç görmemiştik. Sahile yaklaştıkça çiçeklenme devam etti. Hala portakal mandalina ağaçlarında meyveler üzerinde duruyor, neden diye sorduğumda ağaçtan kopmadığı müttetçe taze kalırmış. Limonlar, portakallar, mandalina az kalmış ama hepsi hala dalından yeniyor....


Göksu nehri üzerindeki köprüden geçiyoruz Silifkey'e girmek üzere bir yer, belkide 500 metre mesafe varmı bilemiyorum, bu su Silifke'den denize dökülüyor.




Silifkede fayans ve seramiklari indiriyorlar ben etrafı kolaçan ediyorum.

Çiçeklenmiş bir şeftali, arka planda bir ağaç var meyveden yıkılıyor, etrafında kimsede yok, bir tadına bakayım demeye::((
Mandalinalar yazık ziyan olacak, yiyen içen yok....
İsrafa acayip gıcık olurum...


Dutlar olmak üzere, bir yerdende düşünüyorum, Cennete filanmı düştük...İçimdende Cennet bu kadar ucuzmu demekteyim....



Bahçelerde bazı bademler çiçekleri dökmeye bile başlamış, bu arada gece Silfke ve Aydıncık yöresine bayağı bir dolu yağmış. Silike den Aydıncığa doğru yola çıktık, genelde sahile çok yakınsınız.
Arkadaşım Ekrem Kara'yı aradım bir saate ordayız diye. Ekrem burada çok şiddetli yağmur var hava soğudu diyor.
Silifke'de sıcaklık 21 derece gösteriyordu.


Aydıncık yolu üzerinde ilerlerken sıcaklık hızla düşmeye başladı. 21 Dereceden 9 dereceye bir saat içinde düştü.



Ekrem indireceğimiz malzemelerin altına ağaç hazırlıyor.
Yerler ıslak ve yağmur yeniden şiddetlendi, hemen yemeğe gittik, hem karnımız doysun, hemde yağmur durur hesabı yapıyoruz, doktorun reçetesine uyduğumdan olacak ki yol boyu aç aç yolculuk yapıldı::))
Yemeği yedik, yağmur durdu malzemeleri indirip arılığa çıkıyoruz.
Hava soğuk.


Hiç arı uçuşu yok gibi, tek tük gelip giden var, bir kaç kovanı yaşıyorlarmı diye kapağı ve çuvalı aralıyorum, merhaba diyorlar::))
Boş duracağımıza serada iş bulduk, yövmiye dolğun.
Hasat sonu salatalık az çıktı diye ilhami abiyi tarttılar, iki kasa salatalık yediğini tespit ettiler, yövmiyeleri alamadığımız gibi, ek çalışmaya tabi tututlduk::((



Seralarda yapılan tüm işler kayıt altına alınıyor, ilaçlamalara çok dikkat ediliyor, ilçe tarm tarafından sürekli denetim yapılıyor, ilk defa uygunsuz bir şey görülürse 5 bin tl ceza, devamında 25 bin liraya kadar yükselip, hapis cezası bile veriliyor.
Biz çalışmaları biraz aksattık, ilaç verilecek serada ilaçlama bir gün sonrasına sarktığı için iptal edilip, 4 gün sonrası salatalıklar toplandıktan sonra ilaç verildi. İlacın etkisi 3 gün ve buna acayip titizlik gösteriyorlar. Yıllardır üreticilik yaptıkları için işin bilincine varmışlar.




Serada ben bir salatalık yedim ceza almadan yırttım::))


Ne zaman akşam olmuş gene ızgaralar hazır::))
Izgara hazır ya, hemen bir misafir damladı, bizim Zıraat mühendisi, Muhhamet Pak damladı. Misafir misafiri sevmez derledi, şimdi bunu daha iyi anlıyorum::))
Arıcılığın en çok sevdiğim yeri burası işte, yeme yanında dur::))
Ayrıntılar daha sonra gelmeye devam edecek......