29.11.2012
KASIM AYINDA AYDINCIK VE ARILAR
Ülkemizde arıcılık denildiğinde bir çok yerde sezon kış gelmesine rağmen bitmiyor. Bu gibi olayları veya gezilerde yada gezginci arıcılık yaptığınızda görüyorsunuz. Yada göçer arıcılık dediğimiz, bir yerden bir yere göçlerde. Bunu hadiseleri yerinde gördüğünüzde anlıyorsunuz. Resimdeki arı kasım ayının 20 de keçi boynuzu yaprağından salgı topluyor.
Bir başka işçi arı ise, aşılı keçi boynuzu püskülünden nektar topluyor. Keçi boynuzu ağaçları civarında keskin bir koku var, aynı kestane akımındaki gibi ama kokusu farklı.
Bu ise yabani keçi boynuzu ağacı, püskülü ise oldukça farklı. Yukarıdaki resimlere ait video ise bu linkte. http://www.dailymotion.com/video/xvdd9y_arycylyk-videosu-nektar-ve-polen-toplayan-arylar-20-kasym-2012_animals
Bizim arılarımız genelde Gebze de yavruyu kesmişlerdi. Aydıncık'ta bizim Ekrem'in kolonileri kontrol ettim. Kasım ayının 20 de bu kovana kat koydum. Kovana çıtalar dağınık konmuş ve 9 çıta, 10. çıtayı sokmak imkansız. Kenarlardan iki ballısını aldım. Alt kata benim kabarmış çıtalardan verdik, bu bölgede sezon sonu tüm petekler eritiliyormuş, kabarmış petek saklamasını bilmiyorlar. 9 Çıtalık kolonide 6 çıta yavrulu vardı, en mekezdeki çıta yukarıdaki yavrulu resim.
Kovanın içi arı dolu fakat bal geliyor, koyacak alan yok. Koloni yatıyordu bu mevsimde kovanın hem altına boş çıta girdim, birde kat koydum hazır elimizde kabarmış çıtalar vardı.
Arı bal akımında bol bol yatmış, koloni yönetimi zamanında gerekli, güzelim akımlar kaçmış, gördüğüm kadarıyla hala akım devam ediyordu, benim kovanlarda bir kaç gün içinde peteklerde ağarma başlamıştı.
Kolonide alan veya boş yer yoksa ne yapsın ki, her geçen gün yavruyu azaltıp, gelen polen ve bal ile bloke olamak zorunda.
Demir hindiba çiçeği, bu bitki yenir.
Aydıncık'a vardığımız akşam ziraat mühendisi olan Muhammet Pak, arıları indirmek için geleyimmi, diye telefon ediyor, abi gel dedim, arı indiriken adam lazım olmazmı, 17 saat yol gelmişiz, meğersem serada bir kaç sıra iş kamış bitirmeyi düşünüyormuştu. Ertesi gün kalan işi yapmak için bende seradayım. Salatalık fideleri uzadıkça yukarıdan aşağıya sarkan ipe dolanması gerekiyor. Bu iş 2 metre yükseklikteki yatay tellere kadar bir kaç gün arayla yapılmalıymış. Yoksa içeride düzen bozuluyor, her taraf karman çorman ve orman gibi olurmuş. İşin püf noktası ise ben yeni öğrendim, salatalık fidesi ipe sağdan sola doğru sarılmalı, yanlış yaparsanız kendi kendine sardığınız salatalık çözülüyor, yanin işin doğasında soldan sağa doğru dönmesi gerekiyor.
Bu resimler benim haberim yokken çekilmiş, Muhammet facede bu resimleri paylaşıp, altınada ırgatın iyisi yazmış. Irgatın iyisi sıfır hatayla çalışırmış. Ben ilk defa salatalık fidelerini ipe doladım, genelde dolama işinde salatalık fidesi kıranlar oluyormuş. Ben hiç bir filizi kırmadım. Filiz kırıldığında fidenin koltuk denen sürgünü işi devam ettiriyor ama en iyisi ana filiz yaşamına devam ederse daha iyi oluyormuş.
15 Gün öncesi Ekrem'in sırasında fideler 1 karış ancak vardı, 15 gün sonrası ise salatalıklar toplanmaya başladı.
Ekrem'in bayağı büyük seraları var, bu günlerde ful üretime geçilmiş durumda, ben oradayken ilk toplama işini yaptık. İlk toplamada 3 kasa çıktı, sera tam kapasiteye geçtiğinde 3 günde 30 kasa salatalık toplanacak, bu bir ton civarında ve her üç günde toplanıp hala sevk ediliyor.
Kasım ayında dalından dut yediniz mi, ben yedim.
Özgür bir yaprak, oldukça mutlu, seradan doğaya uzanmış, artık mutlu yaprağımız da var::))
Yukarıda biraz bahsettim, bitkiler bir yerlere dolanırken soldan sağa doğru sarılıyor. Dünya güneşin etrafında soldan sağa doğru dönüyor. DNA zincirimiz gene soldan sağa doru diziliyor. Atomların içinde hareket eden elektronlar gene aynı sağdan sola doğru dönüyor. Farkında olmadığımız hemen hemen bir çok şey böyleymiş. Resimde fasulyeleri görüyorsunuz. Bazı bitkilerin kendilerini bir yere turturmak için ince bir sürgünleri var, onlarda aynen sağdan sola doğru tutunuyor.
Ben bu olayı yeni fark ettim, zaten hayat bir derya, bu deryada kaç şeyin farkındayız ki?
Bitkiler bir yerlere tutunurken sağsan sola doğru sarılıp tutunuyor.
Gebze de bazı kolonilerde birleştirmeler yapmıştım. Ani birleşmelerde arılar kesinlikle birbirini kırıyor, yani öldürür. Birleştirme yöntemlerinde bir sürü malzeme kullandım, soğan, sarımsak, parfüm, bazı yumuşatıcılar acayip keskin kokuludur. Bunların hiç birisi yanımda yok ve ben arı birleştirmem gerekiyor ve yolda koku işi aklıma geldi. Düşündüm en ucuz nasıl koku alabilir veya yapabilirsiniz. Çözüm hazır bir bakkala girdim, tarçın varmı var ver bir paket ne kadar 50 kuruş, buyurun diyorum. Azıcık tarçını pet şişeye koydum, suyu doldurdum, birleştirdiğim kovanın içinde döküp, bez ile de içerisini siler gibi yapıp kokuyu yaymışım. Arılar hiç birbirine dokunmadılar. Bu bilgi mutlaka birilerinin işine yarar diye resimleyip paylaşıyorum. Bu işler için özel koku var şu kadar para diyebilirler::))
Aydıncık ve benim ruşetlerim, bir çoğu yavruyu kesmişti. Sanki kıştan bahara çıkmış gibi oldular, acayip polen çekiyorlardı, tüm ruşetlere yarımşar kilo kek verdim, ruşetlerin geneli 1 çıtalık arılardan oluşuyor. Kovanlarımızda çok bal vardı, ruşetler zayıf olduğu için iki gün kovanlardaki balları alıp, ruşetlere takviye verdik, kovanlara ise boş esmer kabarmış çıtalar girdim. Bakalım 1 çıtalık ruşetler bahara ne olacak, gelişecekmi, sönecekmi bunların kayıtlarını tutacağım. Etrafımız tamamen cam sera, belkide en çok zararı arılara bu sera verecektir, seraya giren arılar çıkamaya bilirler. Bu günlerde malta erikleri açmak üzereydi, malta erikleri açtığında 2 ay çiçekli kalıyormuş. Oradakilerin demesine göre malta erikleri açtımı arılar başka çiçeklere gitmez diyorlar.
23.11.2012
GEZGİNCİ ARICILIK
2012 Yılı içindeki en zahmetli arı naklini yaşadık. Bu kadar terslik üst üste nasıl geldi anlamak imkansız.
Arılara gidilen tarla, nakilden üç gün önce sürülmüş, yol kapandı. Yandan bir yerden başka yol buldum, ben minibüsle girip çıkmama rağmen kamyon oradan arılara ulaşamadı.
Traktör çağırdık, kanyonu çekemedi, bu sefer köye römork takmaya gitti.
Ben başka yerdeki arıları minibüsle taşırken dolu malzemelerle boşlar arabaya karışık yüklenmeye başlanmış bu bile büyük sorun oldu.
Arılar ile kamyon arasında 400-500 metre mesafe var, 4 tur yaptık, traktöre yükle getir kamyona aktar, tekrar başa dön. 2 Saatte yüklenmesi gereken kamyon, 6 saatte yüklendi. Yola çıktığımızda saat gece 12 olmuştu.
İlhami abi ve benim bazı arılar yola hazır. İlhami abim son rötuşları yapıyor.
Arı yükleme işi bittiğinde herkes dağılmıştı. Ben ise dağılmaya devam edecektim::)) Dünya yol var ve orada ruşetlere kovanlardan bal verilecek, bazı ruşetlere arı takviyesi yapacağım.
Bir kovandan arı çıktı hemen indirip, arabanın yanından uzaklaştırdık., Birde gece gece canımızı yakmayalım dedik. En son hareket etmeden, İlhami abiye, bu kovan sana hediyem olsun, koy taksiye götür::)) İlhami abi biraz çamur bulup, operasyon yapıyor. Kısa sürede işlem tamam. Otobana girmeden bir yerde yemek yiyoruz, bana yatarmısın dediler zaten dökülüyorum, bu nasıl soru? Kamyonun üst yatağa bir uzandım, bir ara sabah olmak üzere sis duman yerler kırağı. Burası neresi dedim, Afyon Bolvadin, ortalık içeriden görüldüğü kadarıyla buz gibiydi. Kahvaltı için Afyon Çay çıkışında Jant Osman'ın yerindeyiz. Ne ararsanız var, kontur, yağ filtresi, mazot filtresi, zeytinyağı, şalgam, çorba çeşitleri, adam tam Jant yani::)) Afyon Çay'dan sonra güzergahta Konya Akşehir var. Mustafa Doğan geçerken ayak üstü görüşürüz diyordu, tam ayak üstü oldu.
Mustafa bize buluşacağımız noktayı tarif etti, telefonda özellikle söyledim kahvaltı yaptık diye, sen kahvaltı hazırla doldur poşete düş yola.
Mustafa Doğan ile çok kısa görüşebildik, kamyoncular vakit kaybetmeyelim dediler, kamyonda birde Çumra belediyesine portif götürüyoruz. İyi ki vakit kaybetmemişiz, yoksa arılar karanlıkta inecekti.
Ben Gebze modundayım, hava soğuk, Mustafa ise Konya soğuğuna göre giyinik.
Kahvaltı yaptık dememize rağmen yolda yersiniz diye kamyona veriliyor.
Yolda çay içiyoruz, Mustafa'nın termostan, bu arada termos kaynadı gitti.
Çumra belediyesinin kurban satış yerindeki rampada portifi indirdik. Tam kurban pazarının karşısındaki evin bahçesinde çok arı kovanı vardı. Resimde göründüğünden çok fazla arı kovanı dizili.
Kahvaltı sepetinden yok yok::)) Termosta çay, yumurta haşlamış, tereyağı, bal,zeytin, kaşar peyniri.
Soldaki kamyonun sahibi Anamurlu Yakup, sağdaki ise şoför, oda gene Anamurlu Muhammet. Yolda kahvaltılıklar nedeni ile öğlen yemeğine ihtiyaç duymadık. Mersin Aydıncık'a vardığımızda ise akşam üzeriydi. Hava kararırken indirme işi bitti. Arıları ve malzemeleri üst üste yığdık, burada sorun araba arı konulan yerden dönecek diye kovanları dizmedik, dönemedi ve yığılan kovanları ikinciye dağıttık. Hava karardı, arkadaşım Ekrem'in evinde verilen yemeğe geçiyoruz.
Yemekten sonra arıları dizip, bazısının polen çekmecesini bazısının alt havalandırma çekmecelerinin nasıl takıldığının eğitimi var.::))
Resimdeki arkadaşlar arıcılığa oldukça meraklı kişilerden oluşuyor, kiminin belgesi, kiminin de sönmüş arıları ve boş kovanları var.
Seneye burada bayağı bir arıcı olacak galiba.
Ziraat mühendisi olan Muhammet Pak ise, çalışanlara ışık saçıyordu::)) Geleceğimiz son gün kovanları yerden kaldırma işleminde kaşının ortasından sokulup arıcılığa girmiş bulunuyor::))
Mersin Aydıncık ta kış yok gibi bir şey. Fakat ulaşım acayip zor ve zahmetli.Arılar bir gün sonrası çoştu, o paylaşımları bir sonraya bırakıyorum.
İlhami abi ve benim bazı arılar yola hazır. İlhami abim son rötuşları yapıyor.
Arı yükleme işi bittiğinde herkes dağılmıştı. Ben ise dağılmaya devam edecektim::)) Dünya yol var ve orada ruşetlere kovanlardan bal verilecek, bazı ruşetlere arı takviyesi yapacağım.
Bir kovandan arı çıktı hemen indirip, arabanın yanından uzaklaştırdık., Birde gece gece canımızı yakmayalım dedik. En son hareket etmeden, İlhami abiye, bu kovan sana hediyem olsun, koy taksiye götür::)) İlhami abi biraz çamur bulup, operasyon yapıyor. Kısa sürede işlem tamam. Otobana girmeden bir yerde yemek yiyoruz, bana yatarmısın dediler zaten dökülüyorum, bu nasıl soru? Kamyonun üst yatağa bir uzandım, bir ara sabah olmak üzere sis duman yerler kırağı. Burası neresi dedim, Afyon Bolvadin, ortalık içeriden görüldüğü kadarıyla buz gibiydi. Kahvaltı için Afyon Çay çıkışında Jant Osman'ın yerindeyiz. Ne ararsanız var, kontur, yağ filtresi, mazot filtresi, zeytinyağı, şalgam, çorba çeşitleri, adam tam Jant yani::)) Afyon Çay'dan sonra güzergahta Konya Akşehir var. Mustafa Doğan geçerken ayak üstü görüşürüz diyordu, tam ayak üstü oldu.
Mustafa bize buluşacağımız noktayı tarif etti, telefonda özellikle söyledim kahvaltı yaptık diye, sen kahvaltı hazırla doldur poşete düş yola.
Mustafa Doğan ile çok kısa görüşebildik, kamyoncular vakit kaybetmeyelim dediler, kamyonda birde Çumra belediyesine portif götürüyoruz. İyi ki vakit kaybetmemişiz, yoksa arılar karanlıkta inecekti.
Ben Gebze modundayım, hava soğuk, Mustafa ise Konya soğuğuna göre giyinik.
Kahvaltı yaptık dememize rağmen yolda yersiniz diye kamyona veriliyor.
Yolda çay içiyoruz, Mustafa'nın termostan, bu arada termos kaynadı gitti.
Çumra belediyesinin kurban satış yerindeki rampada portifi indirdik. Tam kurban pazarının karşısındaki evin bahçesinde çok arı kovanı vardı. Resimde göründüğünden çok fazla arı kovanı dizili.
Kahvaltı sepetinden yok yok::)) Termosta çay, yumurta haşlamış, tereyağı, bal,zeytin, kaşar peyniri.
Soldaki kamyonun sahibi Anamurlu Yakup, sağdaki ise şoför, oda gene Anamurlu Muhammet. Yolda kahvaltılıklar nedeni ile öğlen yemeğine ihtiyaç duymadık. Mersin Aydıncık'a vardığımızda ise akşam üzeriydi. Hava kararırken indirme işi bitti. Arıları ve malzemeleri üst üste yığdık, burada sorun araba arı konulan yerden dönecek diye kovanları dizmedik, dönemedi ve yığılan kovanları ikinciye dağıttık. Hava karardı, arkadaşım Ekrem'in evinde verilen yemeğe geçiyoruz.
Yemekten sonra arıları dizip, bazısının polen çekmecesini bazısının alt havalandırma çekmecelerinin nasıl takıldığının eğitimi var.::))
Resimdeki arkadaşlar arıcılığa oldukça meraklı kişilerden oluşuyor, kiminin belgesi, kiminin de sönmüş arıları ve boş kovanları var.
Seneye burada bayağı bir arıcı olacak galiba.
Ziraat mühendisi olan Muhammet Pak ise, çalışanlara ışık saçıyordu::)) Geleceğimiz son gün kovanları yerden kaldırma işleminde kaşının ortasından sokulup arıcılığa girmiş bulunuyor::))
Mersin Aydıncık ta kış yok gibi bir şey. Fakat ulaşım acayip zor ve zahmetli.Arılar bir gün sonrası çoştu, o paylaşımları bir sonraya bırakıyorum.
11.11.2012
ARICILIK VE GEZİLERİM AYDINCIK MERSİN
Taş masa denilen yerden Aydıncık. O kadar resim çekmişim, şu taş masanın düzlük yok.Taş masadan aydıncık manzarası süper.
Mersin aydıncık, güzel bir sahil kasabası yada ilçe, bana göre köy güzelliğinde bir yer. Bu resimler 1 ve 2 kasım 2012 tarihinde çekildi.
Aydıncık geçimini seracılıktan yapıyor, ne yazık ki son zamanlarda masraflar artıp ürün para etmediğinden yakınılıyor. Bir cam sera 40-50 bin lira arasına oluşturulabiliyor, bu yatırımın karşılığı şu an yok, zarar ediyorlarmış.
İlçede evden çok cam sera var ve başka yerlerde üretimlerin bitmesi bekleniyor, yazın sebze para etmiyor, şu an Aydıncık'ta salatalık 10 kuruşa ve kimse almıyor.
Para etmeyen salatalıklar, inekler ve keçilere veriliyor. Bu salatalar maalisef para etmiyor, burada 10 kuruş, biz şu an Gebze'de 1,5 ila 2 liradan salatalık alıyoruz.
Seralarda salatalık fideleri ekilmiş ve kışın üretime hazırlanılıyor. Daha önce 20 liraya aldığımız ilacın kilosu şu an 800 lira oldu diyorlar. Üretimlerde tohum ve ilaç altın gibi pahalı.
Tulumbalar da minicik bir motor var, çalıştığında hızlı bir şekilde ilaç veya gübre fidelere verilmeli.
İnşallah bu kış emeklerin karşılığı alınır. Bu fideler 30 ila 40 gün sonrası hava durumuna göre ürün verecekmiş. Havalar sıcak giderse erken üretime geçiliyor.
Aydıncık'ta fındıklar püskül vermiş durumda, tarih 1 kasım 2012.
Yabani keçi boynuzları çiçeklenmiş, arılar sanki oğul gibi ses çıkartıyordu.
Buda aşılı keçi boynuzu püskülü, bunlarda beş on güne çiçeklenecek.
Keçi boynuzları nektar kaynağı ve şu an bal akımı var.
Burada bu çiçeklerden çok var, her tarafta bu çiçek var, adı ne dedim sarı çiçek diyorlar. Yaklaşık 2 ay açık kalacakmış. Arılar polen topluyor diyorlar ama incelediğimde arılar hortumlarını sokup çıkartıyorlardı, bence balda topluyor.
Arılar keçi boynuzu kadar olmasa da her çiçekte bir arı vardı.
Sarı çiçekler.
Sarı çiçeklerin yakından çekimi.
Buda biraz uzaktan her tarafta bu çiçek hakim.
Püren yeni açmaya başlamış, sahilden yukarıya doğru kademeli bir şekilde açmaya devam edecekmiş.
Kuraklıktan açamayan pürenler, yağmurdan sonra coşmuş. Ben bu haberi yapmadan gelen haber ise ilçeye çok şiddetli şekilde yağmur yağmış, metrekareye düşen yağış 200 litre deniliyordu, tüm bitkiler uzun kuraklıktan sonra yeniden baharı yaşayacak.
Malta erikleri açmak için gün sayıyor. Gerçekten yurdumuz cennet ama bunu her konuda değerlendiremiyoruz.
Her evde bir kaç keçi var. Mutlu keçiler, insana acayip yakın, ilgi bekliyorlar, bu kadar meraklı keçi yeni görüyorum.
Bir başka evde gene meraklı ve mutlu bir keçi. Tanıdık mı geliyorum bilmem ki::))
Bir başka keçi daha, biz geçiyorduk sanki güle güle diyor::))
Aydıncık ve soğuk su. Bu su saniyede 600 litre akıyormuş. Yerden çıkıyor kendi kendine. Tarihte üç sefer kesinmiş yani hiç akmadığı zamanlar olmuş. Birisinde bayağı sürmüş, ikincisinde bir kaç gün akmamış, en son bir gün hiç su gelmemiş. İlginç bir durum. Resimdeki boru ile buradan geçmişte Kıbrıs'a su verilmiş.
Aydıncık ziyaretimizde bizi yalnız bırakmayıp, gezide yardımcı olan kişilerden biriside ziraat mühendisi Muhammet Pak.
Kendisinin Aydıncıkta iş yeri var. Biltek isimli firmasıyla buradaki seracıların dertlerine derman olmaya çalışıyor, ajandasına bir göz attım, bir sürü organik asitlerin formülleri vardı, zannedersem özel karışımlar hazırlayabiliyor..
Ormanlarda bu görüntüye çok rastlıyorsunuz. Binlerce ağaç bu şekilde açılıp, poşet takılmış, ağaç başına 400 gr reçine veya çam sakızı toplanıyormuş, yanılmıyorsam 30 bin ağaca bu işlem yapılmış.
İlgimi çeken bir görüntü, tek yerli arabamız dı artık yok, bir köşeye askılanmış yatıyor. Anadol kamyonet.
Fahri kara, lakabı ise kara Fahri, arkadaşım Ekrem'in babası. Askerden sonra ben burasını ziyaret etmiştim hesap ettik yaklaşık 26-27 yıl olmuş. Fahri abi hala dinç.
Uzun yıllar bu mahallenin muhtarlığını yapmış ve bir kaç kez tekrar ettiği bir söz vardı. Allah kimsenin güvenini yitirmesin kaybetmesin diyordu. Kaç sefer muhtar seçimine girmişse sonuç acayip, 1800 seçmenin tamamının oyunu almış.
İnsanlar güvenlerini yitirdiklerinde piyasada değersiz oyuncak gibi oluyorlar.
İnsanların dostu da düşmanı da bana göre olmalı.
Ben herkesle dost ve arkadaş olurum bana göre yanlış, tarihi inceliyorum, rahmet peygamberinin bile bir sürü dostu yanında düşmanları da vardı.
Toplumda herkesle dost olacağını sananlar var, acayip gülünç durumlara düşüyorlar, sadece sokak köpekleri herkese kuyruk sallar ve herkesle iyi geçinmeye çalışır, tekme atarsın taş vurursun hala kuyruk sallar. İnsanların olaylar karşısında duruşları önemli, zaten buna şeref deniliyor. Bir kangal köpeğine herkese kuyruk sallattıramazsınız. Bu köpeğin bile bir asalet ve duruşu vardır, tabiki düşmanlarına karşı.
Fahri amca defalarca , söylediği söz Allah kimsenin güvenini kaybettirmesin diyordu. Hala acayip sevilen ilçede etkili birisi.
Fahri amcanın arıcılık edevatların dan birisi, özel yaptırmış kovan içinde biriken çöpleri tırmık gibi çekip atıyormuş.
Muz meyvesi, Aydıncık'ta her evin bahçesinde tüm meyveleri bulursunuz. Yemelik satmıyorlar, elmamı lazım, dik üç beş fide, portakalmı lazım ik üç beş fide, mandalinmi yetişiyor,dik üç b eş fide ve acayip bir bahçe çıkıyor ortaya, burada yetişmeyen meyve ve sebze yok, her şey oluyor, son zamanlarda avakoda meyvesi ekmişler henüz meyve vermemiş.
Bir yıl öncesi aşılanan greyfurtlar, meyveden yıkılıyor.
Fahri amcam bana ne ikram edeceğini bilemiyor. Bunu ye bunu ye, yav nereme yiyeyim.
Unutturma giderken bahçeden bir sandık paketleyeceğiz diyor.
Ekrem'in kayın biraderi.
Ve kayın babası, alışmayınca bayağı zorlanıyorsunuz, tabaktaki murt, yada yaban mersini. Normalde yaban mersini siyahımsı oluyor bu aşılı sı. Her bahçede bulunuyor.
Ekrem'in kayın babasının arıları, 50 kovan arıdan 15 filan arı kalmış, ülkenin en sıcak yerindeki kovan girişlerine bakın. Yazın arıları yaylaya da kaldırmamışlar burada arılar yok olmuş.
Malzeme sandığında her türlü malzeme var, eşek arıları burada da sorun.
Bir teyze beni görünce toparlanıyor, yav ben senin oğlun yaşındayım desemde utanıyor, saçlarını kapattı, ayağa kalktı, bu bizim kültürümüzde hep vardır. Anadolu geleneklerinden bahsediyorum, şimdi gençlerden su istesen yerinden kalkmıyor, eski topraklar bir başka be. Zeytin topluyormuş teyze ve bu yıl 10-11 kilo zeytinden bir kilo yağ çıkıyormuş, kimse memnun değil, normalde 6-7 kiloda bir kilo çıkması gerekirmiş, demek ki kuraklık bunu da yapıyor.
Benden çekinip utanan teyzeye bakın, şimdi ben utandım, rahatsızlık verdik diye, el alemin bahçesinde ne işin var dimi.
Ekremin annesi, komşu diyorum aslında hepsi birbirine akrabalar banada diyorlar ama ben unutuyorum. Zeytin toplayan mesela Ekrem'in amcasının karısıydı, hepsi yan yana köyden gelip yıllar öncesi buraları mekan tutmuşlar.
Bu teyze bize bazlama yaptı, sıcak bazlamanın içine yağlı keçi peynirini bir sardık dürüm gibi, bizde buna sıkma derler dedim bizde de aynısını diyorlar dedi, zaten birçok şey tutuyor.
Bizim kalfa bu sıralar gül mül uzatıyor bize.
Gül yenilir mi içilir mi, ne yapayım gülü beya.
Şıracının şahidi,bozacı misali, Yusuf Şimşak'ta kalfadan tarafa olmaya başladı, diyor ki gül reçeli yaparsın. üç kuruşluk güle git, 3 lira ver şeker al reçel yap.
Bir politikacımız vardı, kendim için istiyorsam namerdim filan derdi::))
Üst resimde kendim için yemiyorum bilesiniz, sizin için nelere katlanıyoruz be::))
Bizi bahçesine sokmaya korkanlar adına, bir şeyler yemek ne kadar zor.
Her taraftan yiyecek fışkırıyor hangisini yiyeyim.
Yaban mersinleri, murt. Yerel ismi murt. Acayip faydalı bir meyve.
Yemekle olmuyor, biraz toplayın götüreyim, çoluk çocukta tadına bassın dedim, içlerinden diyorlardır bulduk belayı diye::))
Firenk meyvesi dediler. Benim bildiğim çöldeki kaktüs bu::))
Meyvesini direk tuttunuzmu dikenleri batarmış, aman tutma dediklerinde men meyveyi kopartmıştım bile, nasıl yenileceğini ise onlar tarif edip hazırladılar.
Dışına dokunmama özen gösteriyorlar, ben tuttum ama kaşındırmadı, dikenleri çok kaşıntı yapıyormuş.
Tadı güzel ve böyle çekirdekleri var.
Hayret burada hurmada yetişiyor, gerçekten burası cennet yav::))
Ekrem tırmanıp, olmuşları topluyor, birde cumaya gidiyoruz ha, kimin bahçesi belli değil götürdük hurmaları::((
Bir başka bahçede hurma ağacı yere yakın ben bu sefer foto aldırıyorum.
Portakallar mandalinalar olmuşlar, yeşilleri bile tatlı.
Nar acayip verimli, cinsi hicaz.
Taze limonlar, acayip sulu.
Seyahat bitip eve geldiğimde tezgaha serdim yiyecekleri, 26 çeşit yiyecek türü vardı, ne ararsan var. Bu resimi niye en son paylaşmıyorum, haberin sonuna kadar yiyecekler unutulsun, bu sıra çok mahalle baskısı var, kalfayla Yusuf birlik oldu, Vecdi abi çekimser kalıyor, ben tekim, Zafer abi akşamları aç şu msn yi::))
Maşallah şu güzelliğe bakın.
Konya Akşehir de mola verdik, camdaki resim güzeldi, yiyecekten bahsettiği için bunuda burada kaynatıyorum, hoca eskiden gözlemeyle ayran yermiş, kola ve nescafeye sıcak bakmıyor.
Neyse yeniden aydıncık'tayız.
Arılarrr.
Bu yıl ülke çapında kuraklık hakimdi. Bayramdan önce yağan yağmur ilaç gibi gelmiş buralara. Arka planda pürenleri görüyorsunuz. Yeni açmaya başlamışlar ve arı konmuyordu.
Tarsus'ta bulunan Halil Güneş mersin gezimi duyduğunda abi arı getireceksen balını süz getir arılığımızda senin için her zaman yer var demişti. Bende bu ne diyor demiştim. Harbiden bu görüntüleri görünce Halil Güneş haklıymış. Arılar şu an keçi boynuzundan bal çekiyordu.
Arıların son durumlarına bakıyoruz, yavru durumu bu arının bana göre düşük. Bal geliyor yavaş yavaş bloke başlamış.
Resmi dikkatli incelerseniz, yavru çıkan yere bal konuluyor.
Bir tarafta kar yağmaya başladı, bir tarafta bu görüntüler en az bir iki ay devam edecek diyenler var.
Akdeniz arısını böyle maskesiz tutabiliyorsunuz yani::)))
Ne kadar sakin arıymış be...
Nasıl burası gerçekten dünya cenneti dimi?
Etiketler:
aydıncık,
badem,
cam sera,
çam reçinesi toplamak,
frenk meyvesi,
greyfurt,
keçi,
keçi boynuzu,
limon,
malta eriği,
murt,
muz,
nar,
portakal,
püren,
soğuk su,
yaban mersini
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)