Annem ise İzmitte, bende sizinle gidip geri döneyim der...
Annem köyde olduğunda istediğin gibi özgür olamıyorsun, ikide bir arar nirdesiniz, kalkın, yatın gitmeyin gelmeyin diyecek kesin der, dolayı ile anneme sen kal biz gidip gelelim dedik :))
Köyde annemi aratmayan komşularımız vardı...
5 Gün izin aldım, 2016 yılının ilk günü cuma, cuma zaten tatil, haftanın önünde ve sonundaki cumartesi pazarlar ile birlikte 10 gün tatil yaptık.
Bedenen acayip yorulduk ama kafa olarak her şeyden uzaklaşıp ruhen dinlendik.
Hava durumları iyi değildi ama karayolları öyle çalışıyordu ki tüm yollar açıktı. Kar temizleme araçları peşi peşine dizilmiş, hem kar temizleyip hem tuzlama yapılıyordu. Bolu Düzce arasında 50-60 km ye kadar düşmek zorunda kaldık,
yoğun çalışamalara rağmen bazı noktalarda sıkıntı vardı, işin garip tarafı yolcu otobüsleri kar buz dinlemeden 90-100 ile yollarına devam ediyordu...
Bir dinlenme tesisinde 3 çay içtik çayıda kendiniz alıyorsunuz, 3 çay 7.5 lira.
Sabah 8 gibi memleketimiz Bor'dayız. Çorba olarak arapaşını seçtik. Farklı bir lezzet ve kültür diyebilirim.
Orijinal aşağıda gelecek, bu tavukla yapılmış, orijinali av eti ile yapılır, çok acı olacak, birde kaynar vaziyette içilecek, muhallebi hamuru gibi hamuru olur, hamur ise soğuk. Keklik tavşan süper olur.
Köyde bunları bulamayan horuz keser.
Neyse, 2 tam birde az çorba içildi üstene 3 de çay içtik, hesap 9 lira.
Ortalık donuyor sıcaklık ise -17, biz çorbaları içince acı etkisini gösterdi terlemeye başladık.
Köye çıktık, arabanın yarısı zaten fidan doluydu.
Antep fıstığı, fernor ceviz,çam, defne, hünnap, kestane, muşmula ve nar fideleri götürüldü.
Köyümüzde gugu Ahmet bize yardımcı oldu. Gugu kelimeleri tam söyleyemez ama dikkatli dinlersen ne demek istediği anlaşılır.
Evimize giriyoruz, oda ne...
Pencere önünde kurutulmuş, üzüm,elme kakı, köfter...
Biz çocukken bunların hepsi saklı olurdu.10 Çocuk açıkta bir şey bırakır mı?
Sasklı bile olsa bazı şeyleri kokusundan bulurdum :))
Elma kakı, yanı kurutulmuş elma. Dilimlenip bir örtü ile güneşe bırakılır, bir kaç gün sonra kurumuş olarak toplanır.
Rutubetli bölgelerde bu olmuyor, kurusun diye bırakılan kesilmiş meyveler çürüyor, küfleniyor.
Gene pencere önünde duran köfter...
Üzüm şırası ile nişastadan yapılır, bazı yerlere buna pestil deniliyor...
Operasyon zamanı, yerler karlı ve hava açık ise kaynak nasıl gözü alır ise karda insanın gözünü alır gece göz ağrısından uyuyamazsınız.
Bizim hür General hazır...
Bizim oralarda rezillik paçamızdan akıyor deyimi vardır. Nedendir bilinmez bu zorlukları seviyoruz.
Öğlen yemekte keklik ızgara, sucuk ızğara, helva ve közde çay olur, rutin menü :)
Keklikler acayip yağlanmış....
Bu keyfin tarifi yok, yaşamak lazım.
Kışın ortasında alıç. Arada kaynamış veya çok ters yerde yanına giden olmayınca bize nasip oldu.
Donmuştu ama lezzeti bozuk değildi.
Akşam tüfekler sıraya dizilip ertesi günü beklerken...
Belli bir saatten sonra direnciniz düşüyor.
Ateş yanınca bir şeyler yiyince gene kendinize geliyorsunuz...
Günlük en az 10-15 km zorlu şartlarda yürüyorsunuz...
Üzerinizdeki yük ortalama 10 kilo...
Komşular ile aramız neredeyse açılacaktı, kimisi sabah kahvaltısına kimisi akşam yemeğine davet ediyor. Biz ise özgür takılmak istiyorduk ama....
Şadan abide sabah kahvaltısın dayız...
Şadan abi ve Gülay ablamıza teşekürler.
Avladığımız kerkliklerden yapılan arapaşı çorbası.
Senem teyzem, güzel çorba yapmış...
Senem teyzemin ellerine sağlık, üç gün çorbaya doydum...
Bizi rahatsız eden tarafı ise her gün annemi aratmaması idi...
Yav bi bırak biz çocuk muyuz yavvvv....
Buda çorbanın hamuru, kaşığa bir parça hamur alıp acı ve aşırı sıcak çorbayı anında mideye indirmelisiniz.Kural kaşıktaki hamur çorbaya düşmeyecek, düşerse cezalı duruma geliniyor, bir sonraki çorba işi cezalıya fatura edilir :)
Mehmet abim Senem teyzenin eşi...
Arap aşı içmeye hazır bekliyor.
Biz genelde yufka yeriz ekmek olarak, bunun adı ise ekşili şepe. Mayalı hamur ekşir ve şepeyi yerken o maya kokusunu duyarsınız...
Şepe oldukça yufkaya göre lüks...
Kuzine sobada söğürme...
Niğde yöresine ait bir yemek çeşidi...
Bazıları buna yanık diye diye, yandılar... :)
Ava ve geziye doyduk...
Bu şartlarda yaşamak oldukça zor.
Bizim sekiz numara, komşunun tüfek kundağı kırılmış, ceviz ağacından dipçik yaptı.
Ailecek genelde hepimiz yetenekli kişileriz...Av fişeklerini eskiden daha ilkel usullerle kendimiz doldururduk, şimdi daha kolay bir amerikan fişek doldurma makinesini bizimkiler kopyalamış, yıldız kıvırma yapıyor.
Eski ölçeklerde hassas ağırlık ölçmek imkansız.
Hazır kurşunlarda atış yaptığınızda kurşun hedefe gidene kadar takla atıyor veya yan giriyor. Sebebi ise kurşunun arkasındaki tapa vazifesi gören plastik. O plastik kesildiğinde kurşun hedefe kadar düz gider. Ünlü bir firma kurşunu tek olarak kullanıyor genelde tüm firmaların kurşunlarına plastik bağlı oluyor.
Bazı bilgiler yazar fişeklerin üzerinde mesela 28 gr. Bu ne demektir derseniz, 1.40 barut vardır, 28 gr kurşun veya saçma var demektir.
Yani barutun 20 katı önce kursun olmalı ağırlık olarak. Piyasada 28-30-32-34 gr fişeklar var, barut artıkça kurşunda ona göre artar.
Tartım hassas terazi ile yapılıyor.
Bu kadarcık barut ağırlığı, 00.5 gr...
Bir saçma (kurşun) 0.20 gr.
Bu terazi önümüzdeki yıl suni tohumlamada kullanılacak.
Şu ana kadarki çalışmalarımda tek eksiğim buydu.
Suni tohumlamaya görecek ana arı 150 mg olmalı.
150 mg gelmeyen ana arılar tohumlamaya alınmıyor.
Amerika da olsun Avrupa da olsun adamlar o kadar titizlikle ana arı üretirken tipine bakmayıp tartıyorlar, demek ki tiple bu iş olmuyor.
İstediğimiz sertlikte fişek yapabiliyoruz. Piyasadaki fişeklerde genel manada üzerinde yazan değerler çıkmıyor. Bazı ,iyi firmaların fişekler ise çok pahalı...
Kullanıma hazır fişekler...
Doldurulmadan önce kurşunların arkasındaki plastik parçaları kesiyoruz. Kesilen parçalar gene tapa olarak kullanılıyor.
Doldurduğumuz fişek ve kurşunlar.
Bir kaç kişi olunca fişek doldukmak daha kolay...
Drahtaar av köpekleri...
Barni...
Drahtaar av köpeği, Vilma.
Köyümüzde bir sürü bölünmüş, bölünen 20 koyun dağda kaldığında kurtlara yem oluyor.
Kurt çok enteresan bir hayvan, bizdeki genel yöresel adı canavar...
20 Koyunun tamamını öldürüp bırakmış tabi bunu bir noktada yapmıyorlar, kaçan koyunları tuttukları yerde boğazından tutup yere çarpıyor. Koyunu canlı bulsanız bile yaşamıyor, bir iki gün içinde ölüyor, bazılarına göre korkudan ödü patlıyor ve içeriden zehirlenmekte...
Canavarları ilk defa başka şekilde gözlemledim.
Çok cömert hayvanlar, 20 koyunu öldürmüşler bunlar 1 km uzunluğunda 500 metre genişliğinde dağda. Öldürülen hayvanlar civardaki yabani hayvanlara ziyafet oluyor. Kurt zaman içinde öldürdüğü hayvanların kaba etlerini yiyor, etler azaldıkça kaburgalar çıkmaya başlıyor, en son kemikleri yiyorlar.
Kurtlar belkide kendilerine verilen görevi yerine getiriyor, yoksa tilki nasıl koyun yesin...
Zaman ilerledikçe etler bitmiş kemikler çıkıyor, daha ileri zamlarda ince kemiklerde yenecek.
Yaylalarımızda bulunan mağaralar dışarısı donarken içerisi sıcaktı.
Yıllarca hayvan barınağı olduğu için tabanı dolmuş....
Bu mağaraların civarlarında bir çok mezar açılmış durumda. Mezarlardaki tek yontulmuş taşlar yüzlerce yıl önce nasıl işlendi hayret ediyoruz.
Dünyadan kimler gelip kimler geçmiş...
Köyümüzün Çakır dayısı, Muammer Çakır...
Kendisine kestane fidesi verdim, ayva fidesi istedi onuda ayarlayıp ayva meyvesi ikram ettim.
2014 Yılı olması lazım Fatih Suuçak tarafından aşılanan yabani cevize tutan şebin aşısı.
2 Yılda aşı acayip kaynadı bu yıl 8-10 adet ceviz verdi, seneye dahada verim artışı olur.
Bir günümü fidan ekimine ayırdım.
Fernor ceviz, 1000 metre üzeri yerlere tavsiye ediliyor geç donlardan etkilenmiyormuş.
8-10 yıl önce ekitiğim cevizlerden bayağı ürün almaya başladık.
Aşılı, Antep fıstıklarını diktim, genelde toprağa yanmış gübre karıştırdım.
2015 Yılı sonbaharında aşı denemeleri yapmıştım. Antep fıstığı gözleri ağaçtan kalkmadı. Bende ağacıyla yongalı aşı yapmıştım. İki tanesinde kısmen yongalı aşı tutmuş ama geneli tutkun değil.
Aşının alt tarafını tırnakladım, hala canlı.
Bu gözde tutmuş görünüyor.
Meyve çıkan aşıların meyveleri dökülmüş, bir fidecinin denmesine göre bu gözlerden filiz çıkacak, inşallah çıkar, çıkmaz ise yeni ekilen aşılı Antep fıstıklarına erkek gerekiyor, melengiç ağacı Antep fıstığının tozlayıcısı yani erkeği oluyor.
Hala aşıdan çıkmış fıstıklar dalında duruyor...
Bir gün sonrası ekilen fidanlar kar altında kaldı.
Aşılı Antep fıstıkları.
Ağaçların daha kalınlaşıp gelişmesini istiyorsanız yazın gövdesine bıçak ile boyuna doğru çizikler atılırsa ağaç genişler.
Köydeki arılar hiç çıkmıyorlardı, ölenleri ne zaman dışarı bırakıyorlar bilmem. Fidan dikim işleri bitti, ilçeye gidip geldim. Zaten akşam olmak üzereydi. Kapı çaldı.
Köyden bir teyze köyün alt tarafına misafirliğe gelmiş geri dönüşte yağmur başlamıştı evine gidememiş. Oğlum sana bir şey diyeceğim bilmem yapar mısın? hayırdır, oğlum evime gidemedim beni caminin önüne kadar bırak.
Gideceği yer 500 metre yok ama yaşlılık deme ki böyle. Arabayı çalıştırdım, arada 15 metre var arabaya geleyim mi? yoksa bura gelir misin? dedim bekle ben gelirim.
Öyle bir denk geldiği zaten annemin evine gitmem gerekiyordu evde hasar var demişlerdi.
Muradi teyzeyi evinin yanına bıraktım ne dualar etti, inşallah tutar...
Ananemin evi, bazı yerlerinde yıkılmalar vardı resimlerini çekip teyzeme gönderdim, inşallah baharın onarılacak.
Köyümüzde eski anılar tazelendi günler gelip geçti artık geri dönme vakti geldi.
Dönüş günü annemin sirke küpünü açtım. Henüz tam sirke dönmemiş ama seneye sonbahara kadar acayip keskinleşir.
Bişr daha gidip gelme ne zaman olur, gidersek arabayla gidermiyiz belli olmaz diye sirkelerden stok yaptık.
Bu sirke olgunlaştığında kokusu bile burnunuzu yakar. Bizdeki keskin sirkenin ismi yaz sirkesi. Pekmez yapılırken artan şıradan yapılır. Şıraya biraz sirke katarsanız zaman içinde katılan sirke maya görevi yapıp şırayı sirkeye dönüştürüyor.
Dönüş yolunda Hasan dağının bir kaç açıdan resimlerini aldık.
Ankara göl başında ufak bir tatsızlık oldu bereket sorun yok.
Yol çalışması vardı, 3 şerit iki şeride düşüyor ve sonrasında soldaki yola geçilecek.
Birisi ile yan yana geldik ve sürtünme oldu. Aşağıya indim , taksideki kişide aşağıya indi zangır zangır titriyor, siz ne yapıyorsunuz ben hakimim diye bağırmakta.
Bizim küçük birader bende hür generalim diye çıkıştı. Tutanak tutalım yok ille polis çağıracağım zaten yolda daralma var, bizde tuz biber olduk. Polis diyor ki yaralanma var mı, yaralanma yok ise bizimle işiniz yok.
Bizim hakim polislere geleceksiniz dedi, sonunda polisler geldi. Alkol muayenesi yapıldı. Resimler çekildi, zaten polis gelmeden resimler alınmıştı.
Pozisyon olarak ben haklıyım ama sanki yol hakime tahsis edilmiş gibi tavırlar vardı.
Polis benden uzaklaştı hakimle bayağı bir sohbet ettiler, durum ortada ve hakim iki şeridi birden kullanıyor.
En son polis tutanak faaliyete geçecek ise ikinize de 193 lira ceza yazmalıyım dedi. Dedim yazın, yav anlaşın, işi büyütmeye ne gerek var falan.
Dedim ben işi büyütmüyorum, işi buraya hakim getirdi, bu nasıl hakim kazayla insanlar ölüyor, basit bir olay bu hale getirilir mi...
Sonuçta hakim bey sakinleşti, onun içinde bir tecrübe oldu demek ki ilk kazasıydı...
Gençlik ve tecrübe bir arada pek bulunmuyor. Günlüğüme bu hadiseyi ekledim, Allah kimselere kaza bela vermesin diye dua etmekten başka elimizden gelen bir şey yok.
Güzel bir gezi ve tatildi, dolu dolu geçti...
Seneye ömrümüz olursa gene sılayı rahim yapmayı Rabbim nasip eder inşallah...
4 yorum:
Ali abi senle beraber köyünü bende bir solukta gezdim. Aramızdaki tek fark ben sıcacık evimdeyim sen oralarda donmuş helak olmak üzereymişin gibi bir halin varmış. Rezillik paçadan akıyor denirmiş ya sizin oralarda bizdede avcı kırk gün taban eti bir gün av eti yermiş derler. Sizinki sanki biraz öyle olmuş. Teyze nasıl dua etti bilmem kabul olurmu onuda Allahü teala bilir ancak kazayla ilgili olarak Hakimin bence hiç suçu yok. Sen marabalarına bir keçiyi çok görürsen önüne hakimde çıkar savcıda:)) Allah doktor çıkarmasın onlar daha acımasız olurlar demedi deme:)) Sağlıcakla kal.
Sayın hocam oturarak nasıl gezdin onca dağı taşı :)
Biz acayip efor sarf ettik, eski hatıralar yeniden anımsandı.
Av eti o kadarda önemli değildi, nasılsa çantada sucuk helva elma mandalina vardı.
Teyzenin yol gidememesi beni acayip düşünceye sevk etti, belli bir süre sonra pilin bitiyor. Neşet ertaşın bir türküsü vardı, eskiden çift tabanca ile gezerdim şimdi pantolonumu çekemez oldum diye :(
Hakimin nasıl suçu yok, biz suçlu olsaydık oyacaktı bizi, hata kendinde olunca havası taban yaptı :))
Konuyu gene keçiye bağladın ama keçilerim kıymetli çoban olarak iyi süt veren keçiye kıyamam :))
Sağlıcakla kal.
SLM...
Sayın Bakanım.
İnsanoğlu doğduğu yerden kopamaz derler , gün gelir toprak çeker...
Bizim gözümüzle baktığında taştan başka birşey yok orada.
Ama önemli olan sizin bakış açınız.Çok zevk aldığınızdan eminim.
Görünen o ki , avcılık pek bereketli geçmemiş::))
Komşunun tavuklara mı uzandınız yoksam::))
Teyzem bizi bırakmadı felan yazıyorsun da , kendini hala naza mı çekiyorsun::))
Belli ki kadın vicdan yaptı .Baktı ki bıraksa açlıktan telef olacaksınız::))
Kurtun ekmeğine de göz diktiğinize göre ::))
SLM ve Muhabbetle...
Slm Yusuf bey...
Muhteşem abiye bu durumu sordum derki, insan doğduğu yerden kasıt çocukluğunu ararmış. Acı tatlı geçmişe uzanıyorsun ve eski günleri özlüyorsun.Bizim hatunda yav bu dağ taşın neresini seviyorsun der :))
Yav o dağlara adama yevmiye versen çıkmaz, biz ise beleşe altını üstüne getiriyoruz.
Avcılık geçen seneye göre sönük geçti ama benim durum iyiydi, en iyimiz sonuncu oldu. Dört kişi içinde ben ikinciyim...
Komşunun firiklerden iki, ötmeyen horuzdan da bir tane köye götürdüm. Yerine iki keklik getirdim hafta sonu keklikleri yiyeceğiz...
Teyzem konusunu gerçekten abartmıyorum, Annem izmitte giderken dediki bende sizinle gidip geleyim dedikki sen gelme, geldiğinde karakol komutanı gibi her şeye karışır. Annemi götürmedik bizim akraba ondan aşağı kalmadı, avdan gelmişin haşatız, sobayı yakmışız, yanına uzanmışın, teyze damlıyor yemek hazır sizi bekliyoruz, misafirliğe gidecen, üstünü değiş, 300 metre git sonra hemen geri dönemiyorsun gibiii, bir sürü olumsuzluk...
Kuru yavan ne bulursak yiyip yatmak dururken ayarların bozuluyor...
Kurtun ekmeğine göz dikmedim, kurta ilk defa bu gözle baktım, felaket cömert bir yaratık belli ki kendisine verilen görevleri ifa ediyor ve civarındakilere ziyafet çekiyor...
Benden de selamlar, seneye inşallah gene nasip olur oralarda turlamak...
Sağlıcakla kal.
Yorum Gönder