30.01.2018

ARICILIK, OCAK AYI VE ARICILIK FESTİVALİ 2018

 Geçtiğimiz hafta içi İlhami abimle Şile İmrenli'ye gittik. Buz gibi havada ormanda yer aradık. Kısmetse kestane sezonuna arılarımızı koyacağımız yeri tespit edip İlçe Tarıma verdik.

 Bazı noktalarda bekleyen kar mücadele araçları vardı. Bu yıl kış görmedik kar şu gün geliyor bu gün gidiyor derken ocak ayını bitiriyoruz hatırı sayılır bir kar göremedik. Köylerde hafif beyazlık vardı ama kar yağmadı.
 İnekler bile asfalt aşığı olmuş, arabalara meydan okuyorlar :)
 İmrenli'de orman içlerinde deli yılgınların bir kısmı açmış yada açmak üzere.
 Bazı kocayemişlerde hala çiçek var, bu yıl ilk defa kocayemiş erken açtı ve arılar bu çiçeklerden faydalandılar, geçmiş yıllarda çok geç açıyordu ve arı soğukta kocayemişe gidemiyordu.


 Bu çiçekte kışa meydan okuyanlardan. Şile İmremlide inatla yaşama devam ediyordu...
 27 Ocak 2018 cumartesi adı av olup sadece gezmeye yarayan günlerden birisi.Av bu yıl yok. Alvadığımız avların büyük bölümü ülkemize başka ülkelerden göç ederek gelirler bu yıl çok az geldiler.
Önce bıldırcın gelir, sonra çulluk, ördek kaz ile devam eder. Bu yıl çok az geldiler, havalar yeniden ısınmaya başladığında gelenler geri dönüşe geçiyorlar.
Gezerken taş ocaklarından çıkan malzemenin yığıldığı yerde, yağışlardan dolayı etrafa kaymalar oluyor.
Bu kaymalarda yavru kaplumbağa çamura saplanmış, çok uğraşmış ama bir türlü kendisini kurtaramamış. Hava soğuktu yavruyu elime aldım, baktım ayaklarını sıkıştırıp kafasını gizledi. Ormana otların arasına bıraktım, dönüşte baktım bıraktığım yerde yoktu.

 Mücadele her zaman işe yarıyor, bu yavru mücadele etmeseydi onu görmem çok zor olacaktı.
İlk resimde çamurun içinde nasıl belirgin hale geliyor daha belli birde ben kendimi zor çıkarttım çamurdan. Çizme yarıya kadar çamura gömülmüş.
Hafta sonu İstanbul'dayız arıcılık fuarına pazar günü katıldık. İlk defa denizin altından arabayla geçtik.
Avrasya tünelinden ilk defa geçiş yaptık, denizin altında yolculuk yapıyorsunuz. İçinizde acayip bir duygu oluyor, sanki Hz. Musa zamanındayız :)
Deniz yarılıp sanki size yol vermiş.
Acayip rahatlık, kısa bir sürede trafiğe takılmadan asyadan avrupaya, avrupadan asyaya geçiş.
 Dostum Seyit Eser tasarladığı ana arı kutu çıtalarını tanıtıp sattığı standa vardık. Vaktimizin büyük bölümü burada geçti diyebilirim.
Fuarlarda eski tat ve heyecan yok sanki her şeye doyduk gibi...
Yenilik arıyorsun yenilik çok az, bunlardan birisi bu ana arı kutu çıtasıydı, ikincisi Hüseyin Avcı abimin yeni ana arı kutusu vardı benim gördüğüm.
 İzmitten müşterilerim vardı, üç dört yıldır benim damızlıklarımı kullanıyorlar, Allah razı olsun diyorlar. Harun ailecek hatta sülalecek arıcılık yapacaklar gibi :)
 Seyit hocamın bu sektörde ilk yılı getirdiği malzemelerin hepsini sattı. Allah kazancını bereketli etsin.
 Fuara Bilal Kabak ile gitmiştik resimlerin çoğu Bilal tarafından çekildi bazılarını aşırdım bazılarını da ben çekmişim :)
 Meraklı bayan arıcılar vardı, kursları bitmiş şimdi arı alacaklarmış.
 Rıdvan Yıldız ilede karşılaştık, fuar anısı fotomuz.
 Mustafa hocamı ana arı üretim aparatları incelerken buldum maşallah hiç değişmiyor.
 Genç ve dinamik yerinde duramayan birisi, emekli olsada...
 Fuarda yeni yapılmış bir suni tohumlama aleti gördüm, çok kibar ve güzel olmuş. Yanılmıyorsam ismi Umut Özer. Aletin mikroskop ve karbonsuz fiyatı 2500 lira olduğunu söyledi.
Aletin şırıngası kullandığım orjinal şırıngadan farklı. Bizim insanımız bazı şeyleri kolaylaştırabiliyor, Fransızların şırınga sına benziyor ama biz tasarladık dediler, şırınganın pistonu hem vidalı hemde elle çekilip itilebiliyor, iğne takmakta çok kolay görünüyor.
Ben orjinal şırıngayı serumla doldururken ve iğneyi takarken daha fazla zaman harcıyorum gibi geldi.
Alet hakkında nasıl olmuş sorusuna, alet güzel ama benim ilk alet bunun 4-5 misli büyük ve acayip sertti, önemli olan aletin başına geçen kişideki yetenek ve azimdir dedim. Bir çok kişi alet yapımına girişti, peşinden suni tohumlamaya girişenler oldu devamı gelmedi, sanki bir yerlerde takıldılar...
 Bizim bir dostumuz var, pazar günü sadece babasının düğününe gider. Bu o gün işte babasının düğünü vardı yeni kapıda :)
Bahsettiğim dostum Yusuf Şimşak, pazar günü yazlıktan bir tarafa gitmezdi, mazereti ise sadece babamın düğünü olursa pazar günü ona giderim diyordu, tanıdığımızdan beri bu bir ilk oldu ve pazar günü fuardayız. :)

 Hüseyin Avcı abimizin yeni ana arı kutusu hoşuma gitti. Arılı gönderdiğim damızlıklara 4-5 yarım çıtalı kutu yapıyordum hatta şu an biçilmiş iki tabaka malzemem var kanalları açılıp montaj yapılacak. Bu kutular bittikten sonra Hüseyin abinin kutuları hem damızlık üretiminde hemde
Bu kutuyu nakillerde kullanacağım, artık malzeme yapmaktan bıktım süper kutu olmuş. Kutunun çıtası birleştirildiğinde standart çıta haline geliyor.
 Keşke arıcılık malzemesi yapanlarda arıcı olsaydı. İşten anlamayanların yaptıkları malzemelerde sorun bitmiyor, arıcı yaptığı malzemeyi kullandığında sorun varsa gideriyor.
Bu kutulardan biraz aldım, geldiğinde daha detaylı resimlerim bu kutu resimleri Mücahit Kılıç tarafından çekildi.
Hüseyin abinin strafor kovanlarıda süper olmuş tabanda değişikliğe gitmiş, ruşetlerede kat koymuş birde 8 çıtalık taban çıkartmış, hepsi süper.
Ben fuardan hiç bir şey almayacaktım, Bilalde malzeme alacaktı. Bilal hiç bir şey almadı, benim aldığım malzemeleri dört turda arabaya taşıdık :=))
Fuar dağılmadan önce son resimler, artık bir daha nerede ve ne zaman buluşuruz bilmem, millet keçiyide unuttu :)

Hiç yorum yok: