30.03.2009

MART AYININ SONU YOGUN OLDU

27 Mart cuma günü motor ehliyetimi almak için İstanbul'daydım. O gün ehliyet işleri tam bitmedi. İlk sabah erkenden kurstan dosyamı aldım, sonrasında ehliyetin vergisi için bahçeli evler vergi dairesine gittim. Araya araya verecegim yeri bulup, verdikten sonrada tekrar merter emniyet trafik bürosuna döndüm. İlk ehliyetimi Bursa'dan aldım B sınıfıydı. Gebze'de E sınıfı yaptım kayıtlarda hala B gözüküyor. Ayrıca ilk alınan yerden bilgi gelmeden ehliyeti vermedikleri gibi eski ehliyetimede el konuldu. Bursa'dan gelecek yazışmayı bekliyoruz. İlerde gene İstanbul'a gidilecek.


Sonrasında ise Muhteşem abinin kutulardaki anaarıları aldım bakalım kalitesi nasıl, notunu daha sonra verecegim.


Hiç vakit kaybetmeden Beykoz'daki kaptanların arılığına gittik. İlk işimiz burada bulunan iki adet karniyol yaşıyormu ona bakılacaktı. Hemen kontroler yapıldı ikiside yaşıyor. Hemen birisinin paketlenmesi yapıldı. Ne gariptirki bu arılar getirenlerin elinde kalmadı. Şu an geçici olarak birisini emanet olarak aldık. Karniyolun sahibine ne kadar teşekür etsem azdır.


Anaaarı üretiminde şimdilik bu anaarıyı kullanacağım. Daha sonrasında ise bu karniyolların safının üretilmesini bu sene başarmayı düşünüyorum. Bu işi başkaları yapıyorsa ben neden başarmayayım ki. Bazıları diyebilirki neden bu arıyla üretime giriyorsun. Burada bir açıklamaya ihtiyaç oldugunu sanıyorum. Tüm anaarıcılar saf damızlık kullanırlar. sıradan arılardan anaarı ürettiğimizde ne oldugu belli olmayan anaarılar üretmiş oluyoruz. Elimde şimdiye kadar ayıklayarak yapılan ıslahtan elde edilen bir çok arım var. Bunları sizde takip ediyorsunuz. Mesala şampiyon, şampiyondan üretilen anaarılardan şampiyonlar çıkmıyor. Bakın bunlar benim arılıgımda en iyi kovanlarım. 3-28-29-31-36-40-41-47-48-49-62-65 nolu kovanlardan anaarı üretimi yaptım. Hepsinin ayrı ayrı degişik özellikleri var ama en öne çıkan özellikleri sakin ve bal toplaması ve kışlaması yıllardır iyi oluyor. Fakat bu arılardan anaarı ürettiğimizde bu karekterleri tekrar hepsinde yakalayamıyorum. Neden yakalayamıyoruz çünkü bunlar melez arıdır ve devamlı bir istikrar yakalamakta imkansızdır. Şu an 39 nolu karniyolda tam saf degil. Emmi'nin demesine göre %95 saflıkta. Almanyaya zaten baktıgımızda kullanılan arı cinsi %90 karniyol geri kalan buckfast arısıdır. Buckfast arısı karniyola göre daha saldırgan oldugundan fazla tercih edilmiyormuş.

Yurt dışına baktığımızda bu arıların safına ulaşabilmek için devlet destekli ünüversiteler yıllarca çalışıp, saf ırkları oluşturmuşlar.

Bizim ülkemizde ise bu konular malisef içler acısı olmaya devam ediyor. Memleketimizde 5 ırk arımız olamasına ragmen doğru dürüst bir ıslah ve safların oluşturulması başarılamamıştır.
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZMdoVg1hivNSAw6Msl65CfZPtwuTlin5pjY8pIJLrIADyvar4RbtaCChJhNQSq12hU-6RxvkjSuS5j435f4R3hyAjU1PINwuc8OEa53675yLiYqK0OeUJMgEZ85CH5NkjszJtMZInt4mf/s1600-h/P7200199.JPG
Bu resimde ülkemizdeki arı ırklarının haritada dagılımı gözüküyor. Bu ırklar doğal olarak yaşamlarını sürdürmektedirler.
Gelelim kovanın acilen paketlenmesine. Kovan daha önceden hazırlanmadıgı için böyle durumlarda havasız kalmaması için bir köşesinden havalandırma oluşturdum. İlk olarak bir köşeye bir tül zımbaladım.

Sonrasında istedigim büyüklükte delik bırakarak çuvalıda zımbalıyoruz. Bu arada bir başka iş daha yaptım. Kovanın çıtalarını yeni çektiğimizden çıtalarında sabitlenmesini gene zımbayla yapıyorum. Çiviylede en dış çıta kovana çakılabilirdi. Fazla ses yapmama için çivi çakmadık. İlk olarak çuvalı dış gövdeye tutturup sonrasında çıtaları sırayla çuvala zımbaladığımızda çıtaların yolda hareketlenmeside önlenmiş olur. Bunu yapmadıgımızda çıtalar açılır yada hareket ederse anaarının ölme riski vardır. Paketimiz hazır hale geldi.

Sonrasında kaptanımız Tuncay'ın arılığında Muhteşem abi Oktay ve ben vakit geçiriyoruz. Doktorumun bu görüntüsü bana göre sakıncalı, balkon normal ölçüleri geçmiş durumda. Birde bu aç haliymiş hatırlatalım.::))

En son dışardan gelenlerin kesilince tam paketleme yapıldı.

Bu sene her taraf o kadar çiçek doluki sormayın.Büyük bir rampa çıktık, kovanı yere koyup dinleniyoruz. Bende iki güzel resim çekmişim.

Şahane ballıbabalar, pürenler ve dünya kadar meyve ağaçları çiçek açmış durumda. Bu ortamı gördüğümde hemen aklıma bahar balı alamadığımız geldi. Neden alamıyoruz, kovanlarımız koşa zayıf girdi ve zayıf çıkıyor, bal içinde yüksek mevcutlu kovanlara ihtiyaç var. Arı olmayınca bunca çiçek yok olup gitmektedir.

Sonrasında kavehaneye gidiyoruz ille çay ve arıcılık muhabbeti yapılmalı. Oktay ve köyün en tecrübeli arıcılarından Osman amcamız.Yaklaşık 150 kovan arısı varmış, fakat arı ortalaması 3-4 çıtada, artık bakamıyorum satacagım diyor. Tabi satabilmek içinde 8-10 çıta arı olmasını bekleyecekmiş.

Şimdi laf dolaşıp nereye geldi bir bakın. Arıcılardan sırayla gidiyorduk Nimet abiye sıra gelince osman abi dediki o arıcımı ki::))
Her sene dünya arı kovanı söndüren benim gözümde arıcı degil dedi Osman amca.Peki arıcı degilde ne dediğimizde dediki, o inşaatçı::))


Bu arada Muhteşem abi gözüme bakıyor yav izin bitiyor hadi kalk diye. Nerede kazak olmayanlar var beni bulmuyor mu? Sordunmuda hemde bogazlı kazagız diyor::))

Sonunda muhabbete son verdik, amcam derki lafınharmanı olmaz ne kadar konuşursan konuş.

Vedalaşmak için dışarıya çıktık Aziz kardeş arılarına kek yaptırmış ona baktık. Vedadan sonra solugu Gebze'de alıyoruz.

Hemen cebimizdeki iki anaarıyı benim şu an faal olan geçen seneki metro kovana emanet ettim. Bu kovana arı ilave etmiştim ve anaarısıda kesilmesin diye zaten kafesteydi. Haberin buraya kadar olan bölümü 27 mart 2009 tarihine ait.

28 mart cumartesi günü akşama dogru arılıga gidebildim. Metro kovandan alınan arılar verilecekleri kovana götürdüm. Hava pek musait degil, bu kovanın anaarısını bulup kafesledim. Bunun yanmında bundan daha kuvvetli bir kovanada anaarının birisi verilecek, gözüm kesip kovanı açıp anaarıyı bulmaya kalkamadım o kovan saldırgan onun için anaarısına gereken yapılacaktır. Yeterki şimdilik işine devam ede dursun. Şu an bu kovanda tek anaarı bırakıldı belkide şimdiye kadar çıkmıştır kek bölümünü açmıştım. Yandaki kovanın pazar günü anaarısını hacı abiyle kafesledik şu an o kovanda üç kafesli anaarı var.

Metrodaki anaarı kafeste iki gün durmuştu. İlk defa kafese yumurta atan anaarı gördüm.

Yalancıya kaçan kuvetli kovan anaarıyı kabul etti hep birlikte yumurtaya devam ediliyor bakalım sonuç ne olacak. Öbür kovanda dün anaarıyı göremedim tekrar bakılacak.

Bu arada bazı kovanlara boş çıta vermiştim. Erkek üretiminide başlatmış olduk. Gözlere erkek yumurtalar atılmaya başladı.

Öğleden sonra ise Zafer abi telefon etti bakanım sana geliyorum. Bende gel abi diyorum, fakat içimdende inşallah gene bir telefon gelmez diye geçirmeden edemiyorum. Hani gene Gebze sapagını geçip telefonda ben Kandıradayım derse hiç şaşırmayacağım.::)))

Zafer abi geldi bazı kovanlara birlikte şurup verdik. Yavru ve gelişme durumlarına baktık. Benim makina stop etti, bu resimi Zafer abimin siteden kopyaladım. Bu arada hacı abi piyasada yok, kendisi Bursa'ya mobilya bakmaya gitmişti. Sonrasında ayrılıp Cemil ustanın marangoz haneye geçtik.

Vedalaşırken Zafer abi bana bir hediye paketi verdi::))

Paket gayet ilginç kendisine teşekür ediyorum. Kısmete bak taa kastamonuda yetişen maydanoz bile gelip beni buldu. Memleket ekmegi,maydanoz karalahana fındık pişmaniye ve çekme helva.

Hepşide şaheneymiş. Zafer abime teşekür ediyorum. Afiyetle yedim, bogazımdan geçmedi desem yalan olur::))

28.03.2009

DENETLEMELERE DEVAM EDİLİYOR::))

Bizimkini bir denetleyeyim dedim şu hale bakın. ::))
Her taraf arıcılık kokuyor.
Dedim banada bir fabrika ayarla diye, bende bir fabrikanın hekimliğini yapsam kıyametmi kopar::))
Burası meşur geminin son limanıydı. Gemi kaptanı şu an gemiden alınarak Gebzeye hicret ettirildi. Yanlız gemide nesil cinciri kopmuş. Direkten döndü de denebilir.
Diğer iki kutu çıtalar ful yavruydu. Üç kutudan bir kutu yaptık hemde iki kat lı olarak.
Birinci katla alttaki kutu arasında elek teli var. En alttaki kutu anaarılı. Diğer katların anaarıları alındı.
Son katın altınınada birleştirmede gazete kullanıldı. Üstteki kutuya gemi aktarıldı en zayıf kutuda buydu. Alt kutuyla arasında tek katlı gazete var. Birleşmelri daha koly olacak. Tek kat gazeteyi aşagıdakiler ve üsttekiler kemirirken tanışıp kolayca birleşirler. Her katada birer parca gül suyu dökülmüş karton verdik hepsi aynı kokuyla kokulansın diye.
Gazeteli birleştirme en iyi yöntemlerden birisidir. arılar birbirine 1 mm den daha yakın ama birbirine ulaşamıyorlar. Bu arada da gazeteyi kemirirken tanışıp anlaşırlar. Yapmanız gereken kezeteye çizikler atmaktır.
İşin bitmiş hali bu. Fakat devrilirmi diye düşündük. Bahçede köpek geziyormuş.
Biz arılarla ugraşırken kafesteki ana ve işçileri inceliyorlardı bazıları.
Sonrasında bahçivandan izin alıp eşegi sağlam kazıga bağlayalım dedik::)İşyeri çalışanları ilğin pozlar verdiler. Son resimlerden sonrası başka bir yere hareket etttik. Neresimi::))
Beykozdayız çay içtik çay::))
Gerisi sonraya kalsın.

26.03.2009

BAHAR GEL ARTIK, ÇOK NAZ ARICI USANDIRIRYOR

Resimde bir siyah beyaz televizyon trafosu görüyorsunuz. Bir sürü işlevi var. Bir türlü kimseye bu malzemeyi anlatamadım. Tamircilere gidiyorum adamlar acayip acayip suratıma bakıyordular, megersem şimdiki televizyonlarda bu trafo yokmuş. En sonunda bir eloktronik malzemeciye gittim, dedimki cebimdede bir çıtalık tel. Bu teli ısıtacak bir adaptör veya trafo, adam bakıyor olmaz öyle bir şey diyor. Dedimki telvizyon trafoları bu iş için uygunmuş dedim. Adam bir yere baktı uzun zamandır satılamayan bu trafoyu gösterdi o zaman aradığın malzeme bu, bu ne dedim dediki siyah beyaz televizyonların trafosu, şimdi bu ayarda bir trafo almaya kalksan 50-60 liraya alamassın. Kelepir yani::)) Birde ilave malzemeler verdi elektirikçine söyle bunu anlar diye.
Sonrasında bizim belediyemizin en eski personeli elektirikçi "Rasim ÖĞÜTALAN" abiye gittim. Unutmadan bu arada havalar iyi diye üç günlük izine çıkmıştım şapa oturdum gene işler kaldı. Dün aşırı rüzgar, bu gün aşırı yagış ve soguk, yarınada ne olacagı belli degil. Neyse işler önemli degil, Rasim abide işi bir türlü anlamadı o kadar izahtan sonra ölçümler denemeler sanki nükkleer sanral kuracagız. Cebimdeki telite gerdik, deneye deneye en son bir yer hem trafoyu zorlamayacak hemde işi çabuk yapacak noktayı bulduk. Tel kısa sürede elimizi yakmaya başladı.
Sonrasında işin sonuna gelindi, eleektronikç,nin verdigi iki parça vardı, biri bir diyot biride kondanstör. Onarıda Rasim ustam trafoya bagladı bu malzemeler dalgalı akıma dogru akıma çeviriyormuş. Devamlı aynı ayarda güç verecek yani tekleme işi yok.
En son ölçümleri yapıp, tellerin ucunu soyup ikiye katladı ve lehimle doldurdu nedenini sordum. Dediki bu telle temas edecek tel kalın olmalı, yoksa dokundugumuz telde ısınırmış ve trafonun gücü geride harcanıyormuş.Çıkıştaki tel kalın ve dokunulan noktada sağlamlaştırldı lehimle. Rasim ustanın yardımcısı poz verecem derken ustanın elini yakmazmı::))
Nerede antik işler var beni bulur zaten.
Bir antika işte bu gün oldu gene.Zafer abi memleketten geliyor, yoldada beni aradı. Bakanım sana bizim oranın güzel çekme helvamı nesi vars işte, ondan getiriyorum dedi. Bende Asım abiye bu trafoyu götürecektim. Tamama bi müsaitim beklerim diye bizim sahte doktor Cahit'in kebabçı dükkanında çay içiyorum. Zafer abiye dedimki benim evi biliyorsun, deniz bankın köşeden gir diyorum tamam dedi demirbankın orayı biliyorum. Abi demir degil deniz dedim tamam dedi, inşallah bir sakarlık yapmam diyede duyrdu. Bayagı bir zaman geçti telefon çaldı bende karşılamaya çıktım telefonu açmadan. Sokağa bakıyorum kimse yok, telefonu açtım abi nerdesin demezmi, bakanım sapagı kaçırmışım şu an Sultanbeyli'deyim::)))
İnşallah evine varmıştır,yoksa sınır kapılarını tutsak iyi olacak, bu arada helvada gitti::)))
mar 25 de ancak 10-15 kovana bakabildim,bir sürü iğne yedim ve arılıktan çıkıp eve geldim. Balkona çıkıp, kütügüde bir açayım dedim. Anlayacagınız kütük daha ölmedi. Hayırlısıylada bir baş göz etseydik.
İnvert bidonu hemen kütügün arkasında, yeniden doldurup kapattım. Kütük resimleri 25/03/09.
Baktım zafer abi gitti, bende asım ustamın yanına gidip trafoyu hallettikya. Hafta içi bayagı bir anaarı kutularının tellerini takmıştım. Birde peteklerini takalım hazır trafoyuda deneyecezya. İlk petegi tam ortadan iki kestim.
Düşündüm en ekonomik bu şekilde işin içinden çıkılıyor.
İkiye böldüğüm petegi daha sonrasında 6 parçaya ayırdım. Yanı standart bir petekten altı tane kutu çıtasına petek çıkıyor hemde firesiz.
Mis gibide bal kokuyordu, birden nektar akımında kovanı açtıgımdaki kokuları hatırladım.
Geçen sene paralel tek tel kullanmıştım pot yapmıştı. Bu sene dikine iki tel çektim süper oldu. İnşallah standart çıtalarımada böyle dört tel takmayı düşünüyorum. Bu sistemde petek kırılacak diye sorun olmaz. Esneme alanı kalmıyor.
Trafo bu çıtaya göre çok güçlü ama sorunsuz işi hallettim. Yakında metro kovanları faliyete geçiriyorum. Petekleri her traftan biraz mini oldu ama ne yapayım. Firesiz böyle oluyor. Çok yakında örülmüş ve yavruları atılmış olarak görecegiz bu ham petekli çıtaları.


Bu sene bahar o kadar nazlandıki hiç sormayın. Fakat hava açar açmaz arılar coşacak. Belkide ilk defa bu sene bahar balı alabilecegim. On güne kadar bir çok arıma kat atılır. Hazır örülmüş petegim olması büyük avantaj. İlk etapta 40-50 katlık örülmüş petek hazır, örülü petekleri kovanlara verikende ham petekleri birer ikişer ilavelere yetiştiririm inşallah.

23.03.2009

21 MART CUMARTESİ, NİHAYET KOVANLARDAN ÇITA ÇEKİLDİ


Bu sene havalar hala ısınamadı, şubat ayındaki güzel havalarda ise seçim davasına mesayi yaptık. Sonuç ise hala tüm kovanlarımın bakım listesi oluşturulamadı. Bu cumartesi ilk defa not tutarak ve çıta çekerek işlemleri başlattım, pazar günü hava soguk olduğu yetmezmiş gibi gök yüzü gene delinip şiddetli şekilde akıyordu. Bu sene ülke genelimiz çok güzel yagış aldı bu bahara yansıyacakta havalar bir ısınabilseydi. Her taraf çiçek meyvelerde açtı fakat istenilen ısı yok. Yukardaki resime baktıgınızda arıların önleri bile degişik çiçek doldu.
Fakat beni şaşırtan işe bakım yaptıgım kovanlardaki yavru miktarıydı. Her kovanda üç dört çıta kapalı yavru var. Bukadar olumsuz hava şartlarına ragmen. Nufusları arılarımın gayet güzel. İşlerin yolunda oldugu kovanlarda erkek yavrular kapanmış. Havalar düzeldigi an arılıktaki inlemeyi merak ediyorum.
Bu sene şimdiye kadar iki sefer şurup verdim bu üçüncü turdu. Zaten pazar günüde devam edilemedi.Yarısı gene kaldı.
Beni hayrete düşüren en minik anaarı bile üç çıtaya yavru yapmasıydı. Bu anaarı işçi arıdan daha küçük. Karniyoların Almanyadan gelenlerinde sorunlar devam ediyor. Fakat ürettiğimiz ilk melezler çok güzel yavruya yatmış vaziyette. Hiç bir melezde sorun yok, dışardan gelenlere ne oluyor bir türlü anlayamadık.
İşlerin yolunda gitmedigi iki kova vardı, anasız kalmış. Anasız kalalı çok olmuş. Çünkü erkekler bile çıktıgına göre en az iki ay öncesinden anasız kaldıgı anlaşılıyor.
Bir kovanda mevcut çok azdı hemen o kovanın anaarısını alıp bu yalancıya kaçana verdim. Zaten bu anaarı buylundugu kovan bitik. Belki burada bu kovanı kurtarır diye düşünüyorum. 5- 6 çıtalık arı olması birleştirmelerdede sorun çıkarır. Bu kovanı analı bir sağlam kovanla birleştirdigimizde saglam kovandaki anaarıyı riske atarız. Fakat araya elek teli konularak katlı birleştirme yapılabilir. Bu yöntem o anda aklıma gelmedi.
İki kovanada anaarı verdim, son ne yapacagımı kovandaki işçilerin hareketleri etkileycek.
Hep derim hacıya şu şurup bidonunu iki elinle tut diye. En son sap elinde kaldı güzelim şurup yerlere döküldü. Ben dedimki şurupları arılar için yapmıştım. Bununla banyo yapmanın alemi yok diye tepkimi koydum. Hacı ise derdi başka.
Ben şimdi eve nasıl girecgim bu halimle demezmi::))
Yarabbi bana çok sabır ver, k.... ve k.....lerden de koru.K.... ve k...... olmayan K.... arkadaşlar nasip et.::))