27.09.2016

ARICILIK VE SONBAHAR, 2016 EYLÜLDE BİTİYOR...

Arıcılık ve zorlu bir kış bizi bekliyor.
Yıllardır gözlem yaparım bu yılki kadar  arıların birbirine sataştığını bu kadar aşırI yağmalama faaliyeti görmedim.
Ana arı kutusu açıyorsun arılar peşinde geziyor...
Bayramda memlekete gittik dönüşte 5 tane damızlık yağmalanmış, ikisi ruşette, 3 tanesi de ana arı kutusundan kayıp, ruşetler yağmalanmış kutulardaki kayıplar terkle alakalı. Sonuçta tüm bu olumsuzluklar sert bir kış olacağını sanki arılar biliyor. Balı olan arılar bile yayam gibi bal arıyor.
Geçtiğmiz hafta benim Gebze de hiç bir şeyden haberim yok aşırı fırtına olmuş. Kuzeydoğudan esen sert rüzgar boş kutuları sabitlenmiş olmasına rağmen yan yatırmış bereket arılarda bir şey yok, çobanın anlatmasına göre rüzgar o kadar sert esti ki koyunları 100 metre ilerideki kapalı mekana alamadım dedi.
Kutuları birleştirmeye devam ediyorum, ramazan bayramından sonra üretim durduruldu kutulardan ana arıyı aldım, kutu kendisine f2 ana arı üretti, çoğunun kanadını kestim ama kesik olmayanlar kutuyu terk ediyorlar, ortalık karışıyor, terkler tüm arılığı etkiliyor. Resimdeki 12 kutu bu ruşete toplanacak.
Etrafta kutu kalmayınca civardaki arılar ruşete toplanıyor, böylede yol yapıyorum kısa sürede herkes ruşette.
Kutular ortalıktan kalktıktan sonraki durum. Bir kaç gün böyle durduktan sonra ruşetleri Darıcaya alıyoruz.
Geçtiğimiz yıl bu çıtaları oluşturduğumuz bölmelerde değerlendiriyorduk zaten bir sürü kutudan gelen arılar içeride parçalanıyordu, bu sene bu çıtaları kovanlara verip, arının saracağı yavru alıyorum, sistemi biraz daha geliştirmiş olduk.
Mehmet Kaymak, pazarlamacı, köylüm olur, geçerken uğradı hiç bal yiyecek tip var mı :)
Geçmişte invert şurup savaşları vardı herkes bize cephe almıştı.
Savundukları şey şurup invert edilmemeli, en iyi şurup şekerden yapılan şurup idi.
Gelinen nokta ise fabrika bile invert şurup çıkartmaya başladı, bu havlayan kitlede kuzu kuzu şimdilerde invert şurup alıp kullanmaya başladı.
Zaim abide invert şurubu kendisi yapıyor. Oldukça iyi arıcı oldu, bazen kendisine güvenmeyip bana illede senin bir görmen lazım dese de işi bundan sonra kendisi götürecek görünüyor.
Hafta içi 3 gün izin aldım, işleri bitireyim diye, cumartesi pazarla 5 gün arılıktaydım ama soğuk yağmur peşimizi bırakmadı, arada birde Zaim abini arıları elden geçirdik.
Ovacıkta püren açmış ve yavru durumları süperdi.
Zaim abinin havalar 1500 :))
Bazı bölmeler bloke olmuş, yavrusu çok olanla bu çıtaların yerleri değiştirmekte fayda var. Ballı çıta ile yavrulu çıtalar kovanlar arasında takas edildi.
Baharda yabani muşmula ya iri muşmula aşılamıştım, bir meyve haricinde öbür meyveleri döktü.
Hiçte özenmemiştim aşıya ama tuttu.
Hain keçiler bu hafta ormandan geçerken aşıların tepesini uçurmuşlar...
Ağustos ayında mürdüm eriği meyveleri toplandıktan sonra yapraklarını döktü, bende yaprak döküldüyse bu kışa girmiştir diye düşünüp yarma kalem aşısı yaptım birisi tuttu, şu anki durum bu.
Baktım tutuyor Eylül ayının üçünde başka aşılar yaptım onlarda tutmaya başladı.
Demek ki yazın yarma kalem aşısı yapılabiliyor :)
Bir kaç sene önce Aydıncıkta arkadaşımın babası badem aşılıyordu, aşılanan bademlere filizlenmiş kalemler vurup kurumaması için üzerine poşet giydiriyordu. Babadan görme usulde baharın ve uykudaki kalemler aşılanır deniyor ama bu hadiselerden sonra yarma aşı her dönem yapılabilir diyorum...
Baharda erkek incirlere kalem aşısı yapmıştım. Bilgisayarım çöktü, videoları da gümledi.
Bilgileri kurtarmaya 500 lira istediler vereyim dedim, geriye dönmediler.
Miller metodu için yaptığım çekimlerde gümledi.

Yukarıdaki aşılardan birde göz alıp yaprak aşısı yaptım onlarda bayağı bir sürgün verdiler.
İncir göz aşılarımdan biri.
Şurup dağıtırken bu böğürtleğen dikeni dikkatimi çekti, ormanda gidecek yer bulamamış...
Orman dar mı geldi sana diye sormak lazım...
Arılıkta kutu terkleri tüm arılığı olumsuz yönde etkiliyor. Bu kovan yağmalanıyordu, terkler gelip bu kovana sardı.
Kovan altına salkım yaptılar.
Bir ana arıda ben kafesleyip musluk üzerine bıraktım arıların tamamını kovana çektim ağzını kapattım başka yere götürüp üçe böldüm. Bulduğum ana arıları öldürdüm elimde kendime ayırdığım hala kovana verilmemiş F1 ana arılarım var. Ben burada uğraşırken biraz ileride bir terk daha vardı.
Bu terkte iki ana arı vardı ikisinide öldürdüm, gittim yavrulu bir çıta aldım hafif üzerindeki arıları silkeledim, kalan arıların üzerine bunları silkeleyip arılıktan çıkarttım.
Böyle giderse 10-15 güne kadar kutular kendi kendine bitecekler.

Değinmeden geçemeyeceğim, hafta içi bir akademisyen bana ulaşmaya çalıştı, daha önce feste listemdeydi, yaklaşık iki yıl durdu, suya sabuna dokunmadı, dedim bu adamın benim listemde ne işi var deyip listemden çıkarttım. Bir kaç gün önce yeniden istek olladı sildim sam işaretledim bir daha istek yapamasın diye, başka hesaptan istek yolladı, onuda silip engelledim. Sonrasında çevremdeki yakın dostlarımla görüşüp her birisine farklı şeyler söylemiş. İlk aradığı kişiye uluslar arası bir proje var, Ali Tür ile görüşmem gerekiyor diyor. Sonra bir sürü unvan yazıp, sizinle görüşmemiz lazım diye mail atmış. Sonrasında telefonuma sizi FAO arıyor diye mesaj attı, yetmedi bir dostuma onun bir videosunu kullanacağım diyor, yetmedi bir başka dostuma onun resimlerini kullanmam gerekiyor demiş. 
Böyle kelli felli adamların bizim gibi cahil kişiler ile ne işi olur.
Ben ana arı satışında bile telefon ile görüşmeyi kaldırdım, arıcıların derdi bitmiyor.
Soru üstüne soru ve istekler ne önerirsiniz, benim arımın ırkı nedir soruları.

Peygamberimiz, gereksiz ve çok soru sormayı yaşadığı devirde yasaklamıştır.
Sorulan soruların çoğunun benimle alakalı değil, ben arıya bakıp ırkını nasıl söyleyeyim ben morfoloğmuyum.
Ben hoca değilim ki başkalarına önerim olsun. Ben yaptıklarını günlüğünde paylaşan cahil birisiyim. Hatta bazılarına göre geri zekalı, bazılarına göre deli bazılarına göre salak birisiyiz.
Sorularınızı bir sürü unvanı olup, uluslar arası makalesi olmayan, buluşları ve icatları,olmayan , benim akademik kariyerim var diye övünen  bir sürü hoca var onlara sorun, bir işe yarasınlar bari.
Arıcılık ile ilğili soruların hemen hepsinin cevabı arı bakanı forumda var. Kimse okumadan araştırmadan iş olsun diye karşı tarafı soru yağmuruna tutuyor. Listemizde binlerce kişi var soru sorana cevap verdiğinde, konu kapanmıyor tekrar başka sorular geliyor onun için soru soranlara cevap vermiyorum, sorunu olan arı bakanı foruma ismiyle kayıt olur sorusunu orada sorar, yıllardır nikle üye olmayın diyoruz isim ve soy isim olmaz ise forumada kabul etmiyorum...

İnsanlarımızda tuhaflık var bazıları listemde ne kadar adam var diye övünür, bende listemden adam atarım, birileri bana istek yolladığında 40-50 kişi oldu mu sıradan onaylarım. Bir kaç gün sonra soru hastaları çıkar hemen engellerim gider. Ben listemde çok kişi olsun diye çalışmam, zaten face, arıbakanı face ve forumda toplamda 10 bin kişi var. Bu kadar kişinin isteği ve sorusu biter mi? bitmez bende engelleme moduna geçiyorum. Bazıları benim için kibirli demekte kibir başkalarını küçük görük büyüklük taslamaktır, kimseyi küçük görüp dalga geçmiyorum onları ezmiyorum, cevap vermiyorum, baktım hala ısrar ediyorsa engelliyorum olay bitiyor. 
Ben hiç bir yerde bana sorularını sorun diye bir beyanım var mı? yok.
Benden öneri isteyin diye bir beyanatım var mı, yok, varsa neredeyse bileyim o beyanatımı kaldırayım.
Sizler beni tanıyorsunuz, ben sizi tanıyormuyum, yok.

Biz kendi işlerimize yetişemiyoruz birde bu meseleler ile uğraşmaktayız. Olayı tek kişi bazında ele almayın binlerce kişinin birisine odaklanmasını bir düşünün...
Artık telefonu çantaya koyup akşamdan akşama  bakıyorum, kayıtlı kişi varsa bir şekilde yeniden görüşüyorum, kayıtlı numara değilse benim için önemi yok, son iki yılki müşterilerim kayıtlı.
Bunları yazmayayım diyorum ama bu kadar yazmama rağmen millete derdimizi anlatamıyoruz.

Varroa mücadelesi için aparat hazırlamak için damlalık aldım, son aldığım damlalıklar ölçekli, 1 ml alıyor.
Flumetrin ölçmek için oldukça ideal bir damlalık.
Hafta için İstanbul Soğanlık'taydık.
Birader uzun süredir araştırıp duruyordu dik matkap ararken mini fireze ve torna tezgahı buldu.

Uç takılı kafa dereceli olarak sola dönüyor, karşısına ayna bağlayıp mini torna olarak kullanılabiliyormuş, bu aleti almaya bir tornacı götürdük inceledi ve sorunsuz dedi. Dört kademeli, (vites).
Birader dipçik yapımında delme ve kademeli oymalarda daha kısa sürede işi halledecek.
Böyle bir aletin elimizin altında bulunması bizimde işimize yarayacaktır. Alman malı fireze.
İlhami abim ziyaretime geldi, üzüm getirmiş. Bu yıl İlhami abi fabrikadan mesaiden mesaiye koşuyor pek görüşemiyoruz.
Üzüm salkımlarından biri maşallah iki kilo gelirdi.

26.09.2016

VARROA MÜCADELESİ VE FLUMETRİN'Lİ İLAÇ HAZIRLAMAK...



Varroa mücadelesi ve flumetrin etken madde kullanımı.
Bu ilaçlar inekler, koyunlar ve köpeklerin kene ve uyuzlarına kullanılmakta.
Arıların kenesi de varroa, aynı zehir varroayıda öldürüyor.
Bu ilaçların litresi, içinde aynı zehir olmasına rağmen acayip fiyat farkı var. Birisinin litresi 250 lira birisinin litresi 80-100 lira gibi.
Ülkemizdeki flumetrin etken madde içeren ilaçların üzerinde 3.6 flimetrin içerir yazar.
Yani bir litre ilaçtan 2700 doz ilaç yapılıyor. Almanyadaki doz 4.0 bu dozu uygularsanız 2500 doz ilaç elde edilmekte.
Bu ilaçlar ülkemizde yayğın olarak kullanılmakta ve doz konusunda aşırı yanlışlıklar var. İlacın fazla verilmesi varroa direncini artırmakta, zamanla yüksek dozda ölmeyen varroalar oluşmakta, ilaçlıyorum ama varroa bitmedi diyenler bu yüzden varroaları yok edemiyor.
İşin ilginç yanı ineğiniz köpeğiniz veya koyunlarınız var, bu ilaçları göz kararı koyun 50 kilo deyip 5 ml veriyorsunuz, inek 150 kilo deyip 15 ml veriyorsunuz, iş arıya gelince siz bu işi beceremezsiniz sizi bizim öpmemiz lazım diyenler çıkıyor. Bir litresinden binlerce doz çıkan ilaçların hazırları oldukça iyi paralara satılmakta. Bir ara arıcıları bazı kişiler kandırıyordu ineklere verilen flumetrin ile arılara verilen flumetrin ayrıdır yalanıyla.
Aslında zehir aynı önemli olan dozunu ayarlamaktı.
İlaç satanlar bana gıcık olacaktır, olan olsun ne yapalım.

Son söz olarak ben yaptığım uygulamayı paylaşıyorum, bana bir çok soru gelir ne öneriyorsun ne yapalım gibi, hiç bir arıcıya hiç bir önerim yoktur, aklı başındaki arıcıların, benim gibi geri zekalı birisinin yaptıklarından mutlaka kendilerine mana çıkartacaklardır.

Sözün özü siz ruhsatlı ilaçlardan alıp kullanın, bu işlere bulaşmayın derim :)
 Önceki uygulamalarımda ölçek olarak insülin enjektörünü damlalık olarak ayarlamıştım.

En son damlalık almaya gittiğimde damlalıkların ölçeklilerini buldum.
Bu damlalık, aynı insülin enjektörü gibi 1 sisi, yada 1 ml alıyor.

Varroa mücadelesinde flumetrin kullanımı bana göre üç turda bitmeli, her hafta bir ilaç verilerek varroaların büyük bölümünü yok edebiliyorum.


Bu videodan sonrada soru soran olursa hakında hiç iyi şeyler düşünmeyeceğimi peşinen söylüyorum.

20.09.2016

BAYRAM TATİLİ, BAĞ BOZUMU, PEKMEZ KAYNATMAK, AVCILIK VE ARICILIĞA DÖNÜŞ :)

 Kurban bayramının birinci günü kurbanımızı kesip, akşam memlekete gitmek için yollara düştük.
Köyde annem yalnız, bağımız var, bağ bozulacak, pekmez yapılacak.
Anneme göre bağda üzüm yok her sene aynısını dir :))
Niğde yöresine ait bir söylem var, "din, din, dimedim din"...

Bir tona yakın üzüm topladık, güya üzüm yoktu benim arabayla olmayan üzümü getirecektik sonradan nakliyeci çağırmak zorunda kaldım.

Bu esnada annem biraz rahatsız halim yok diyordu, bir kaç gündür yemek yemiyor, kusuyor ve aşırı terleme var bağ bozumuna götürmedim diye bana kızdı :(

Bağ bozumu akşamı üzüm çiğnenmesi lazım annem ise hasta birini bulayım diyorum o bilmez o yapamaz, bir sürü itiraz, peşinden geceyi hastanede geçirdik, serum verdiler ertesi gün kendisine geldi ve üzüm çiğnendi ve artık pekmez yapımına geçildi.

Yolculuk esnasında biladerim bir anısını anlattı aklıma geldikçe gülüyoruz belki bizde bazı şeylere bu açılardan bakıyoruz.
Biladerin birisi halı yıkamacı, bayrama bir kaç gün kala piyasadan halı almazlar, toplanan halılar yıkanır kurutulur ve teslim edilir.
Bayanın birisi bayrama bir gün kala halı yıkatmak istiyor bizimkide diyor ki halı almıyoruz, bayramda tatile çıkıyorum demiş.
İlginç olan ise telefon kapanmadan kadın söyleniyormuş man bide tatile gidiyorlarmış filan diye hayıflanmış, halı yıkamacı sanki kunta kinte...
Olayı duyan başka bir halı yıkamacıda kurbanda keseceğiz deseydin diye takılıyordu.

Bizde o hesap bayramda tatile çıktık anamız ağladı :)


 Bu resimler köydeki üzümlerin hala tam olgun değiller, köy ile ovadaki bağın arası 3 km ama acayip sıcaklık farkı oluyor.
 Bayramın birinci gecesi yoldayız sabah ilçemiz Bor'a vardık, öğleden sonra ise bağ bozmaya bağımıza daldık.
 Bu yıl çok sıcak olmuş ve üzümler dalında solmaya başlamıştı, hatta dalında kuruyan üzümler bile vardı.

 Gezimize üç Gebzeli iştirak etti. Hem geçip hemde av yapacaklardı. Melih Kıyak.
 Tayfun Alboğa, Şileli.
 Oğlum Furkan Emre...
Bağ bozarken yanan ırgata karpuz ikramı yapıldı, bağın ağasıda ben oluyorum, rahmetli babamın şalvarı hala işe yarıyor.
 ovada acayip sıcaklık vardı. Aramızdaki diğer misafir Sinan Koç.



 Şarapana dediğimiz tahta havuzda, çuvala doldurulan üzümler çiğneniyor.
Şarapana annemin dedesinden kalma, dede 105 yaşında ölmüştü, en az bu tahta havuz 150 yıllık ve hala 150 yıllık teknoloji ile üzüm suyu çıkartılmaya devam ediliyor.
 Üzüm suyu bir hereniye akıyor hereniye iki tas pekmez toprağı atılıyor, buradan aktarılan üzüm suyu yaklaşık 100 litre alan kazanlara alınıyor, her kazanda ayriyeten bir pekmez tası gene toprak var.
 Oldukça zahmetli bir iş ve getirisi yok, sırf babamızın malı batmasın diye uğraş vermekteyiz.
Sulaması kazması budamazı bağ bozumu ve nakliyesi 1500 lira tutuyıor yıllık, kendi emeklerimiz içinde yok, sadece yapamadığımız işlere verilen para bu ve bana düşen pekmez 5 kiloluk pet şişe.
 Kazan dediğim yukarıda 100 litre filan diyorum fazlada alabilir. Üzüm suyu bu kazanda 5-6 saat dinleniyor.

 Dinlenen su, hereni denilen yayvan tavaya alınıyor bu kap bir kazan suyu alabiliyor.
Burada üzüm suyu şıraya dönüşüyor.
Bir saat filan kaynayan üzüm suyu tekrar dinlendirilmek üzere kazana alınıyor, benim anladığım bu dinlendirme de şıradan toprak ayrılıyor.
Aynı şıra, bir kaç saat sonra yeniden bu kazana alınıp pekmez olana kadar kaynatılıyor bu işlen 3-4 saat sürmekte.
 Üzüm suyunun şıraya dönüşmesi aşamasında sürekli topraklı şıra taşıyor taşmaması için sürekli karıştırmak ve ateşi bir ayarda tutmak gerekiyor. Kevgirle köpük alındığında artık kolay kolay taşmıyor.
 Dolu kazan bu seviyeye geldiğinde pekmez olmuş demektir, bir kaç incelemeden sonra kazandaki pekmez boş temiz kazanlara alınıyor, bu esnada her tuırda kazanlar sıfırdan yıkanmakta. Hiç halim yok diyen annem bu işlerin altından kalkıyor birde ertesi gün komşunun pekmezini yapmaya gitmiş :(
Laf dinlemiyor, ne dirsek boşuna :)

 Bir üstteki pekmeze kavun kabuğu attık, süper reçel olur, elma ayva da atılabilir.
İki tur pekmez yapıldı ve sonuç bir kazan pekmez ile dolmadı.
Bağ bozuldu bahçedeki armutlar bozulacakmış hemen bozalım.
Bir tane deveci armudu vardı bu yıl çok az verdi ama sonradan çiçek açmış, şimdi üzerinde bir sürü böyle çiçekli meyveleri var. Kışa nasıl yetiştirecek bilmem.
Deveci armudu, hala olmamış.
Bizim yöremize ait bir armut olduğu zaman düşer yumurta nasıl tavaya yayılırsa buda yere yayılır.
Yörede adı güp düşen armudu diye bilinir.
Çocukken bağlardan yabani armut getirip aşılamıştım.
Çok tatlı ve lezzetlidir.
Bu yıl armutlar oldukça iyiydi, 6 kasa armut topladık.
Cevizler daha bir ayda ancak dökülmeye başlar cevizlere dokunmadık, üçde ceviz ağacımız var.
 Pekmezden sonra tandırdaki közde, üzlük dediğimiz küçük küp ile kemikli et istedim.

 Köz kürekle yarılır, hazırlanan üzlük (küçük küp) ateşin ortasına yerleştirilir...
 Kapağı kapatılır ve kürekle etrafındaki közle doldurulan üzlükte pişirnme işlemi en az 3 saat sürer.
Tam piştiğinde etler kemikten ayrılır, suyu ile tirit yapılır.
 Hiç tirit bilmeyenler varmış acayip hoşlarına gitti.
İşleri bitirdik artık yaylalara gitme zamanı ve av başlasın....
Yaylaya çıkarken yağmurda peşimizden geldi.
Köyden, yaylaya hareket zamanı.
Beş kat resmin sağındaki dağlık alan ve üzerinde büyük bir düzlük var, düzlük yayladır, canavarcının yaylası.
Operasyon başlıyor...
Ekip hazır...
 Beşkat yaylası, arka taraf 5 sıra dağ var, adı beşkat.
Solda canavarcının Ramazan, yayla evleri ve ağılları.
Bu resim yayladaki ikinci gün çekildi, hava bir gün öncesine göre çok iyi idi. Yayla sahibi canavarcının oğlu Ramazan, kar yağana kadar sürü burada kalacak dedi.
Yaylaya ilk çıktığımız akşam yağmur ve soğuk bastırdı.
 5 Kat dediğimiz yayladayız, burası 2000 rakım ve 25 dereceden 14 dereceye düştü akşamleyin ve halimiz bu.
Sabahleyin kalktık donuyoruz, yazın ortasındasın şu hale bakın. Sis duman ve soğuk.

Sabah 7 civarındaki durum, gece 5 dereceyi gördük.
Sis duman yürüdü, bizde daha yükseklere doğru yürüdük.
 Arazimiz çok zorlu, insanlarımızda öyledir. Lokman hekimin bir eserinde insanların mizacını doğa koşulları ve yaşadıkları yöreler belirler yazıyordu, bunu biraz inceledim çok doğru. Yumuşak iklimde yaşayan kişilerin karakteri daha yumuşak oluyor diyordu, bu cildinizi bile etkiliyor, bizdeki insanların eli törpü gibi..
 Adım sayarda 26 bin adım saymışlar, bu şartlarda bu kadar nasıl gezdik anlamıyorum, üç gün sonra eve geldiğimizde herkes haşat olmuştu :)
 Bazılarına göre eziyet biz ise bu zorluklara can atıyoruz.
 Birinci gün av yok, menüde domates soğan biber ve yufka ekmeği var.
 İkinci gün ise güveç yaptık...
 Gece gece aç karna güveç beklemek dayanılmaz...
 Güveç bekliyorlar...
Güveç soğumadı, 5 litrelik ped şişeyi kesip tepsi yaptık.
 Drahtaar av köpeklerimiz vilma, çocukları beti ile barni. Barni çok iyiydi daha yavrular 11 aylık.
Anne ve kızı, vilma ve beti...
B arni babasına benziyor, babası biraz daha pikopattı, bir hafta önce Şilede çoban köpeklerine kafa tutmuş boğmuşlar, bir daha eve gelmemiş, daha sonra ölüsünü bulmuş.

 Yaylada sabah, sıcaklık 6 derece...
 Beşkat kayadibi tesislerinde serpme kahvaltı...
 Vilma etrafı izleyip koku alıyor.
 Alıçlar tam olmamış, ama bir poşet topladım.



Son gün akşam yemeği süperdi kişi başına birer kuş yedik ...
Av dönüşü milletin hali :)
Biz hariç misafirlerin hepsinin ayak altları su topladı. Topuklarda vuruk ve yaralar var.
Biz buranın ekotipi olduğumuz için ayaklarda sorun yok.

 Ramazan bayramında götürdüğüm fidanlardan sadece fernor ceviz tutmamış ikinci fernorda tutmadı. badem, dut, ovaz,çekirdeksiz üzüm, şekerpare ve Ankara armudu tutmuş.
 çekirdeksiz üzüm.
Köyden çıkarken bizim hısım, ovadan evine gidiyordu, Zaloğlu Rüstem...
Dönüşte akrabamız emniyet teşkilatında görevli olan Oktay'ı ziyaret edip, kürkçü dükkanına geri döndük.
Bu yıl istediğim gibi değilim, yapılacak işleri sürekli aksatmaya başladım, yarın yaparım, yarın oluyor sonra yaparım. Acayip bir iş yorgunluğu vardı. Bu gezide arılarım sanki yokmuş gibi hiç aklıma gelmediler, telefonu da gezi süresince açmadım dünyadan koptuk yani.
Şimdi gene başa döndük bir kaç gün izin alıp, şu kutuları bir ortadan kaldırmam gerekiyor, hala 200 kutu var elden geçip birleşecek, 50 tane kutuyu kışlatmayı düşünüyorum baharda 50 kutu demek 200 yavrulu çıta demek.
Kutulardaki anaların büyük bölümü f2, ben ana arıyı aldın kutu kendisi ana arı üretti.
Bu yıl kendime yeni standartlar koydum, bekleyen f1 ana arıların, sol kanadını kesiyorum.
Ne olduğu belli olmayan ana arıların çift kanat uçları kesiyorum.
Suni tohumlamaya aldıklarımın sağ kanat kesiliyor, bu acayip işe yaradı. Tohumladığım anaları bazen unutuyorum, bir bakıyorsun kutuda saf buluyorsun :)
2 Saf tohumlandığı kutuyu terk edip başka kutuda yumurtaya başladı, bunlar acayip bilgiler olarak envanterimize girdiler, kanat kesiminden sonuçları çıkartıyoruz.
Kutuda yumurtaya başlayan anaların kanatları kesmezseniz terk fazla oluyor.
Bir kısmı birleştirilip, bölme olarak kışa sokacağım.
Acil bir çağrı var, yiyeceğimiz keçi çok yaramazlık yapıyormuş, Erol abi az daha sabır geliyoruz.
Yakın bir zamanda keçi davetine icabet edeceğiz inşallah. Söylediğimiz espiriler bile gerçek oluyor. Keçi diye diye her taraf keçi doldu :)