
Türkiye'de yapılan ilk anaarı süni dölleme cihazı. Bu işleri hiç bir zaman planlayarak yapmadım. 4 sene önce sanal arıcılığa girdikten sonra akıntıların beni ve bir çok kişiyi getirdigi nokta burası.
Çok farklı bir özelliğim var, arıcılıkta bir çok kişiyi peşimden sürükleyebiliyorum, nedeni de nedir henüz bilmem.
Ben ilkokul mezunu birisiyim, ilk okuluda 8 yılda bitirdiğimi bir çok kişi belki bilmez::))
Ben 5 yıl öncesi arı ırkları nedir bilmiyorum.
Islah nedir bilmiyorum.
Saf arı nedir bilmiyorum.
suni dölleme niçin yapılır bilmiyorum.
hatta bir yazımda yazmışım geçmişte vardır, bizim gibi arıcılar için suni dölleme gereksiz bir şey diye.
Sonra o kadar çok bilgi öğrendik ki, bir çok şeyi yeniden yazmaya başladım.
Beni en çok sıkan işlerden birisi Almanya'dan arı getirmek olmuştur. Paranla istediğinde anaarı alamıyorsun. Karşınızdaki kişiyide çok rahatsız ediyorsunuz. Buralara gelmemdeki en büyük sebeblerden birisi Mehmet Yüksel'dir.
Kendisi benim için çok fedakarlıkta bulundu. Birilerine göre bu işler çok basit görünsede, defalarca anaarı üreteni telefonla araması. Bir kaç kez yüzlerce km gidip anaları alıp bana yollaması, basit işler degildir.
Hele birileri Mehmet Yüksel'e mail atıp, Ali Türk seni kullanıyor demesine rağmen buralara kadar geldik.
Bir çok sevenim bu konuda acele etmememi söyledi, sonuçları gör sonra paylaş dedi.
Evet sonuçlar ve döllemiş olduğumuz bazı arılar ölsede yumurta atmaya devam edenlerde var.
Bundan sonrası bu işin kalite yönü olacak.

Gelelim anaarı(kraliçe)suni dölleme aletimize.
Bunu nerden düşünüp yola çıkılıp buralara gelindi. Bu setin orjinali 5 bin dolardır. Bizim gibilerin böyle paraları bu gibi, işlere bağlaması çok zor.
Bu iş için 16 lık stero mikroskop yeterli deniliyordu, bizim mikroskopumuz 20 lik stero.
Almanya'dan gelen anaların belli bir ömrü var ve karşınızdakileri devamlı rahatsız edemezsiniz.
Bu anaarıları ya izolebölgede çiftleştirip saflarını elinizde tutacaksınız, yada suni dölleme yapmak zorundasınız. İzole bölge konusundada ilginç fikirlerimiz oldu, bunun için gemiyle 20 km denizin ilersine gidip bir kaç gün kalmak, tabi bunlar zor ancak gemiyi kaçırmamız gerekir::))Suni döllemeyi kafaya taktım.
Aletin resimlerini inceledim, bir kaç tornacıyla konuştum yapılabilir cevabı alıyorum. Fakat kimse bir yerinden başlamıyor.
Basit bir düzenek yaptık olmadı ve bir senemiz gitti.
Sonrasında Zafer Anlayışlı abimiz, benim bir arkadaş var o böyle işleri sever ona soralım dedi.
Nazmi abiyle görüştük yaparım dedi. Tüm bilgileri ve resimleri kendisine verdim. O kadar olumsuzluklar olduki, güya malzeme parası alacaktı o zaman dedimki malzeme ne kadar tutar. 60-70 lira bilemendin 100 lira.
Aleti Nazmi abi bitiremedi, yarım haliyle geri aldığımızda önümüze çıkan fatura 550 liraydı.
Sonra Edirne gezimizde alti gören Sadir Demirci ben bu aleti yaparım tornacılığım var dedi.
Tabi üzerinde 15 gün gibi çalışıp beni aradı dediki, bu aletin alt taplo ve direkleri haricinde her şeyini yeniden yapacağım. Önceden yapılan ve üzerinde aylarca çalışılan aparatlar çöp oldular. Bu arada ben aletin orjinal enjektörünü Almanya'dan getirttim. Paketi bir açtımki bildiğimiz insülün enjektörüne metal bir kap yapılmış ve 250 lirada ona bayıldık. Şu an sadece cam iğnesi hariç enjöktörüde yapabiliyoruz.
Dedimya buralara gelebilmek için bir çok kişinin emegi var. Başta Mehmet Yüksel, Dr.Muhteşem Turunç abim , Zafer Anlayışlı, tornacı Nazmi abimiz ve son noktayı koyan Sadri demirci abimiz. Tabi bu arada bu işin manevi yönünde o kadar çok destekçimiz vardı ki bize devamlı dualar edip destek verenlerin saymak imkansız.
Aslında bu ayrı bir konu olmalıydı, genede ayrı bir paylaşım yapacagım. Forumda da ayrıca bu yazı ve daha fazlasını bulacaksınız.
Benim üzüldüğüm nokta ise bu aletin orjinallari üniversitelerimizde var, devletimiz ital edip kurumlara sunmuş ve hiç bir işe yaramıyor. Bizim gibi bu işlere sevdalı olanlarda bu tür aletlere zaten ulaşması çok zor.
Sonuçta çok kamsamlı bir ekip güzel bir iş çıkardı, ekipte yer alan ve almak için can atanlar, manevi testek verenler ve vermeyenlere teşekürler.

Arılıkta işlerimiz çok yoğun bir şekilde devam ediyor. Geçen sene anaarı kutularımın çok büyük bir bölümünü sonbaharda kaybetmiştim. Bu sene yeni yapmış olduğum kutuların bölmelerini aldıgınızda 13 çıta alabiliyor. Son baharda bölmeler çıkartılıp bu haliyle kışa soktuğumuzda kış kaybıda yaşanmayacak. Anında baharda bu güçteki arıları 5 göz arılandıracak.

Arılığıma gelen İlhami'ler iki oldu::))
İlhami abiyi herkes tanır, fakat ötekini pek tanıyan yoktur. Kendisi Presçi, bizim altlıkların tellerini filan kesti daha öncesi kapak saçlarımızı kesip kenarlarını katladı, en son yaptıgı iş ise mikroskop ayagı alete uymadı başka bir ayak yapmıştı. Eski ayak işlem yapılacak yere yanaşmıyordu.

Geçen seneden beri boş kovanları da var, gel arı vereyim diyordum bu hafta sonuna nasip oldu.
Kendisi Gebze'nin Balçık köyünden.
Arılıgımdaki karniyol arılarımdan birisini İlhami abiye getirdiği kovana aktarıp verdim.

Mustafa Özgül bazı terslikler oldu 20 kovan arısı var ve tümünün analarını degiştirmek istiyordu. Geçen haftada dediki anarı kafese alıyorum iyi al dedim. Bir türlü hazır anaarı temin edemiyorum. Bu gün yarın filan derken bir haftayı yedik, analar kafeste bu hafta sonu kendiside geldi ve anaarıları tamamladık ve gitti.
Bu anaarı işi öyle garip bir işki, efendim iki saat daha fazla çalışayım iş bitsin diyemiyorsunuz anaarı hazır degilse, sadece beklemek zorundasınız.
Bu arada doktoruma dedimki yeni kampanya var katılacakmısın diye hemen atladı ne kampanyası diyor.
Dedimki anaarı alana anaarı üretme dersi beleş::))
Mustafa Özgül'de bu kampanyaya katılmaya hak kazandı. Dediği ise ben larva tranferi yapacaktım ama yumurta alınacak zannediyordum dedi. Biz zamanında çok yumurta transferi yapıp hayallerimi sular boğmuştu::))

Karakovanıda merak etti bir pozda burada alıyoruz.
Bu arada hacı memlekette, amcası bitkisel hayata girmiş.
Oradan bana telefon ediyor diyor ki ogul çıkmış git al. Öğlen yemekte alırım dedim. Yemek saatinde bir gittimki hangi akıllı yaptı soramadım kimse yoktu. Ağaca konan arıların üzerine yogun şurup püskürtmüşler. Zaten arılar midesini doldurup kovanı terk ediyor, püskürtülen şurubu yiyemeyen arılar havada sıcak, şurubun suyuda uçunca hepsi yerlere dökülüp ölmek için kıvranıyordu. Üzerlerine su püskürttüm ama yerlere hepsi serilmişti öylece bırakıp yemek yemege gittim.
Bu arada bir şikayet olmadan arıları taşıdık diye seviniyorduk çoktan şikayet yapılmış bile.
İlçe tarıma gidip görüşme yaptık, zaten ben arıları kaldırmışım, karşıtarafada bunu böylece bildirmişler aman dur deseniz bilae zaten duramam dedim, kestane balı başlıyor filan biraz salladık işte.
Akşam mesayi bitimi arılıga gittim dedilerki bir oğul daha çıktı. Nerde hacının küs oldugu ve sizi şikayet edecegim diye tehtit eden adamın evinin önündeki ağaçta::(((
Yav nasıl edeyim bilemiyorum.::(((
Başka yermi kalmadı çek git dimi.::((
Gittim adam numaradan efendim benim alerjim var hastanelik oldum falan filan diyor. Dedim bu arılar sokmaz merak etme. biraz konuştuk nerelisin falan filan derken dedim yav sende tahta varsa karakovan yapalım madem bu arı buraya gelmiş::))
Yok filan dedi, arkadan çocukları ve karısı karton olurmu dedi dedim olmazmı olur tabi::))
baktım işi bağladık dedim ben o zaman geçici bir kovan getireyim oğulu bir alalım sonra kovan işini hallederiz. hemen eski 4 çıtalık ruşetlerden götürdüm arıda o kadar sakinki tam magazinlikti ama o esnada bunları düşünemiyorsunuz. Arıyı önce büyük kovana aldım sonra çuvala vurdum hepsini ruşete leblebi gibi doldurdum. Adama oğulu verdim gitti, şimdi şikayetini yap::)) Bu arada her taraftan anaarı yarına hazır oldumu efendim ana topladınmı telefonları gelmekte. Bizim zaten iki saatlik bir zamanımız vardı onuda böylece yedik sadece 3 kutuya bakabildim akşam ezanı başladı.

Benim saf 65 nolu saf karniyolum. Bu kovan başka bir bahçede gidip gelmek sorun oluyor. Daha önce bölmeme rağmen alıp başını gidiyor. Yemliğin altına iki dalak takmış, hızını alamayarak bariyerlere çarpmış. Tekrar yeniden bölüp erkek çıtası verdim.
İş yogunlugu çok fena bu sıralar.
Arıları ormana götüreli 1 hafta oldu bu gün yarın derken aradan 8 gün geçip gitti. Bu pazar çok rüzgarda var ormana bir gideyim dedim.

Gider iken taze hacıya ugradım. yaklaşık 30 bölme yapacak, bir kaç güne kadar larva transferimiz olacak, denizli köyünde fazla arısı olan yok, hepsini karniyol F1 yapacagım.

Çilekler şahane, doyasıya yedim. Başka yerlerde erik ağacına baktık, arkamızdan her şeyi kuruttu diyenler olmakta.

Bir kaç gündür arı kuşlarının sesini duyuyordum ormanda dahada çok var.
İşin garip tarafı ise komşu arılıktaki arıcı Bilal memlekette babam bu kuşlar için muska yazdırırdı dedi.
Bende baktım konu magazinlik hemen makinayı açıp tekrar sordum hangi duaydı, bizde yazsak filan diye::))
Hocalar bilir ben bilmiyorum dedi.

Gebzede nektar gelmesi bir kaç gün öncesine kadar iyiydi, akasyalar geçmek üzere. Ormanda ise akasyalar yeni açıyor, fakat 3 gündür felaket bir rüzgar var.

Açık olanlarda var daha böyle patlamak üzere olanlarda vardı.

Pamuklegen diye bilinen bitki ormanda her taraf çiçek.

Kışı ormanda geçiren ve bu sene ikici defa açtıgımız kovanlar. Yani 2009 yılında ormana bıraktık ve 2010 yılında ikinci kez açıyoruz. İlk açtıgımızda bu kovanlardan arısıyla her kovandan kapalı yavrulu birer çıtasını almıştık.
Kovan sıkıştırmayı açıp yan tarafa dalaklar asıp boştaki çıtalarda açlışıyordu.

Gene kışı ormanda geçiren kovanlardan birisi, bu sıkışıp kalmış bal kemeri bayagı bir genişlemişti yer olmayınca polen ve ballan bloke oluyor daga sonrasında ise oğula gidecek. Alanını sonuna kadar açıp yeni çıtalar verdim.

Gebzeden giden kovanlar ise burasını begenmemiş olacakki erkekleri kesmişler, bazı kovanlarda erkekler dışalnıyordu. Bu bir yönden iyidir, erkeleri dışlayan ve kesenler bizim ogul işimiz bitti mesajı verir.
Erkeklerin kesilmesinin diger anlamı ise bal gelmiyordur. Bir kaç gündür hava berbat rüzgarlı ve bal getirmek mümkün degil. Bu arılara birer kat daha atıp çok yakında kestane için Şile'de olacagız. İnşallah bu yogunlukta bir terslik çıkmaz.
Bu arada kışın yörük Mehmet ölmüş, zaten hastaydı, bu ormanda yaşayıp, akciger kanserinden ölmeside ayrı bir soru işareti.

Orman dönüşü hacıya uğradım. Pembe domates ve kırmızı sırık domates fileri topladık. Birde kır domatezi varmış, sırık filan istemeyen salça filan için olandan en çokta onlardan aldım. Sivri biber ve acılısı oh be ne gider yazın melemenle, şimdiden ağzım sulandı.

Bu sene boydan boya fide için, her çeşit sebze fidesi var.
Fideleri hacı nineye teslim ettim, dediki bunların ekilecegi yerlerde daha kazılmadı diyor.
Hacı nine biraz utanır hatta iyi utanır desem daha iyi anlaşılır. Diyecektim gül gibi hacıyı Agrı'ya kaçırdın ne yapayım, yanlış anlayacak.
Sonra bizim hacıyı arayıp dedimki gel şu fidelerin yerini kaz ve domatesleri ek.

Larva tarnferlerini serumla yaptıgınızda tutma oranları bayagı artacak.

Dün bizim arkadaşlardan birisi aradı diyorki
serumla 24 taneydi sanırım transfer yapmış hepside tutmuş.
Kulaklarını çınlattık diyor, iyi yapıyorsunuz çınlatın be. Serumdan çanagın dibine bir damla koyuyorsunuz, larvayda serumun üstüne.
Buda ormandaki manzara ve arı kuşu muska'sı muhabbeti::)))